Stefan Breit

3.4K 111 13
                                    

Sokak lambalarının aydınlatamayacağı kadar karanlık gecenin içine doğru sürdü arabasını Carmen. İçindeki kahreden, Antonioyla konuşamadığı ve belli ki artık ikisinin arasındaki ilişkiye de Antonio'nun psikolojisine de iyi gelmeyen bu Stefan defteri bir şekilde bitmeliydi. Bu gece ya Antonio'nun hayatından tamamen çıkacak ya da Stefan'ı ilelebet görmeyecekti. Bu zoraki bir seçimdi onun için. Sonunun ne olacağını bilmiyordu, düşünemiyordu sadece arabasını sürüyordu.

Sanki her şeyin sonu gibi bir geceydi, öyle kasvetli bir gece...

Gözlerinden akan yaşlara engel olamıyordu. Geçmişi, belki de ilk defa aşık olup çocuğunu doğurmayı bile düşündüğü adamın ayağına böyle dolanıp her şeyi mahvedebiliyordu işte.

Bir lafı anımsadı, bir filmden miydi orasını çıkartamıyordu: 'Geçmiş, uyuyan sinsi bir yılan gibidir. Ne zaman uyanacağını bilmediğin için, vereceği zarara karşı hep hazırlıksızsındır' Ne kadar da doğruydu. Kontrol manyaklığı bile geçmişinin önünde aciz kalabilmişti, en çok da buna şaşırıyordu.


Stefan'ın tarif ettiği yere geldiğinde göz yaşları anca dinmişti. Soğukkanlı ifadesini şaşırtıcı bir şekilde üzerine giydi, emin adımlarla yürüdü. O, bu şekilde Carmen Mason olmuştu, tüm bunların hepsi Stefan'ın gidişiyle olmuştu. Kendi başınayken bir çok şey olmuştu. Hepsinde tek başınaydı ne Stefan vardı, ne de Antonio. Bu geceden sonra ikisi de olmayabilirdi. Umursamadı. 1000 kere yere düşen bir kadındı, 1001. kez ayağa kalkabilirdi. Bu konuda tecrübeliydi.

Kapıyı çaldı, Stefan kapıyı açtı. Üstünde onu görmeye hiç de alışkın olmadığı eşofman altı ve sporcu atletiyle karşı karşıyaydı.

"Seni bu saatte görmeyeli uzun zaman oldu" dedi Stefan. Şaşırtıcı şekilde yüzü ifadesizdi, gözleri şehvetle parlamıyor, aksine donuk ifadesi Carmen'i rahatlatıyordu.

"Girebilir miyim?" diye sordu Carmen, sesi gergindi. Gergin hatta sinirli oluşu Stefan'ın gözünden kaçmadı, onu tanıdığı andan itibaren ne zaman sinirli olsa Carmen'in iri gözlerinin çevresindeki damarlar belli olurdu. Kırmızı şiş gözlerinden ağladığı da belli oluyordu.

Stefan eliyle tuhaf bir reverans yaparak abartılı bir şekilde Carmen'i içeri davet etti.

Salona girdiğinde abartılı ahşap dekorların yanı sıra deri siyah koltuklar vardı. Ev bir yuva izleniminden ziyade soğuk bir ofis edasındaydı.

Stefan "Viski?" diye sorduğunda, Carmen'in bilinçaltı çok eskilere gitti.

Hatırladıkça midesi bulanıyordu. Stefan ve sapık düşünceleriyle viski bütünleşmişti.

"Teşekkür ederim, içmiycem" diyebildi tiksintiyle.

"Ah tabi, bebeğe zararlı herhalde? Yanılıyorsam düzelt, senin gibi her türlü fantazinin baş kahramanı olabilen bir kadın nasıl olur da hamile kalmak gibi gerizekalıca bir hata yapar?" Stefan sinirliydi. Carmen sebebini bilmiyordu, umrunda da değildi.

"Stef tüm bunlardan sanane söylesene? Beni piç gibi ortada bırakıp giderken tüm bunları düşünemedin değil mi? Ben de düşünmemiştim, aklımda bile yoktu. Sen gittikten sonra karşıma çıkan her erkeğe belki de haketmedikleri kadar kötü davrandım. Antonio'ya da öyle. Ama içlerinden sadece o beni konuşturmaya çalıştı, dinledi. Senin bu anlattığın tüm şeyleri zaten ona ben ilk tanıştığımız gece anlattım. Benden tiksinmesini bekliyorsan daha çok beklersin!" Carmen'in nabzı ağzında atıyor gibiydi, kontrolünü tamamen kaybetmişti.

Koltukta oturan Carmen'e doğru hızla adım atıp onu kollarından tutup kaldırdı,

"Madem tüm bunlardan banane, gecenin 3'ünde benim evimde, benim koltuğumda ne işin var Carmen söylesene?! Benden, geçmişini temize çıkartacak bir şey duymak istemesen, sıcacık yatağından o çok sevdiğin anlayışlı süper adam Antonio'nun yanından kalkıp, karnındaki çocukla neden evime geliyorsun?! Benden ne istiyorsun? Belki de geçmişindeki hataları özledin ve bu oyunu en iyi bildiğin kişiyle tekrar oynamak istiyorsun?! Ah! Eminim bunu istiyorsun!" diyerek ellerini Carmen'in belinden aşağı doğru gezdirerek hatta Carmen'in her karışını istila ederek onu sertçe tutuyordu.

KİMSİN SEN?!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin