kırık

76 3 5
                                    

Çok güçlü baş ağrısıyla başlamıştım güne. Neyseki günün devamı böyle olmayacaktı. Duşa girip hazırlandıktan sora bazukamı omzuma asıp evden çıktım. Bu sabah her zamanki sabahlar gibiydi... Köşedeki büfeden bi çikolata alıp hızla Kızılay'a doğru yürüdüm.

Ankara'nın soğuk rüzgarı yüzüme çarparken herkesi görüyor gibiydim... Ama bomboş gözlerle bakıyordum etrafa. Kulaklığımdan sızan elektro gitarın sesi kanımı hızlandırıyordu. Saate baktığımda geç kaldığımı söylüyordu beynimdeki patronum. Kızılay'a indiğimde hemen Dost Kitapevi'ne uğradım. Bugün maaşlar yatmıştı değil mi? Bir adet Ali Lidar ve J.D. Salinger rica ediyorum... Dost'tan çıktıktan sora Konur'a yöneldim. Adımlarım hızlıyken sigaramı çoktan yakmıştım.

Fa-kült-e'nin sert ve soğuk garsonu Gece ben. Hani şu geçen cuma gecesi Barbaros'un sahneye çıkıp adına şarkı yazdığı iki akşam önce de züppe Berke'ye kafa atan Gece.

Bara girmemle elinde boş 50lik bira şişesini taşıyan Barbaros'a çarpmam bir olmuştu.

"Afedersin!" Dediğimde samimi ve telaşlıydım. Elimden geldiğince güler yüzlü davranıyordum bir haftadır. O geceden sora Barbaros'la sadece selamlaşacak kadar yakın durup iyimser davranmaya çalışıyordum. Ona hiç bir şekilde ters davranmayacağım konusunda Özlem'e söz vermiştim böylelikle Barbaros'da bana açtığı savaşa son verecekti. Çünkü ona göre ben bir şey yapmadıkça Barbaros da benim canımı sıkmayacaktı.

Barbaros mu? Öfkeli ve samimiyetsizdi. "Geç kaldın Gece. Senin yapman gereken servisi ben yapıyorum. Üstelik bir de ortalığı dağıttın."

"Bunun hesabını sana değil Kerim beye veririm. İşine dönebilirsin... Gerçi onu da beceremezsin şimdi." Derken o çoktan bara doğru yol almıştı. "İstersen bara da ben geçeyim. Birayı köpüksüz koymamakta ısrarcısın! " tıslayıp aşağıya indim. Ceketimi çantamı ve bazukamı yerine koyup işime döndüm. Başta servis bekleyen 8 numaranın biralarını götürmüştüm sora Barbaros'un dağıttıklarını toparlamaya başladım. Bugünün böyle geçmemesini diliyordum ben... Üstelik anlaşmayı da bozmuştu Barbaros.

Neye öfkeliydi şimdi bu çocuk? Yine neyi kendine dert edinmişti?..

Paspası depoya koyduktan sora Egemen'in yanına yöneldim. Erol olmayan Egemen biz ona öyle derdik...

"Neyi var bunun?" Derken çenemi kaldırıp Barbaros'u görmesini sağladım.

"Tutku aradı her halde. Ağzını bıçak açmadı geceden beri. Çok sinirli bulaşma bugün ona." Derken gözlerinin göğsümde olduğuna yemin ederdim. Nah işaretini göğsümde tutup "Çok bekler." Dedim. Aslında Barbaros değil Egemen çok beklerdi. Bara geçip kendime soğuk bi bira aldım. Oysa telefonuyla ilgileniyordu. Bara oturup hissettirmeden onu izlemeye koyuldum.

Dudağını ıslatıp yıkadığı bira bardağını barın demirine astı. Boyu çok uzun değildi ama vücudu çok düzgündü. Arkasına dönerken saçlarını savurup eline likör şişesini aldı. Kivi aromalı bi bira hazırlayıp bana uzattı.

"5." Dedi sadece fıçıyı kavrayıp diğer elime fıstık kasesini aldım.

"Sen Berke'ye kafa atan kız değil misin?!" Diye feryat eden çocuğun suratına bakıp sağ kaşımı kaldırdım.

"Benim kız arkadaşımı da taciz etmişti." Sevgilisinin elini tutup bana döndü, "Herifi dövdüm ama göz altına alınan da ben oldum. Eline sağlık... Pardon kafana..." diyerek yumruğunu uzattı bana doğru. Bi an dudaklarım yüzüme yayılmıştı, çocuğa yumruğumu çarptım.

"Eyvallah..." dedikten sora adisyonlarına siparişini yazıp geri döndüm.

"Adın Berke'ye kafa atan kız olarak kalacak..." diye gülen Sude gayet keyifliydi.

Veda SonesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin