Foto : Nübarın eyilerek gördüğü "Doruk" :D ( temsili) Resimə görə teşəkkür Ümid :*
Mutfakta küçük masanın üstünde oturmuş tostumu yemeye çalışıyordum. Evet çalışıyordum çünki biraz yanmış olduğundan kuruydu. Acilen yemek yapmayı öğrenmem lazımdı, yoksa her halde bu gidişle zehirlenmem an meselesiydi. Üç gündür tost dışında bir şey yemiyordum. Son ısırığımıda ağzıma atıp odama doğru ayaklandım. Ağzı açık bavulun içinden fışkıran elbiseleri yerleştirsemmi? diye düşünürken belki her an evime döne bilirmiyim? diye de düşünmemezlik yapmadım. Ama böyle bir şey olmayacağına göre?
Son kıyafetleride asdıktan sonra yorulmuştum artık. Ağzımı kocaman açıp esnemekle yetindim. Yatağın üstündeki telefona baktığımda 23:45 olduğunu gördüm. Ne çabuk geçmişti zaman ya. Kapı zilinin sesiyle bir anlık irkildim.
"K-i-m o?" dedim hafif titreyen sesimle.
"Hanımefendi açın" ha bir sen eksiktin Memati.
Kapıyı açar açmaz elindeki mektup tarzındaki kağıtı bana uzatıp çekip gitti.Elimde kağıt koltukda oturmuştum. Şu filmlerdeki gibi elli kere önüne arkasına bakıb, evi üç kez turlasammı acaba? Kes sesini iç ses, kes.
"Tamara." diye başlayan mektupun kimden geldiyini tabiikide anlamıştım. Başka da kim yollaya bilirdiki? Hele hele Mematiyle. Neyse.
"Öncelikle yeni hayatın hayırlı olsun. Mutlusun her halde ha? Zindanda değilsin artık." Ne saçmalıyor bu adam allah aşkına? Bir de mutluymuşum diyede soruyur.
"Aslında sana bunları 18inden sonra yaşatacaktımda geç olacak diye düşüntüm. Artık yalnızsın. Belkide senin deyiminle "özgür". Ama hala benimsin. İstesende istemesende benimsin. Onun için beni rezil edersen başına geleceklerden sorumlu sensin." Manyak bu adam. Cidden manyak.
"Aklın olursa gerçekleri görürsün. Ama inanmıyorum açıkcası." Gerizekalı adam neden bahsediyor?
Elimdeki kağıdı buruşturup kapının arkasına doğru attım.Kafamı koltuğa yaslayıp düşünmeye başladım. Neyi görecektimki? Tek başınayım. Görmem gereken ne varki?
🕖 (!) ALARM SESİ ALARM SESİ ALARM SESİ (!) 🕖
"Ahh boynum" diyerek bir elimle boynumu tutarken diğeriyle gözümü ovaladım. Neden burda uyudum ki? Hatırladım. Kendisi yokken bile sözleriyle sinir sistemimi çöktüren adam yüzünden. Telefonu susturup koltuğa fırlattım. Banyodan da çıktıktan sonra formamı giyinmiştim artık. Evin kapısını kilitleyip sokağın başına doğru çıkmaya başladım. Okul binasını buldum sonunda. Kaybolmadan gelmek? Allahım teşekkürler sana.
Öğretmen gelmeden sınıfa yetişmeliydim. İç sesim "Koş Nübar kooooş" derken kolidorda iki kişinin böbrek taşını düşürdüğüme eminim. Arkamdan da bağırmalarının şahidiyim elbet. Tam kapı kolunu indirecekken orta yaşlı kadınında elini kapı koluna uzatmasıyla irkildim.
"Bunu geç kalmaktan saymıyorum" dedi gülümseyip bana yol veren öğretmen. Mahçup bir şekilde gülümseyip sınıfa girdim. Sınıftakılarda öğretmenin sınıfa girmesiyle sohbeti bırakıp ayağa kalktılar.
"Oturun" diyen öğretmenin sesinden sonra sırama doğru ilerledim. Sıraya yayılmış birini beklemiyordum açıkcası. Dip sıraya oturmadığından ya kalkmasını beklemeliydim, yada yol vermesini. İkiside aynı şey ama neyse. Kafamı aşağı eyip parmaklarımla oynarken
"Şeey" dedim. "Geçe bilirmiyim?"
Biraz sessiz kaldıktan sonra kafasını bir şeyler karaladığı defterden kaldırmadan kendisi köşeye geçip bana yol verdi. Kahve-sarı karışımı saçları vardı. Hafif yeni kesilmiş havası vardı. Yoksa bu okulun ilk gününden önceki gün saç kestirme şenliği buradadamı vardı? Buyurun size ikinci ortak nokta daha. Başını kaldırmadığından dolayıda yüzünü tam olarak görememiştim. Ama beyaz tenli olduğu kesindi. Sıraya oturup yukarı çıkmış eteğimi aşağı çekiştirdim. Acaba dün niye yoktu bu çocuk? Sana ne? diyen yine iç sesim olmuştu. Tamam. Şimdi unun yüzünü nasıl göreyim ben? Buldum! Hadi sen bi yere düş kalemciğim hadi canım. İçimden "Aa kalemim yere düştü" sallamasını yapıp sıranın altına eyildim. Terste olsa gördüm birazcık. Normaldı. Evet, rahatladım. Ellerimi dizlerime koyup ismi Can olan çocuğa baktım bu sefer. Defterine eyilmiş bir şeyler karalıyordu. Aniden ona atılan kağıt topla yüzünü bana çevirdi. Kaşlarımı hafif yukarı kaldırıp şaşkın şekilde ona baka kaldım.
"Öğretmeniiiiiim?" dedi Can ispiyoncu ses tonuyla. Durun bir dakika benim attığımı söylemeyecek değilmi? Yok yani ben atmadım ki.
"Doruk dikkatimi dağıtıyor" dediğinde ise içimden büyük bir oh çektim.
"Doruk ne yapıyorsun çocuğum? Tahtaya gel hadi bakalım tatilde bir şeyler öğrene bilmişmisin" dedi öğretmen bizim sıraya bakarken.
Şu Doruk benim yanımdakımı yani? Haaa böyle desenize. Meşhur Doruk. İlginç. Öğretmen ağzını açmış yeni bir şey diyecekken zil sesi duyuldu zaten.
"Gelicek ders kurtulamazsınız Doruk bey" deyip sınıfı terk etti. Dorukta zaten, yani ismi "Doruk" olan çocuk, hani yanımda oturan he o, oda zaten kalçasıyla sırayı kaydırıp bacaklarımı ittirerek çıkıp gitti sınıftan. İstese yol vermeyecektik sanki. Vahşi.
Sınıftakı gürültüde neydi allah aşkına kafam şişmişti resmen. Her teneffüs kulak felci geçirmek zorundamıydım ben? Sonuncu dersin tenefüsüne gelmiştik ama öğrencilerin enerjisi bitmek bilmemişti. Daha fazla sese dayanamıyacağım artık dedi iç sesim, kafamı sıraya koyarken. Ama böylede rahatlık bulamadım tabiikide. Kulağımın dibinde cırlayan iki kişiyi duyuyordum.
"Hadi Alara seni bekliyorum"
"Can istemiyorum diyorum anlamıyormusun?!" neyi istemiyor ki bu kız acaba? Merakıma yenik düşüp kafamı kaldırdım. Şaşkın ifadeyle Can ve şu kıskanç kız "Alara"yı süzdüm.
"Aa Nıbar merhaba" dedi Can.
"Nübar" dedim bıkkınlıkla.
"Ay evet özür dilerim. Nıbar şey bizde sana bir şey söylemeye geldik."
"Öyle değilmi Alara ha?" dedi kızın kolunu hafif dürterek.
Tekrardan bir "Alara hadi ama" diyen Cana, birde mahçup bakışla bana bakan Alaraya baktım. Burda ne oluyordu allah aşkına? Şu allah aşkına lafınıda iç sesim iyi benimsedi ha. Neyse nerde kalmıştık. Ha hatırladım.
"Ne oldu?" dedim şaşkınlıkla.
"Şey ben Alara yani ben Alara senden özür diliyorum." diye mırıldandı kız.
"Alara?! Doğru düzgün tamamla şu cümleni." diye çemkirdi Can.
"Bak Nübar ben senden özür diliyorum." dedi tek nefeste.
"Neye göre?" dedim.
"Neye göre? yani şey dün galiba biraz sana kaba davranmışımda onun için yani biraz kıskançlığıma geldi sanırım." deyip tamamladı.
"Şey aslında önemli değildi, zaten sizin dili bilmirem anlamamıştım dediklerini" dedim yalandan. Anlıyordum sadece iyi konuşamıyordum türkceyi. Zoraki özür dilemişti amma içtendi bence utanmış görünüyordu.
"Tamam o zaman sorun kalmadığına göre sınıfımıza hoş geldin" dedi gülümseyerek genç kız.
"Hoş gördük" dedim bende sıcakkanlılıkla.
Zaten sonrada yerlerine gidip oturdular. Şu guya sıra arkadaşım olucak çocukda ilk dersten sonra gelmemişti zaten. Çıkış ziline daha vardı galiba ve ben sıkıntıdan ölücektim. Ders boyu iç sesimle on beş şarkı falan da söylemiştik galiba. Yakında single'ımız çıksa şaşırmayın yani.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Ördek" #WATTYS2019 (2016)
Novela JuvenilKapak tasarımı ve hikaye teması bana aittir.