Medya Nübar :)
Sabahları okula gitmeyi kim buldu? Hala buranın saatine alışamamıştım. Oh nasılda güzel tost yaparmışım? Köşeleri kömür tutmuş. Ooh! Mis gibi. Yeni bir haftaya başlamanında verdiği enerjiyle kalkmıştım bu gün. İnanmayacaksınız ama haftasonu evi dip köşe temizlemiştim. Tamam temizlemeye çalışmıştım. Mutfağım evet "mutfağım" diyorum artık savaş alanı olmaktan çıkmıştı. Çamaşır sorunum hala devam ediyordu. Onun için bu gün formasız gidecektim. Siyah etek üzerine beyaz tshirt geçirip evden çıktım. Spor ayakkabılarımın bağlarını tam olarak bağlayamadığımdan biraz yürümekte zorluk çekiyordum. Sonunda gele bilmiştim ama okula. Sakatlanmadan onuda belirteğim.
Yine etraf şen şakraktı. Sınıfın kapısından içeri girecekken hayır giremeyecekken demeliydim. Ayak bağım birbirine dolanıp önümden geçene çarpmam bir oldu.
"Yavaş olsana kızım!" Hay Nübar sende çarpacak başka birini bulama değilmi. Şu sınıfın gerizekalı erkeklerine gıcık oluyorum resmen gıcık! Önümden beni itdirerek geçip gitti. Vahşi! İkinci kez kapıya yönelip sınıfa girecekken biri tarafından kapı çerçevesine yapıştırılmam bir oldu. Bu o ayı.
"Vahşisen?! Ayı. Öküz. Ayı!" diye bağırdım sinirle. Yerinde arkası dönük durup aniden bana çevrildi. Bana doğru yaklaşmaya başladığında korkmalımıyım diye düşünmeden edemedim açıkcası.
"Kapı önünde durmamayı öğretmediler mi sana?" dedi alaycı şekilde. Dünün intikamını alıyor gibiydi. Ki, intikam alınacak bir şeyde olmamıştı.
"İnsan olmayı öğretmedilermi sana?" dedim bende bilmiş tavırla. Yürü be Nübar! Sağol iç ses canım benim!
"Lan?" dedi sinirle. Şu an galiba bütün sınıf bize bakıyor. Tiyatro zaten burası. Hıhıım. Bense hala dik dik Doruka bakıyordum. Şu tostun içine yürekkte koyup yemedimki. Bu rahatlığımın sırrı ne? Lipton İce Tea! Gülmedim iç ses.
"Çocuklar" dedi öğretmen bir elini benim bir elinide Doruğun omzuna koyarak. "Çok bekleyecekmisiniz?" Sinir fışkıran bakışlarımı Doruktan çekip "pardon" dedim öğretmene sırama yönelerek. Benimle aynı anda sıraya oturmuştu. Bütün ders boyu bir anlık bile sağa bakmamıştım. Ama onun bakışlarının benim üzerimde olduğu yüzde yüzdü. Sol kulağımda gözüm var. Hıhıım ordan gördüm. Zilmi çaldı? Evet. Aniden sırayı itdirip üzerime doğru eyildi. Nefesi yüzümü delicek kadar yakınımdaydı. Ve berbat sigara kokuyordu. Çocuksun sen ne bu koku? Biraz duraksayıp:
"Bana bak kızım.. Ayağını denk al" dedi işaret parmağıyla omzuma vurarak.. Evet vurma dedim, omzum sallandı resmen. "Allah allah almazsam ne olur hem?" bakışlarımla gözlerimi kıstım ona bakarak. Korkmuyorum! Gözleriyle deliyordu resmen. Mavinin sıcaklığıyla göz bebekleri yanıyordu adeta yanıyordu.
"Aa Doruk nasılsın? Şey galiba biri seni çağırıyor ha? Bak sen ha?" dedi Alara tedirgin olmuş sesiyle Doruğun kolundan tutarak. Doruğun bakışları Alaranın eline çevrildi, ama kısa süredede tekrar benim gözlerime. Ama az geçmeden üstüme eyilmiş vazyetden kurtulup sınıfı terk etti sinirle.
"Ay Nübar ne bu aksiyon sabah-sabah? Seni kesecek sandım" yok artık dedim içimden Alaraya gözlerimi devirerek. "Kızım Doruk bu sağı solu belli olmaz!"
"Ondan korkmuram!" dedim ellerimi göğsümde bağlayarak.
"Genellikle çoğu öyle der" dedi yanımıza doğru gelen Can.
"Korkulacak bir şeyide yok zaten Doruk iyi biri, sadece biraz sinirli yapıya sahip. Bazen ne yapacağını kesdiremezsin." deyip tamamladı Alara.
"Bazen bana bile atarlanıyor öyle düşün" diyen Cana somurtarak omuz silktim.
"Bütün ezikler toplanmış,toplanmış,toplanmış!" diyerek şarkı söyleyen tarafa baktık üçümüzde.