11. "Çekme!"

236 43 4
                                    

Medyada Doruq sjh

Keşke bende biri tarafından zorla uyandırılsaydım. Keşke bende "lütfen 5 dakika daha" diye bilseydim birine. Mesela.. Anneme. 

18 yaşım var. Yani kimin başına gele bilirki bu olay? "Babası" tarafından zorla ülke dışına gönderilerek başka okul, başka insanlarla tanışmaya mecbur ediliyorum. Benim şimdi bunları düşünmem değilde evde oturup "bıktım bu matematikden" deyip isyan etmem lazım yaşım gereğiyle. Ama ben? Çamaşır makinesini bile çalıştıramayan, kızartma dışında bir yemek yapmasını bilemeyen, dört gündür aynı gömlekle okula gidip gelen bir kız yalnız yaşamak zorunda bırakılıyorum. Hemde ülke dışında, konuştuğu dili insanlar anlamıyor bile. 

"Çık" diye çıkan tefal çaydanlığın sesiyle düşüncelerimden ayrıldım. Öyle uykusundan zorlukla olsada uyanmıştım şükür. Tefali alıp poşet çayın üstünde gezdirdim. Yeter bu kadar zehir içmeme gerek yok. 

Kapıyı çekip evden çıktım. Mesela niye ben "anne ben çıktım diyemiyorum?" Çokmu? Aniden önüme atılan topla düşüncelerimi yine paylaşamamıştım beynimle. 

"Abla atsana!" yüzü gözü kir içinde olan çocuğa bakıp gülümsündüm. Doğaldı. Hemde çok. 

 "Hey abla! Burdamısın?" 

"Ne? Al, al" deyip sol ayağımla topu ona doğru atdım. Solakım ben evet. İlla bir yerde gariplik olucak ya. Mutlaka. 

Yol boyu öğrendiğim türkce kelimeleri sesli şekilde tekrar yapıyordum. Deli gibi göründüğüme adım kadar emindim. 

 "O Nübar geldin demek!"

  "Şey, hıhıım", "Öğretmenim" 

"Vaay yavaş-yavaş öğreniyorsun bakıyorum, afferin sana!" 

"Teşekkür ederim" deyip içden bir gülümseme yerleştirdim suratıma. Burayı cehennem olarak algıladığım doğru. Şimdide öyle düşünüyorum. Yani cehennemde, ama insanları çok iyi bence. Yada ben henüz kötüsüne rastlamadım. Her işe bir kötülük sokucaksın değilmi iç ses? Evet. Eyvallah. 

"Evet Nübar söğlediğim gibi hızlı öğrenmen tamamen sana kalmış, çokca türkce kitaplar oku mesela, film izle, televizyonada öncelik ver, şarkılar evet şarkılarıda sıklıkla türkce dinlesen iyi olur." 

"Dinliyirem" 

"Bak seen? Varmı çok sevdiyin bi şarkı ve ya sanatçı." 

- "Şeey evet, Barış Manço en sevdiğim, "babam" hep Gülpembe dinletirdi bana."

 "Vay Nübar hakikaten gözlerim dolacak nerdeyse çok sevindim, Barış Manço! üstad, ülkemizde sanata altın kalemle atılmış en büyük imza, ve başka ülkelerdede çok seviliyor demek! Baban çok zevkliymiş!" Başımı aşağı saldım mahçupça. Evet, belkide öyledir, yani zevklidir. 

"Hadi toparlanda çık yeter bu kadar." 

"Tamam, görüşürüz, o zaman."  "Öğretmenim".

Şu okulun önündeki oyuncu gibi gözüken erkekler kim? Bir şeyede burnunu sokma Nübar. Öf iç ses ya.  

"Şu bizim sınıftaki yeni kız değilmi?" 

"Evet o" duyduğum konuşmalarla başımı aşağı salıp yürümeye devam ettim. Hayır edemedim. Üçlü grup önümü kesip daire oluşturdular. Sağa hareket etsemde sağıma geçti esmer olan.

 "Nereye? Daha doğrusu tam olarak nerden nereye?" size ne ya görende okulun sahipleri sanacak. Bunu sesli şekilde söyleme Nübar. Tamam iç ses sakin! her şey kontrölüm altında. 

"Kanka anlamıyor bu o yüzden mal-mal bakıyor". 

"Sensin mal!" Ne yaptın Nübar?! Bumu kontrölün? Koyacak şimdi suratının ortasına! 

  "Ne?! Ne dedin sen!?" dedi şu bana mal diyen mal. Kolumdan tutup sallamaya başladığında elimdeki defterlerde yere düşmeyi ihmal etmemişti tabikide. Galiba geçen bilerek yere attığım kalemin intikamını alıyorlardı kırtasiye ekibi olarak.

 "Kızım ne dedin?! Tekrar et!" 

"Oğlum bırak şunu! Kızlamı uğraşacaksın?" dedi arkadan bize doğru gelen ses. Elleri cebinde önümde duran çocuğa baktım. Ee Doruk bu. Öf şu ayı olan işte. Evet. Ya bunun ne güzel gözleri var! İç ses ne yapıyorsun? Ben burda katl edilmeye yakınım sen elin erkeğine. Tövbe estafurullah tövbe. 

"Hadi lan gidelim" 

  "Akıllı ol kızım bak kötü olur!" dedi sıktığı kolumu bırakarak. Hafif sızlayan kolumu tutup ovaladım. Ovalıyorum, ovalıyorum çıkmıyor, ovalıyorum ovalıyorum çıkmıyor! Aaa dedim iç sese Aaa. Nübar sen kafayı yedin. Hadi hayırlısı. 

Sokağın başını dönüp gözden kaybolduklarında bende yere düşen defterlerimi alıp kaldırımda yürümeye başlamıştım. Hafif kızarmaya başlayan hava müthişti resmen. Hele kokusu "İstanbul kokuyor" bumuydu şimdi? Güzel. Hatta mükemmel. Keşke senle başka şekilde tanışıyor olsaydık İstanbul. Ama ne kadar güzel koksanda benim için cehennemsin işte. Bu kadar. Kaybolmadım değilmi? Hayır bu market evin yanındaki market. Oh şükür. 

Şu kim? Sana ne? Tamam. Flashmi patladı öyle? Benimi çekiyor? İkinci flashde patladığında elimdeki defterlerle birlikde kollarımla yüzümü tutdum. 

"Çekme!"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Çekme!"

"Korkma küçük kız!" 

"Ne?" dedim afallamaktan çok korkmuşcasına.  

"Merhaba! Heey? konuşsana!"  

"Selam? Sen kimsen?" 

Acaba o kim? Merhabayın arkadaşlar.. Biraz yazmaya ara vereceğim, tam olarak yazmağa değilde yeni bölüm paylaşmaya, nedeni hem ikinci olarak yazmaya başladığım kitab hemde okuyucu sayım biraz artsa çok iyi olur benim için o yüzden biraz ara vermek zorundayım. Kısa aradan sonra bölümleride uzun tutmaya çalışacağım. Neyse sevgiyle kalın *-*

"Ördek" #WATTYS2019 (2016) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin