6. Kamp

12 2 0
                                        

Medya ; crazy in love. Güzel şarkı öneririm. Ordaki resminden şey anlamayın.

"Ya burak gel işte ne olucak ki? Çok güzel hem. Temiz hava. Yemyeşil ağaçlar. Kuş sesleri.. bi düşünsene."

"Kızım bi git ya. İstemiyorum diyorum. Sülük gibi yapıştın. Beynin algılamıyo heralde." Dedi ve tekrar televizyona baktı

Ne için yalvardığımı soruyorsanız okul bizi kampa götürüyordu. Barış geliyordu ama burak bey gelmiyordu!

"Aman! Gelme banane hem. Bu arada o sülüksen oluyorsun. Seni de istiyen yok. Hı!" Deyip, çocuklar gibi saçımı savurup, odadan çıktım. Burağın,

"Az önce gelmemi istiyen sendin masal." Dediyişini duymuştum.

Kapıyı hızla çarptım. Nehir de konuşmalarımızı duymuş olacak ki gülmeye başladı. Kahkalarının arasından, "burak haklı. Hahha" dedi.

Ona göz devirip bavulumu hazırladım.

"Kanka ya tamam. Ben nasıl getireceğimizi buldum. Hem seni kıskanıyor mu onu da test ederiz " dedi. Hemen nehire baktım.

"Anlat." Dedim.

"İzle ve gör."dedi ve odaya gitti.

"Barış, hadi gidelim okula. " dedi nehir.

Sonra da bana dönüp, "aa masal, belki sana tatlı bi çocuk buluruz orda. Böyle tek kalma." Dedi. Ha bu arada, nehir barışın teklifine evet demişti! Yani sevgililer anlayacağınız.

Burak hemen bize baktı. "Şey ya, şimdi barış kızların arasında yani sizin arasında kalmasın. Ben de geliyim " dedi.

Barış güldü.

Ve sonuç, burak beni kıskanıyordu!

Okula vardığımızda otobüse bindik hepimiz. Nehirle barış öndeki koltuğa. Burakla ben de arkada.

Araba hareket ederken ben de çantamdan telefonumu çıkartıyordum. Ki, tam düşüyordum. Burak tuttu beni. O kadar yakındık ki, burunlarımız birbirine değecek sekilde hem de.

Ben geri çekildikten sonra, kulaklığımıda alıp şarkı dinlemeye başladım.

Yol pek uzun olmadığı için hemen gelmiştik. Bi hoca gelip, "hadi bakalım telefonlar kutuya!" Diye bagırdı. Ah hayır, tontişimden ayrılamazdım. Ne var yani, telefonumun adını tontiş koyamaz mıyım? Hı.

Sırayla telefonları koydular sıra bize geldiğinde nehir, hocaya bi bakış atıp sinirle telefonunu koydu. Barış başka bir yere bakarak telefonu nazikçe koydu. Sıra bana gelince, telefonumu şöyle bi süzdüm. Ve öptüm. "Vedalaşman bittiyse koy hadi. Seni mi beklicez?" Arkadan bi ses geldiğinde, burak sinirle oraya döndü. "Sanane kardeşim. Karışmasana." Dedi burak sinirle. Hayır yani bu niye karışıyo ki. Çocuk korkmuşa benziyordu. Telefonu bıraktım. Ve nehirlerin yanına gittim.

Herkes telefonunu bıraktıktan sonra, ormana doğru ilerledik. Sonunda geldiğimizde hoca, " evet çocuklar yerimiz burası. Hadi bakalım, çadırları kurun. Yerleşin." Dedi. Nehirle biz aynı çadırdaydık. Barışla burakta aynıydı. Nehirle çadırı kurmaya başladık.

Başaramadık...

"Nehir biraz yardım etsen işte, yapicaz." Dedim oflayarak. Nehir öylece irda dikilip, bana bakıyordu.

"Ben olmasam hiç kuramıyordun." Dedi. Ve çadırın bi tarafı yeniden düştü. "Gayet iyi kuruyorsun nehir. Evet iyi kuruyorsun." Dedim dalga geçerek.

"Beceriksizler." Dedi birisi ki, o da barışla buraktı. İkisi çadırlarımızı kurduktan sonra hoca bağırdı. "Evet bakalım. Herkes çadırlarını kurmuş gibi gözüküyor. Bugün doğa yürüyüşü yapıcaz çocuklar. Şimdi grup halinde yürücez. İkişer grup yani. " dedi ve tekrar konuşmaya başladı. "Herkese düdük vericez şimdi. Kaybolan bu düdüğü çalacak. Anlaşıldı mı? Şimdi... gruplar kuralım bakalım. Ama tabiiki de kız kıza değil. Bir erkek bir kız olmalı değil mi? Selin, sen... erenle ol. Barış, hmm.. ha, nehirle ol. Görkem... sen de.. eee... nur la ol. Masal sen batuyla ol. Burak sen.. kızımız kalmadı galiba. Sen de ömerle ol bakalım. " burak batuhana kötü kötü bakışlar attıktan sonra, hocayı takip etmeye başladı. Evet, kıskanıyordu...

Sil Baştan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin