10 Ocak
11.48, akşam.Değerli beyefendi,
Kalbim, bir kez daha hayal kırıklığı ile parçalanırken düşüncelerinizin rüya ile gerçeklik arasından sıyrılıp sesinizle can bulduğunu hatırladıkça bir kez daha kırılıyor içten içe. Öyle zayıf bir ihtimaldi ki size hislerimden bahsedebilmek, yaşayacağını hiç düşünmemiştim. Oysa tek bir sözcük ile hazırlarmış tekrar çiçek açmaya, en az benim kadar isteklilermiş onlar da yaşamaya. Fakat tomurcuklar, gittikçe soluyor, beyefendi.
Çiçekli Hanım ve gelecekte eşi olacak olan beyefendinin, henüz tarihi belli olmasa da günün birinde hayatlarını hiç ayrılmamak üzere birleştireceklerine dair söz verdikleri ana sahne oldu bu gece. Her şey neredeyse kusursuzdu. Antika şamdanlar, siparişinin haftalar öncesinden verilmiş olduğuna inandığım nadide bir kumaştan yapılmış perdeler ve doğanın ferah kokusu ile süslenmiş salonda eksik hiçbir şey göremiyordum. Müzik yavaş ve uyumlu, servis edilen tatlılarla içkilerin tadı da yerindeydi. Şık kıyafetler içindeki davetliler, üzerlerindeki mücevherlerden çok daha değerli olan samimi bir gülümseme ile onları tebrik ediyor ve bu güzel gecenin neşesini paylaşıyorlardı ancak bir şeyler doğru değildi. Ben, onların ifadesine ve görünüşteki hislerine sahip olsam da aslında buruk bir duygu ile sarılmıştı etrafım.
Gıpta ediyordum bu mutluluğa, suretime bürünemezdi kıskanç duygular lakin acı bir sevinç ile dileyebilirdim böylesi bir anı yaşamayı. Siz olmayacaktınız belki de yanımda duran ve biz takmayacaktık bağlılığın yüzüğünü fakat beni anlıyorsunuz, değil mi beyefendi? Bunun hayali dahi yüzümü gülümsetmeye yetiyor. İmgelerin de ötesinde, zihnimde canlanan isimlerin gölgesini görmek dahi daha fazla ileri gitmeme engel zira buna cesaret edemiyorum.
"Bir gün, bizler de böyle mutlu bir ana kendi evimizde şahit olacağız," diye fısıldadığında kız kardeşim, hayallerim düşüncelerimin elini hızla bıraktı ve koşarak uzaklaştı benden. Herkes salonun ortasında dans eden çifti iyi dilekler mırıldanarak izlerken gözlerimi kırpıştırıp içinde bulunduğumuz ana odaklanmaya çalıştım. Kız kardeşim, sözlerinin etkisini görmek ve bir cevap almak üzere bana baktığında başımı sallayarak onu onayladım. Ne kadar da uzaktım içtenlikten! Siz olmadıkça sahibi, bana uzanan bir eli tutabilir miydim sahiden? Yapsam dahi acı çekerdim. Tek yönlü bir ihanet duygusu ondan kopamayacağım bir şekilde sarılır bana, yabani bir tavırla yıkar bilincimi, himayesinde tuttuğu her gün biraz daha yaralar beni.
"Bildiğin üzere, geçtiğimiz aylarda şehre gelen ünlü ressamın oğlu ile tanışma fırsatı yakalamıştım. Elime ulaşan mektuplarında benimle bir kez daha konuşabilme şerefine erişmek istediğinden bahsediyor. Doğrusu, ondan etkilenmemek mümkün değil, sevgili kardeşim. Belki de kolayca anlaşılamayan derin düşünceleri ve nükteli sözleri ile etkiliyordur beni ancak zarif kişiliğini ve çevresindekilere verdiği değeri, pek kıymetli bir hazine gibi taşıdığı bakışlarını da göz ardı edemem," diye konuşurken birden sustu kız kardeşim. Bir an yalnızca fiziksel varlığımın burada olduğunu ve her ne kadar kelimelerini duysam da onların bir manaya ulaşmadığını anladığını zannettim. Oysa yalnızca kalbindeki ağırlığın yegâne sebebinin salona girişini ve ona doğru ilerleyişini izliyordu. Bakışları buluştuktan sonraki dakikalarda kız kardeşim cümlelerinin devamını getirecek gücü bulamadı kendinde, ben de birlikteliklerini varlığımla rahatsız etmemek üzere oradan ayrıldım.
Yandaki daha küçük olan odaya geçtiğimde siyasi konulardan bahsederken kart oynayan beyefendiler ile karşılaştım. Bir kısmı yalnızca oyuna odaklanmışken bazıları sohbetin koyulaşmasına çabalıyor gibiydi, diğerleri ise onları izliyordu. Yanlarından sessizce geçip şöminenin kenarındaki koltuklardan birine oturduğumda son derece uzun geçecek olan gecenin boğuk izini görüyordum ateşin yükselen alevlerinde. Sarının kızıla çalan parçaları nasıl da karaya dönüyordu böyle? Kırmızıya sarılan o değil miydi az önce, şimdi neden vazgeçiyordu ondan? Aşkına sebat edemez miydi o da, böylesine riyakâr olması, yanmanın karşı koyulmaz neticesi miydi yoksa? Ah, bu öyle kederli bir nümayişti ki dayanamadım onu izlemeye daha fazla. O alevler gibi kalbimde de bırakacak mıydı iki âşık renk birbirini? Gülümserdiniz bunu duyunca, değil mi? Biliyorsunuz, sarı sarıldığını sansa dahi kızıla, o yalnızca bir sanrıydı. Gerçek olamazdı zira biz, aynı ateşin avuçlarında değildik. Yine de aynı hisle yanabilirdik ve neticesinde kirli dumanlarda buluşurdu isimlerimiz. Ben, sizi bulurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyefendiye Mektuplar
Romance❝Çünkü beyefendi, siz, kelimelere sığmayan bir adamsınız.❞