15.CEHENNEM

83 4 0
                                    


Soğuk bir İzmir günü, donuk yüzler, hayatından şikayetçi insanlar.. Bu şehir ne istediğini bilmeyen elindekinin değerini kıymetlenince gören nankör insanlarla dolu.
Ve biliyorum ki nankör insanlar zayıf insanlardır.
Annesinden nefret edenler var babasından. Hayatta utanan insanlar var ailesinden, istemeyen fakat ölüncede deli gibi ağlayan.
Nasıl bir kalbi var böyle insanların bilmem çözemem hiçbir zaman.
Odamın penceresinden izlediğim anne ve kız, kızı sürekli kadına bağırıyor ama kadın hiçbir şey yapamıyor, belliki kadın bu sitede şaşalı yaşam sürdüren bir ailenin hizmetkarı ve kız bundan duyduğu utançı bağıra bağıra söylüyor kadının suratına. İçimde kadına duyduğum merhamet var kendi kızının ona duymadığı merhamet.  Önünde Nasıl iki büklüm oluyor öyle, kızın ona bağırıp çağırmalarını boynu bükük dinliyor. Ne kötü bir dünya oldu burası annesini sokak ortasında azarlayanlarla dolu.

''Haziran hadi çıkalım ben hazırım''
Irmak'ın odamın kapısımdan seslenmesiyle gözlerimi ona çevirip kafamı salladım son bir kez anne ve kıza bakıp Irmak'ın arkasından merdivenlerden indim.
''Anne biz çıkıyoruz''
Biz kapının önünde ayakkabılarımız giyerken teyzem gelip ikimizde öptü,
''Çok dikkat edin''
Kapıdan çıkınca sokakta gözlerim o anne ve kızı aradı ama gitmişlerdi.
Irmakla sitenin çıkışına yürüyüp bizim için çağırılan taksiye bindik. Birkaç metre ilerleyen taksiye tam yerleşmişken o Kadını gördüm eliyle göz yaşlarını siliyordu. Kızından yediği azarı hazmetmeye çalıyordu derin bir nefes alıp kaldırımdaki banklardan birine oturduğunu gördüm.

''Durur musunuz!''
Bu kelimelerimle Irmak şaşkınca bana baktı şöförde yavaşlayıp durmuştu.
''Ne oldu?''
''Sen git ben buluşacağımız yere geleceğim''
''Haziran ne oldu?''
''Bir işim var sen git ben geliceğim''
Kapıyı açtım tam çıkacakken tekrar konuştum.
''Babamlara bundan sakın bahsetme lütfen, seni ararım''
''Hazir-''
Cümlesini bitirmeden kapıyı çarpıp arabadan inmiştim. Hızla bankta oturan kadının yanına yürümeye başladım gözyaşlarını hala elleriyle siliyordu, çantamın çıtçıtını açıp peçete poşetini çıkardım bankın arkasından kadına doğru uzattığımda şaşırdı, bir süre suratıma baktı daha sonra poşetin içinden bir peçete çekip aldı.
Bankta yanına oturup gözyaşlarını silmesini bekledim.
Artık hıçkırıklarıda kesildiğinde bana dönüp içten bir şekilde gülümsedi.

''Çok saol kızım''
''Rica ederim''
Neden aladığını biliyordum ama yinede sordum sustu hiçbir şey söylemedi bende bir şey sormadım sustuk öyle. Adını bile bilmedim kadına karşı içim minnet doluydu neden bilmiyorum ama kadına baktığımda suratındaki çizgiler geçmişin ona attığı kazıklarla doluydu.

Banktan kalkıp geldiğim yere doğru geri yürümeye başladım belkide yanına hiç gelmemeliydim, yalnız kalmak istiyordu belkide..

''Küçük kız''
Bu kadının sesiydi ve bana sesleniyordu arkamı dönüp ona baktım ayağa kalkmış bana doğru yaklaşıyordu.
''Adım Semra''
''Haziran''
''Teşekkür ederim haziran''
Kolumu okşayıp tekrar gülümsedi ve yanımdan geçip gitti. Böyle insanlara rastlayamazdınız artık çok az kalmıştı çünkü.
Az ilerideki durağa yürüdü bir dolmuşa binip gitti.
Kaldırımda yürümeye başladım.
Onun cehennemide kızıydı işte.
Benim cehennemim kimdi aklıma sadece bir isim geliyordu.
Peki onun cehennemi? kendini kaybettiği karanlığıydı.
Cenneti kabul etmeyen bir ruhsuz.

Telefonumun melodisi duyulduğunda cebime koyduğum telefonu ellerimin arasına alıp arayana baktım.
Acaba Iraz Varol'un beni aramasını gerektirecek kadar ne yapmıştım.

''Efendim''
''Orada neden yalnız başına olduğunu sorabilir miyim!''
Bu bir soru cümlesi değildi tehdit edici bir ses tonuydu. Ve o benim Nasıl yalnız olduğumu ve burada olduğu biliyordu?
''Ne?''
''Haziran neden orada yalnızsın! gayet açık''

KARANLIĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin