+10 612 (B.B.)

67 3 2
                                    

Bu kadar dengesiz davranmam ya sarhoş olmamdan kaynaklanıyordu ya da orta kulağımdaki sıvı azalmasından. Bazen korkuyordum kendimden, pişman olup geri dönüşü olmayan işler yapmaktan korkuyordum. Bazen insanlardan da korkuyordum bana yapabileceklerinden. Ya birisi içimde gizlediklerimi görürse ? Ya birisi yaramı görüp tuz basarsa ? Ben korkuyordum. Ama gülmekten başka çarem yoktu.

Gece yanıma geldiğinde ona öyle davranmak istememiştim. Ama en çok Gece'den korkuyordum. Son zamanlarda olmayacak biçimde Tutku'yu hatırlatıyordu bana... İgo "unutabildin mi ?" Dedi... Susturduğum ne varsa o söylüyordu bana, bağıra çağıra üstelik... "unuttum" dedim. "Neyi?" Dedi. "Tutku'yu..." dedim. Sora güldü. Haklıydı. Unutmamıştım.

Sigaramı yaktıktan sora gitarımı kenara koydum. Bugünden itibaren 21 yaşındaydım. 1 yıl önce dün buzlar içinde yanıp yangın çemberinin içinde üşümüştüm.

"Yoruldum artık senden!" demişti. "Sıkıldım bu lümpen hüznünden!.. Barbaros ben seninle mutlu değilim!" Demişti. Benim acım beni bekleyeceğini söyleyen o iri gözlü Tutku'ya ağır gelmişti. Ben onunla mutlu olduğumu düşünüyordum. Kendimi kandırıyormuşum... Onun beni kandırdığı gibi.

Gece'nin yanına çıktım gitarımla bu yaşadıklarımın sorumlusu o değildi. Kendimi affettirmem lazım geliyordu...

"Gelebilir miyim?" deyip yumuşak adımlarla yanındaki koltuğa doğru yürüdüm;

"Geldin zaten!" diye beni terslediğinde istenmediğimi anlamıştım.

"Gece seni hakikaten anlayamıyorum, bir an çok iyisin sora buz kesiliyorsun. Bu sabah sana bağırdığım için özür dilerim, geldiğinde dalga geçer gibi göründüğüm için de, sadece şaka yapmak istemiştim." Diye kendimi açıklayıp özür dilemeye yeltendim. Ona dün doğum günümdü ve ben bunları yaşamıştım. Babam ve Tutku aklımdan çıkmadı bütün gün o yüzden sana sert davrandım diyemezdim.

"Asıl ben seni anlayamıyorum! Bu sabah ben de senden özür diledim, daha önce bağırdığım için de üstelik benim hatalarım olmamalarına rağmen. Kimseye kırıcı davranmamaya çalışıyorum ama sen haddini gerçekten aşıyorsun! Seninle bi samimiyetimiz olmamasına rağmen gelip benimle şakalaşacak yüzü buluyorsun!"

Kaşlarımı çatıp; "Samimiyetimiz yok mu? Gece farkındaysan neredeyse 3 aydır tüm günümüz beraber geçiyor..." dedim. Haklıydı ama bu konuda değil !

"Barbaros, iyi bi insansındır belkide, belki gerçekten benimle arkadaşlık etmeyi istiyorsundur hatta belki de seninle gerçekten dost olsak çok güzel vakit geçiririz! Ama benim bi insanı hayatıma alabilecek durumum yok! Senin de beni kaldıracak kafan yoktur eminim. O yüzden siktir et!.." diyerek beni resmi bi şekilde reddetti, sigarasınıı yakıp çizim yapmaya geri dönmüştü. Ama hayır kendimi affettirmeliydim.

"Peki şarkı söylesem, rahatsız olur musun?"

"Ben olmasam bile gecenin bu vakti insanlar rahatsız olur." derken yüzüme bile bakmadı. Neden kendini bu kadar kapatıyordu? Neden kimsenin görmediği at gözlükleriyle dolaşıyordu?! Gitarı yere bıraktım ve arkama yaslandım. Onun için yapabileceğim bir şey yoktu. Susmayı tercih ettim. Müziğin sesini sonuna kadar açıp kendimce doğum günümü kutlamaya karar verdim bende... Aradığım huzuru sadece kulaklığın ucunda bulabiliyordum ne tuhaf!

Asteroid B-612'de yaşamayı dilerdim annem başucumda Küçük Prensi okuduğundan beri; beni anlayabilecek ve anlaşabileceğim tek varlığın onun olduğuna inanmıştım. Kendi kendime okumaya başladım Küçük Prensi başta annemin sesi kulağımdaydı... Elleri saçlarımda dolaşıyordu, "Sen çok güzel bi çocuk olacaksın.." diyordu annem, olamamıştım... Ağlamaya başladım. "Öyleyse şarkı söyle.." dedi annem, "Piyano çal, gitar çal... Hadi..."

Veda SonesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin