Bölüm ~ 7

57 4 2
                                    


  Bonnie'yle en sevdiğimiz pastaneye gelmiş, en sevdiğimiz kremalı çöreklerden sipariş etmiştik. Ona dün geceki olayları, Jackson'ın beni aramasından Jeffrey'in beni evime bırakmasına kadar her şeyi anlatmıştım.
  "Ne yani sen şimdi Jeffrey'in seni kucakladığını mı söylüyorsun?"
  "Kadının ve benim peşimden birinin koşturması değil de, Jeffrey'in beni kucaklaması mı tuhafına gitti Bonnie?"
  Karşılıklı kirpiklerimizi kırpıştırdık.
Garson keklerimizi koyunca bakışlarımız bölündü. Kremalı keklerimize aç kurtlar gibi saldırdık.
  Gözlerimi yavaşca yumdum.
  Damağımda hissettiğim enfes tat benliğimi benden alırken verdiği hazdan hafifçe sallanıyordum.
  Ve o mükemmel tatla bir anda her şeyi unutmuştuk. Hayal alemimizde pembe bulutların üstünde zıplarken tek düşünebildiğimiz çörekti.
  Kendimize geldiğimizde de çoktan konu değişmişti.
  "Diana'nın partisini duydun mu?" dedi.
Portakal suyumdan bir yudum aldım.
  "Duydum. Dün Jeffrey söyledi."
  Ağzından tükürük saçarak, "Sakın bana birlikte gitme teklifi ettiğini söyleme, kalpten giderim."
  Güldüm. "Sakin ol, öyle bir şey söylemedi. Aslında partiye gelmek istemiyorum Bonnie. O kızla aynı ortamda olmak-"
  "Seni kekini yemekle tehdit ediyorum. O partiye geliceksin. Harika bir elbise alacağız, süsleneceğiz ve partnerimizin koluna girip havalı bir giriş yapacağız."
  Gözlerimi devirdim.
  "Kekimi yemeye ne dersin?"

                                     ***

  "Carly!"
  Okul dolabımdan biyoloji kitabımı alırken ismimi duyduğum tarafa döndüm.
  Bardulf.
  Okulun temsilcisiydi. Her zaman, çoğu öğrenci giymesede okul formasını giyer, forması hep ütülü ve temiz olurdu. Yine kravatını mükemmel bir şekilde bağlamış vücudu dimdik bir şekilde bana doğru yaklaşıyordu.
  "Günaydın."
Gülümsedim. "Günaydın."
  Ela gözleriyle gözlerimin içine bakıp ensesini kaşıdı.
  "Diana'nın partisini duydun mu?"
Sıkılgan bir ifadeyle abartılı bir iç çektim. Diana'nın partisi, Diana'nın partisi! Bu okul başka bir şey konuşmaz mı?
  "Duydum."
Elini tekrar ensesine götürdü.
  "Partnerim olur musun?"
Önüme gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. "Ben aslında-"
  Bonnie birden fırladı. "Aslında o seninle gelmeyi çok ister Bard! Mükemmel bir fikir."
Dirseğiyle beni dürttü. "Değil mi Carly?"
  Yüzüme Bonnie'nin zorlamasıyla sahte bir gülümseme taktım. "Evet, tabi."
  "Buna çok sevindim, sonra görüşürüz." Bardulf gittiği anda Bonnie'ye bir bakış attım.
  "Bana iki kremalı çörek ve bir çilekli sakız borcun var."
  Sırıttı. "Şuna iyilik borcu desek?"

                                     ***

  Araştırma ödevim için kütüphanede iki saatten uzun süredir çalışıyordum. Sürekli okusamda bir türlü anlayamadığım satırı bu sefer altını çizerek okumaya başladım.
  Tanrım..
  Bir şeyler sürekli aklımı kurcalıyordu. Kelimeleri okuyor, ama hayal alemimde başka şeyler düşünüyordum.
  Kalemimle başımı kaşıyıp derin bir iç çektim. Kitabımın sayfasında bir anda Jeffrey'in yüzü beliriyor, o günki yakınlığımız ve aramızdaki enteresan elektriği anımsadıkça içimde bir şeyler uyanıyordu.
  Pekala, Carly..
  Kendine gel.
  Masamdan kalkıp kitaplıklara başka bir kaynak kitap bulmak için ilerledim. Tarih çok geniş bir dal olduğu için aradığım konuyu bulmak zor oluyordu.
  Birkaç kitap karıştırdım.
  Buralarda bir yerlerde olmalıydı.
Kitaplıktan bir kitap çektiğim sırada arkasındaki boşlukta bana gülümseyen Jeffrey'le göz göze geldim. "Selam."
Kirpiklerimi kırpıştırarak gerçek olup olmadığından emin olmak istedim. Çünkü çok fazla hayal alemimde geziniyordu ve hangisi gerçek hangisi hayal artık ayırt edemiyordum. "Beni yine korkuttun."
Yan taraftan çıkıp benimle birlikte kitapları karıştırmaya başladı. "Üzgünüm, niyetim seni korkutmak değildi."
  "Niyetinin kütüphanede araştırma yapmak olmadığıda kesin. İlk gelişin mi?"
Dolaba yaslanmadan önce güldü.
  "Nereden bildin?"
  "Çünkü oldukça yüksek sesle konuşuyorsun. Kütüphanede sessiz olunması gerektiğini hemen hemen herkes bilir."
  "Güzel tespit."
Elimdeki kitabı yerine koyup başka kitaplar bakınmaya devam ettim.
O kitaplığa yaslanmış, bir elini siyah pantalonunun cebine sokup beni izliyorken kitaplara boş boş bakmaktan başka bir şey yapamıyordum.
  "Nasıl oldun?"
Başımı kaldırıp bir süre ona boş boş baktıktan sonra o olayı atlatıp atlatamadığımı sorduğunu geçte olsa anladım.
  "İyiyim, teşekkürler."
Ellerimdeki titremeyi görmemesi için kollarımı göğsümde kavuşturdum. Sürekli bakışlarımı ondan kaçırıyor, kitaplarda gezdiriyordum. Onunla her göz göze geldiğimde, kendime engel olamayarak saçmalıyor, normalde yapmayacağım gereksiz hareketler yapıyordum. En iyisi buydu.
  "Bir şey sorsam ne cevap vereceğini merak ediyorum." dediğinde kalbimdeki güm güm sesini neredeyse işitiyordum.
  "Seni dinliyorum."
  Dudaklarını ıslattı. "Partide partnerim olur musun?"
Kalbim yerinden fırlayacak gibi bir anda güçlü bir yumruk attı. "Ben.."
  Başıma ani bir sancı girerken yutkunamadım. Boğazlarım birden acıdı ve yutkunmamı engelledi. Bakışlarını üzerimden çekse daha rahat olabilirdim belkide.
  "Üzgünüm, benim zaten bir partnerim var." dedim içim yanarken.
Yüzündeki ani değişimle onunda en az benim kadar şaşırdığını görebilmiştim. Gülümsemeye çalışsada, gözle görülür bir biçimde beceremedi. "Pekala.."
Kitaplıktan mavi ciltli bir kitap çıkardı.
  "Sanırım bu işini görür."
Titreyen ellerimle uzattığı kitabı alıp kapağını okudum. "Tarih hakkında kısa ve öz notlar." gülümsedim, "Harikasın."
  Hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp yürüyerek uzaklaştı.

                                     ***

  "Bu elbise sana harika oldu!"
  Üzerimdeki straplez, yerlere kadar uzanan kırmızı elbiseyle aynadaki yansımamdan Bonnie'ye baktım.
  "Fiyatı aynı şeyleri söylemiyor."
Uzanıp hemen sırtımdaki etikete baktı.
  "Bunun yanına yanlışlıkla sıfır koymuş olamazlar mı?"
  "İkimizide kandırıyorsun Bonnie."
Yinede aynadaki yansımamdan kendimi alamıyordum. Elbise dizlerime kadar vücudumu harika bir şekilde sarıyor, dizlerimden sonra dalgalanıyor elbiseyi hareketlendiriyordu.
  Bunca zaman et yemediğime değmiş doğrusu.
  İç çekip Bonnie'ye döndüm. "Başka bir elbise bakalım."
Cüzdanından iki banknot çıkardı.
  "Sana bu elbiseyi alman için tüm paramı verirdim. Ama yeterli değil sanırım."
  Bir anda gözlerim doldu. "Bonnie.."
  Uzanıp sarıldım. "Harika bir dostsun."

                                   ***

  Ceketimi askıya asıp babamı öptüm.
  "Bugün Bonnie bizde kalıyor baba."
  "Çok şımarmayın."
  "Umarım." gülümseyip odama çıktım.      Hemen bir duş alıp Bonnie'yi aradım.
  "Bugün ne yapmayı planlıyoruz? Planları senden duyalım bakalım." dedim neşeyle.
  "Tabiki evde oturmayacağız!"
  İşte Bonnie'nin bu cümlesinden korkuyordum. Ne zaman böyle bir şey söylese başımıza kötü şeyler geliyordu.
  "Hayır Bonnie. Harika bir film aldım. Ayrıca hava o kadar güzel değil. Yağmur yağacak gibi."
  Üfledi. "Biz artık büyüdük bebeğim. Süslenip eğlenme zamanı!"
  Bonnie'yle gitmemeye kesinlikle kararlıydım. "Patrick'le git."
  "Seninde gelmeni istiyorum."
Bir süre bekleyip masamdaki kitaplara döndüm. Jeffrey'in uzattığı kitabı kütüphaneden ödünç almıştım. Orada duruyordu.
  "Sanırım araştırma ödevime çalışmam gerekiyor."

                                   ***

  Dersime dalmış, kitapların içine gömülmüşken kapı çaldı. Aklıma gelen ilk kişi Bonnie'ydi. Genelde de olduğu gibi kesin Patrick'le tartışmışlar ve bana gelmişti.
  Sandalyemden hızla kalkıp merdivenlerden koşar adım indim.
  Ve hızla kapıyı açtım.
  Kimse yoktu.
  Başımı uzatıp etrafı izlerken ayağıma bir şey takıldı. Başımı eğip baktım. Orta büyüklükte gri kurdeleli siyah bir kutu terliklerimin burnunun dibinde duruyordu.
Bir anda izlediğim aksiyon filmlerinden bunun bir bomba olup olmadığını düşündüm. Saçmalama Carly, çok fazla film seyrediyorsun. Bombayı hediye paketinin içine koyup kapının önünde vermezler herhalde..
  İç sesimi dinleyerek eğilip kutuyu aldım. Tekrar etrafımı kolaçan ettikten sonra kapıyı kapattım.
  Kutuyu masaya koyup karşısına otururken tekrar ellerim terlemeye başlamıştı. Bunun içinde her ne varsa bu eve gelmişti ve bunu açmak zorudaydım.
  Kimi kandırıyorum ben? Sanki zorunlu olmasam kutuyu merakıma yenik düşüp açmayacağım.
  Pekala..
  Bir anda kendime engel olamayıp kurdelasını hızla çözdüm ve sabırsızca kutuyu açtım.
  "Olamaz.."
  Bugün denediğim kırmızı elbise, tam karşımda duruyordu. Heyecandan titreyen ellerimle elbisenin harika kumaşına dokunup kaldırdım.
  Kalbim yerinden çıkacak gibi çırpınıyordu.
  Peki ama kim?
  Kutuda beyaz bir kart gözüme ilişti. Heyecandan bütün vücudum uyuşmuş, bedenimin büyük bir kısmını hissedemiyordum.

"Bu elbise, partinin en güzel bayanını hak ediyor.
                                                  - Partnerin "

                                      ***

~ AŞK İÇİN ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin