Turkuaz rengindeki Wolkswogen'ımla ağır ağır okula gidiyordum. Sanırım bu küçük sahil kasabasında en tuhaf arabaya ben sahiptim. Aslında onu tuhaf yapan eski olması değildi. Yalnızca turkuaz bu kasaba için fazla canlı kalıyordu. Boş bulduğum bir yere arabayı park etmek için yeltendim. Araba park etmeyi Jackson'ın öğrendiği gerçeğini atlamak istiyorum.
Direksiyonu elimden geldiği kadar sola çevirip gaza bastım. Bunu yapmamla birlikte büyük bir gürültünün eşliğinde sarsıldım.
Tanrım! Hayır, hayır, hayır. Lütfen, yalvarıyorum çarpmamış, sadece hayal alemimin bana uyguladığı bir şaka olmuş olsun.
Endişeyle arabadan inip baktım.
Harika!
Aman ne güzel bir sabah. Tüm fiyakalılığıyla pırıl pırıl parlayan bir Jeep Recall'a çarpmış olmam günümü ne kadarda neşeli hale getiriyor (!).
Pekala, Carly..
Sakin oluyorsun ve Wolkswogen'ınını alıp buradan uzaklaşıyorsun.
Hemen!
Hızlı davranıp arabama bindim ve anahtarı çevirdim. Haydi ama, seni külüstür, küflü araba! Şimdi kıpırdama zamanı. Naz yapmanın değil.
Ellerim heyecandan terliyor, direksiyondan kayıyordu.
Hemen sonra penceremden biri eğilip camımı tıklattı. Camı açtığım anda arabama dolan mükemmel parfüm kokusu burnumun önünde uçuştu.
Siyah denilebilecek kadar koyu kahverengi gözlere ve harika yüz hatlarına biraz daha bakmak isterdim doğrusu ama Jeep'e bir bakış atınca onun arabası olduğunu anladım.
"Sizin Jeep'iniz mi?" sesimdeki titrekliğime sinir olurken terleyen avuçlarımı pantalonuma siliyordum.
"Evet."
Bana harika gülümsemesiyle gülümsemek yerine küfretmesini, bağırıp çağırmasını beklerdim. En azından ben öyle yapıyor olurdum. Ama sadece insanı deli eden gülümsemesiyle gülümsüyor ve benden bir şeyler söylememi bekliyordu.
Yutkundum. "Bakın her türlü masrafı karşılamaya çalışacağım. Lütfen polisi bu işe karıştırmayın."
Gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı. "Karşılık olarak masrafları karşılamayı mı düşünüyorsun?"
Umutsuz gözlerle ona baktım.
Kaşlarını kaldırdı, "Bu kadarcık mı?"
İç çektim ve başımı koltuğa yasladım. "Ne istiyorsun?"
Bilmiyorum anlamında omuzlarını silkerken saçmalıyordum.
"Bak eğer sana benim inek olduğumu söylemişlerse yanılıyorlar tamam mı? Ve sende onlara inandın, benimde senin ev ödevlerini yapmamı istiyorsun."
Gülümsemesinin altında bembeyaz, düz dişleri göründü. Gözlerinin gözlerimde olması kalbimin çılgınlar gibi atmasına neden olurken istemsizce avuçlarımı halen pantalonuma siliyordum.
"Unut onu. Bana bir iyilik borcun olsun. Anlaştık mı?"
İstemsizce başımı sallarken camdan doğrulup uzaklaştı.
Aman ne güzel. Aşırı derecede yakışıklı, ayrıca bir o kadarda tehlikeli derecede çekici birine iyilik borcum vardı. Ve bununla da kalmıyormuş gibi ödemem gereken bir araba masrafı..
Tanrım, neyle sınanıyorum ben?
***