eksibirinci Kızıl Sakal (B.B)

111 2 11
                                    

Hiç olmak istediğiniz anlar oldu mu? Ne olduğunuzu unutmak istediğiniz ya da mesela hayatınızı yoldan geçen birinin eline tutuştursuktan sora "şunu iki dakika tutsana!" Deyip kaçmak istediğiniz? Kimsenin sizi tanımadığı bi yere yerleşip yalnızlıkla... Gerçek bir yalnızlıkla ölmek istediğiniz oldu mu? Bütün insanlardan sıyrılıp bir ormanda yaşamak istediğiniz ya da mesela?

Bi kızı sevmiştim bütün umutlarımı söküp beni soluksuz bırakmıştı. Ölümün son evresindeydim! Umudum yoktu ve ben yaşamaya devam ediyordum. İntihar etmeyi düşündüğümde babamı aklıma getirdim. Onu yalnız bırakmazdım, babama karşı yaşamaya devam etmek gibi bi sorumluluğum vardı... Sorumluluğuyla yaşamaya mahkum olan bi ruhtum! Her şeyi unutmaya ihtiyacım vardı. Bütün kırıklarımı!

4 gün boyunca uyumadığınızda hafızanız bomboş kalırmış. Beyin kendini resetlermiş... Tam iki ay önce uyumamaya yemin edip kendimi yaşatmaya çalıştım.

İlk gün çok rahat geçmişti enerjimi harcamamak için kütüphanede 6 saat geçirip bir kitap bitirdim; Kendini Prens Sanan Kurbağa - Sabri Kaliç, basımı yasaklanmış olan bu kitabı hiç bir yerde satışta bulmanız mümkün değildi sahaflar dışında. Geriye kalan 18 saatin 6 saatini arkadaşlarımla vakit getirerek geriye kalanı dizi izleyerek tükettim.

İkinci gün en zoruydu çünkü beden artık uyku istediğini dile getirirken beni huysuz bi herife çevirmişti. Ben de sabahın bir körü parkta oynayan çocuklarla, öğlen okulun bahçesinde top oynayan ergenlerle, öğleden sora arkadaşlarla içerek tükettim vaktimi. Ortamda tanıştığım hatunlardan biri beni iki gün boyunca uyutmayacağını iddia etti. Bu hesaba göre 3. günün ortasına kadar kadar uyumayacaktık. Ertesi günün şafağı sökerken Bahçeli 3. caddede zemin kattaki bol ışık dolan odasında uyuyakalmıştı... Bense yolu yarılamıştım!

Üçüncü gün hatunun yanından ayrılıp kendimi evime attım. Başta Tutku'dan kalan her şeyi yok edip temiz bir duş aldım. Sabahı dönüşümlü olarak film izleyip, kitap okuyarak geçirdim. Güneş batıp hoş bi hava bıraktığında arkasında Seğmenler'de oturup çizim yapmaya başlamıştım. Tam orada elini sıklığım hatuna "Uyumamam gerek. Eğer gözlerim yarım saniyeden fazla kapalı kalırsa yüzüme su dök yada beni öp!" Dedim. Hatunun yanımdan koşarak uzaklaşmadan önce attığı tokatla bir 6 saat daha devam ederdim.

Kızılay'a inerken karşılaştığım bi Rent a Car'dan Wolsvogen kiralayıp boş otobanlarda hız yapmayla geçirdim. Daha sora halusinasyon görmeye başladığımı farkedip birinin başına bela açmaktan korktuğum için topladığım başka bir arkadaş grubuyla Fakülte'de müzik yapan E = mc2 (eeşittiremcekare) grubunu dinlemeye geçtik ..

Özellikle ellinci saatten sonra inanılmaz tatlı, hoş sohbet, şeker gibi bi insan olmuştum.. Ancak bünyem bir o kadar vasat haldeydi, midem iflas etmişti, en son sokakta yediğim pilav üstü tavuğu bir bütün halinde 16 saat saklamıştı.

Gözlerimdeki yanma ara ara kendini hissettiriyordu ama kızarıklık falan yoktu, dış görünüşüm gayet iyiydi. Hatta felaket sevimli olmuştum, uyumadan önce bu çocuksu yüz hatlarıyla profilden bir ömür yetecek fotoğraf çektim, hatta bir de Selanik'teki Fırat Fotoğraf Stüdyosunda da 24 tane vesikalık çektirdim.

Kulaklarımda garip bir hassaslaşma vardı, kıpkırmızı olmuştu ve fazla iyi duyuyordum. Müzik dinlemek çok tuhaf biçimde inanılmaz zevkli bir hale gelmişti, 11 albüm dinlemenin dışında canlı müzik yemeğin sonundaki en sevdiğim tatlı gibi olmuştu...

Matematiksel zekam tamamen iflas etmişti. 52+26'yi zihnimden hesaplayamadım diyeyim gerisini siz düşünün. Ama bunun tersine, beynin ne çeşit zekayla ilgilenen bir bölümüdür bilmiyorum tam güç çalışıyordu, aklıma hiç gelmeyecek şeyler düşünüp, hiç hissetmem dediğim şeyler hissettim.

Veda SonesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin