Sur - 2

75 4 2
                                    

Başlamadan, ÖZLEDİM ŞEBNEM ANLIYOR MUSUN? demek istedim.

....

Okula gittiğimizde Özlem suskunluğunu bozarak Feridun'a selam verdi. Benim bu fevri hareketlerimden o da bıkmıştı artık biliyordum... Ancak ben de buna bi çözüm bulamıyordum. Yıllardır süregelen ve son zamanlarda daha da baskınlaşan sinir hastalığım dostumu bile benden uzaklaştırmaya başlamıştı. Buna bi çözüm bulmam gerekiyordu ! Özlem'i kaybedersem ben yok olurdum! Sessizce köşeme çekilip şovalemin başına oturdum ve çizmeye başladım. Elimi açmaya çalışıyordum sadece ama aklımda olan hiçbir şeyi yansıtamıyordum, bakarak çizmeyi denedim. Beceremedim. Çizemedikçe daha çok öfkeleniyordum! Babamın söyledikleri aklıma geliyordu, sora annemin ! Öfkem arttıkça hırsa bulanıyordu ben atölyedeki sesleri değil babamın sesini duyuyordum! Bana ettiği küfürleri! Asla başaramayacağımı haykırıp, asla yapmayacağımı emrettiği dayakları hatırlıyordum! Gözüm iyice kararmaya başladığında duraliti yere fırlatıp çantamı aldığım gibi atölyeyi terk ettim. Hocanın sınıfa girmiş olduğunu bile görmemiştim.

Koşar adım indim merdivenleri dikenlerim gökleri, ayaklarım yer kabuğunu deliyordu! Koştum olabildiğince koştum! Kaçabildiğimce uzaklaştım! Beynim kafatasıma fazla geliyordu! Çıldıracak haldeydim! Fakülteden çıkıp otobüs ve araba güzergahlarının olduğu yola doğru koştum. Ellerimi başıma bastırmış hiçbir şey görmüyor ve duymuyor bi haldeydim... Bağırıp kusmak istiyordum içimdeki öfkeyi!

"Gece!" ismimin geldiği yöne çevirdim kafamı... Özlem arkamdan koşturmuştu;

"Ne oldu?" diyerek sarıldı bana ve saçlarımı okşamaya başladı.

"Özür dilerim!" diyerek sarıldım Özlem'e... Ağlamama müsaade etmeden elimden tutup beni peşinden sürüklemeye başladı. Sorgulamıyordum her zaman olduğu gibi yine bana iyi gelecekti biliyordum. Çok geçmeden yeşil vadiye gelmiştik. Bir ağaç bulduk sırtımızı yaslamaya, sırt çantalarımızı kenara bırakıp oturduk o ağacın dibine. Özlem çantasından bir defter ve kalem çıkartırken ben olabildiğince sessizdim. Beynimde bağıran babamı duymamaya çalışıyordum. Elindekileri uzatıp;

"Hadi!" dedi...

"Çizemiyorum Özlem." dedim ağlamamaya çalışarak.

"Hadi!..." dedi.. Sora Gevende'nin Sustum parçasını açtı telefonundan.

"Hayır bunu istemiyorum!.." dedim. Stoned Jesus - I'm the Mountain şarkısıyla değiştirdi. Telefonunu almaya yeltendiğimde; "Gece, ne istiyorsun?" diye çıkıştı...

"Mogwai... " dedim. Hani şu Youtube videolarının fotoğraflarında kafasına 7 tane balık olan akvaryumu geçirmiş mutsuz bir kız var. Hayır hayır... 6 tane görünüyor olabilir ama 7 tane balık var o akvaryumda!

Çizmeye başladım ne çizdiğimi bilmeden. Özlem de anlatmaya başladı ne anlatacağını bilmeden.

"Biliyorum hiç kimseye tahammülün yok... Hiç kimse sana yaklaşsın istemiyorsun.. Ama defalarca konuştuk Gece seninle, herkes baban değil... Daha ne kadar böyle yaşayacaksın? Hayatına birini al demiyorum sana sadece iletişim kurmaya çalış, insanlardan seni öldüreceklermiş gibi kaçma. Onlara iğreniyormuş gibi bakma!.."

"İğreniyormuş gibi bakmıyorum, hakikaten iğreniyorum!" dedikten sora çizmeye başladığım şey iyice ortaya çıkmaya başlamıştı.

"Herkesin bi yarası var Gece... Sadece senin, benim, Nuh Albayın ya da Perihan teyzenin değil... Herkesin bi yarası var! Belki senin ya da benimki kadar büyük değil, belki bizden de büyük! Ama herkes bunlarla yaşamayı öğreniyor artık sen de öğrenmelisin!"

Veda SonesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin