25 Ocak
11.02, sabah.Sizi ilk gördüğüm günü anımsayarak uyandım bugün. O gün de neşeli bir cıvıltı duyar gibi olmuştum ve heyecanla pencereye koşmuştum. Kalbim her zamankinden daha hızlı çarpıyordu, oysa ne vardı avuçlarımda? Soğuk bir kış gecesinin ardından sevinçle kanat çırpan kuşlar mı göreceğimi düşünmüştüm? O zaman da gerçek dışıydı bu düşünce, bu sabah da yine bir hayaldi yalnızca, bahar henüz gelmemişti.
Ah, o gece! Öyle canlı bir hatıra ki sizi ilk gördüğüm an, şimdi günlerdir gözlerimin önünde hissedemediğim varlığınızın boşluğunu, onu zihnimde bir kez daha canlandırarak ve bakışlarınıza ulaşmanın yerini tutmasa da bana dikkatle bakan o bir çift karanlığın hayalinin zihnimde hayat bulmasını sağlayarak doldurmama yardımcı oluyor. Bir yabancıydınız yüreğime lakin tek bir an kâfi gelmişti bakışınızı zihnime hapsetmeye ve sonrasında tıpkı şu anda da olduğu gibi, konuşacak gücü bulamadığım için kendimde, yazmaya karar vermiştim size. İşte beyefendi, buydu sebebi; hislerim seslerin vadisinde yankı bulamayacaktı, ben de kâğıtların diyarına bıraktım onları.
Mürekkeplerin oradaki ayak izi hiç silinmesin diye, bulduğum her vakitte, kalemin gölgesini düşürüyorum kumların üzerine. Rüzgâr inatçı lakin koyu mavi damlaların sahibi olan bulutlara inancım yön veriyor ve yağmurlar bu güçlü düşmanla yılmadan savaşıyor. Umarım kısa bir an için dinen esintinin dinginliğine hiçbir zaman aldanmam, şayet onu tamamen yendiğime dair anlamsız bir fikre kapılırsam bu, muharebeyi kaybettiğim an olur ve o zaman, pek çok şeyden sakındığım o izler, yavaş yavaş silinir yeryüzünden.
Ben, hem kendimi hem de sizi kaybederim.
25 Ocak
01.52, öğle.Az önce bir mektup aldı kız kardeşim Çiçekli Hanım'dan. Hava gittikçe ısınırken, haftaya, belirlenmiş bir günde buradan yaklaşık bir saat uzaklıktaki küçük, sevimli bir köyü gezmeyi planlıyormuş. Bizim de ona katılmamızı istiyor lakin doğruyu söylemem gerekirse oldukça isteksizim. Kız kardeşim, bu haber karşısındaki durgunluğumu gördüğünde bana inanamadığını, böylesi bir gezinin hepimiz için çok eğlenceli geçeceğini ve şehirden uzaklaşıp kırsal hayatın gösterişten uzak, samimi yönlerini keşfetmenin ruhumuzu ferahlatacağını söyledi. Severdim izlemeyi hafifçe dalgalanan çimenlerin dansını, dinlemeyi çocukların özgürce koşarken heyecanla söyledikleri şarkıları; büyük bir hazdı ciğerlerimi taze havayla doldurmak ve zihnimi doğanın ıssız güzelliğine bırakmak ancak beyefendi, sizsiniz sebebi bütün bunların düşüncesinden yeterince zevk alamıyor oluşumun. Evet, sizsiniz gerçek hislerimin üzerini örten zira varlığınız, mantığımı esir alıyor.
Ah, bir bakın şimdi bana, rica ederim, görün! Şimdilerde okuduğum kitabın ana karakterinden farksızım; çaresiz bir sevgiyi kucaklamış haldeyim fakat o, dikenli bir çiçek, hayır, o bir hançer! Güzelliğinin ardında acımasız bir varlık bu sevgi, bir o kadar da sinsi; ne vakit sardı beni böyle sıkıca, nasıl bu kadar hızlı oldu bütün bu olanlar?
Anlayamıyorum.
25 Ocak
07.18, akşam.Öyle zor ki bu zehirden arınmak, belki de yıllarımı alacak. Yok bir çaresi, yalnızca, belki, bulabilirim bir yardımcı. Mürekkeple satırlara akıtmak onu ve bir şiirin mısralarına hapsetmek, işte bulduğum tek çözüm bu! Bu gece yazacağım sizin için, göğe değil kâğıda işleyeceğim hislerimi. Dileğim, bir gün bütün cesaretim ve kendime olan inancımla, o satırları okuyabilmek size. Hayali gülünç ve acı verici zira gözlerinize baktığımda kayboluyorum karanlığın içinde, gün geçtikçe bir parçası oluyorum onun, sıyrılıyorum kendimden ve çok yakında kelimelerime dair hiçbir iz kalmayacak geride. O karanlık ki huzurlu bir diyar, ben ki karşınızda lâlüebkem!
Ben ki biçare,
Bu sevgiyi taşıyamıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyefendiye Mektuplar
Romance❝Çünkü beyefendi, siz, kelimelere sığmayan bir adamsınız.❞