Medya ; Nehir
Yine her zaman ki gibi erken kalktım bugün okul vardı. Nehir hala uyuyordu. "Nehir! Uyan, geç kalıcaz!" Deyip telefondaki saate baktım. Aslında geç değildi. Olsun hem kahvaltı yapma şansımız da olurdu. "Nehir!" Diye bağırdım bir anda. Yerinden sıçrayıp, "Ha! Ne oldu, geldik mi?!" Diye bağırdı. "Okul diyorum! Ne gelmesi ya!" Deyip lavaboya doğru gittim. Ellerimi lavaboya koydum. Ve aynada kendimi şöyle bir süzdüm. Güzeldim aslında, tabii şu anda ki halimi saymassak. Porsuk saçlar, şişmiş gözler ve o pijamalarla irenç duruyordum. Tam bir kezban diyebilirim.
Suyu açıp yüzümü üç defa yıkadım. Yıkadıktan sonra bi iki saniye falan ayna da tekrar kendime baktıktan sonra, yüzümü kuruladım. Odaya geçip pijamalarımı çıkarmaya başladım.
Nehir de mutfakta çay suyunu koyuyordu. Üstüme okul kıyafetlerini geçirdikten sonra boy aynasında kendimi süzdüm. Gayet hoş duruyordum. Akıllı ve uslu kız gibi görünüyordum. Ama içten hiç öyle değildi. Tam tersiydi resmen!
"Gelicek misin? Yoksa hala kendine mal gibi aynada bakıcak mısın?" Hemen kafamı kapıya doğru çevirdim. Nehir hala pijamalarıyla, bana bakıyordu.
"Sen üstünü giysene." Dedim hala o ayıcıklı pijamaya bakarken.
"Tamam da çay soğdu, hadi ben gelirim."
Dedi ve dolaba yöneldi. Ben de mutfağa geçtim. Kahvaltıyı gayet iyi hazırlamıştı. Hemen oturdum ve yemeğin resmen içine gömüldüm. Kahvaltım bitmek üzereyken nehir geldi okul kıyafetleriyle. Gayet güzel ve hoştu. O kahvaltıya yeni otururken ben kalkıyordum. Lavaboya gidip elimi yıkadıktan sonra telefondan saate baktım. Çok geç kalmıştık! Tam beş dakikamız vardı!
"Nehir beş dakika kalmış! Hadi koş çantanı al, gidelim!"
Bağırmamla gül teyzeyide uyandırmıştım. "Ah, pardon. Geç kalmışızda o yúzden bağırdım yani. "Deyip yapmacık gülümsemeyle ona baktım. "E ne duruyorsunuz? Gidin gidin. " deyip nehirle bizi kapıya ittirdi. Nehirle hızlıca ayakkabımızı giydikten sonra koşa koşa okula varmayı başarmıştık.
Ama ne yazık ki, kalmıştık. Kapıyı tıklatıp içeri girdik. Sınıfı kim var kim yok diye şöyle bir süzdüm. Can gelmişti. Nehirin yanındaki gelmişti. O iğrenç kızlar gelmişti. Sonra da burak tabii.
"Daha orda dikilicek misiniz?" Hocanın sesiyle düşüncelerimden ayrıldım. Hemen nehirle yerlerimize geçtik. Burağın bana baktığını gördüm yandan. Yani hani bi noktaya bakarsın da diğer yanlarınıda görürsün ya o işte. Bana baktığını bilmiyormuş gibi dersi dinlemiş gibi yaptım. En sonunda bana bakmayı kesip, önüne döndü.
Arada ben de bakıyordum tabii ona. Zil çalınca, nehirin tam yanına gidiyordum ki bana, 'git' işareti yaptı. Ben de ne olduğunu anlayıp hemen gittim oradan. Yanındaki çocukla önünde bi kitap vardı. Ders mi çalıştırcaktı ne?
Merdivenlerden inip, tuvalete gittim. Tam kapıyı açacakken, birisi bileğimden tuttu. Arkamı döndüğümde bir şok geçirdim resmen. Kerem di bu! Şimdi siz o kim diye soruyorsunuz değil mi? Evet. O lanet olasıca eski sevgilimdi. İğrencin tekiydi. Ben de maldım. Onu nasıl sevmiştim? Ama siz şimdi beni aldattığını sanıyorsunuz değilmi? Hayır, aldatmadı. Daha kötüsünü yapmıştı.
Biz şimdi, el ele bara gidiyorduk. Bara girdiğimizde o oturdu. Ben de içecek alacağımı falan söyledim. İçeceği söyledim ve sandalyeye oturdum. O sırada bi çocuk gelmişti ve beni bir anda öpmüştü. Ben ondan geri çekilmeye çalışarak o beni kendine daha da bastırıyordu. O sırada yanımıza kerem gelmiş olacak ki, hemen beni çocuktan ayırıp, çocuğu öldürüsiye dövmüştü. Ve sonra beni kolumdan sertçe tutup, karanlık, pis ve korkutucu bir depoya getirdi. 'Bana nasıl yaparsın böyle bir şeyi!' Diye beni yere atmıştı. Ben o sırada beni yere atmasının şokunu yaşarken bana tokat attı. Ki, burnumdan kan gelmişti. İste resmen beni orada dövmüştü!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sil Baştan
Teen FictionKardeşinin ölümünü hastalıktan sanan masal, aslında babasının öldürdüğünü biliyor muydu? Bu yalanı öğrenmesi, Evi terk etmesi, Nereye gideceğini bilememesi... Daha başına ne gelecekti? İntikamını nasıl alacaktı?