Merhaba....
Sabah geç kalkmıştım onun içinde saçlarım karışık bir şekilde okul kapısıdan içeri girmek zorunda kaldım. Sınıfın kapısına geldiğimde sınıfdan gülüşme sesleri yükseldi, galiba içeride öğretmen felan yoktu. Kapıyı yavaşça aralıyıp içeri girdiğim de kimsenin umrunda olmamıştım açıkcası. Taki kafama gelen kağıtdan yapılmış topa kadar.
- "Baaas!" dedi şu gözlüklü gıcık. Onun bağırmasının ardından "Keeet" bağırışı çıktı sınıftan. Sözleşmişdiler galiba.
"Ulan?!" diye bağırdı Umut Can "Şerefsizlik yapmayın!"
"Ne o Umut Can, yeni manitanmı?" dedi bu sefer gözlüklünün yanındakı diğer gıcık, duyduğum sözün etkisiyle şoka düşmeğe hazırlanıyordumki çocuğun yakasından tutup bir yumrukla duvara yapıştıran bir çift Doruk görmem bir oldu.
"Ya Doruk bırak lan şunu baklavalarının belirginleşmesine yazık!" dedi Can.
"Ya Can ya bu durumdayken şaka yapma bari!" diyerek ekledi Alara endişeyle. Son 20 dakikada yaşanan olayların etkisiyle elimle ağzımı kapatıp duvarın dibine sıkışmıştım.
"Nübar" dedi ince bir ses "Nübar,kuzum iyimisin?"
"İ-i-iyiyem" dedim kafamı sallayarak kırık bir sesle. Nerden iyi ola bilirimki? Bu olaylar normal hayatıma ters benim.
"Hadi gel bahçeye çıkalım" dedi elimden tutup kapıya ilerlerken.
"Yani olamaz yani Nübar benim dünya ahiretlik bacım yani nasıl yaparım bunu yani!" dedi Can dondurmasından bir kaşık alarak.
"İstesen de yapamasın" diye yanıtladı öbür masada oturan Doruk. Zaten bahçedeki kantine indiğimizden beri uzaktaki masada niye oturmuştu anlamıyorum. Ama dur asıl konu bu değildi.
"Niyeymiş o?" dedi Umutcan bu sefer.
"Çünki onun sevgilisi var." dedi net bir tavırla." Ne?! dedim içimden. Ama bunu sesli demeliydim ya!
"Ne?!" dedim elimi iki açıp arka masadaki Doruğa bakarak. Ağzımı açıb "yok öyle bir şey" diyecektimki Alaranın ağzındakı kahveyi masaya püskürmesi engel oldu buna, öksürüklerinin arasından boğularak konuşmaya çalıştı bu sefer.
"Ne sevgilisi?" dedi gözlerini pörtleterek.
"Yok öyle bir şey!"
"Hıhıım" dedi Dorukta karşılık olarak. Ya buna ne?
"Sana ne?! Neden her şeye burnunu sokursan?!"
"Ördekleşme çirkef"
"Sensin çirkef!"
"Uğraşamıyacağım"
"Heeey? Nereye? Ortalığı karıştırıp nereye gidirsen?" diye bağırdım bu sefer arkasından. Amma banamısın demedi. Pislik.
"Evet Nübarcığım?" dedi Alara ellerini omuzlarıma koyarak.
"Hı?"
"Dökül" diye tamamladı masaya yaslanarken net bir tavırla.
"Ya Alara of yok öyle bir şeyim"
"Peki Doruk?"
"Yalan söylüyür!" dedim gözlerimi pörtleterek.
"Geçen banada söyledi ama" dedi Canda konuya girerek.
"Ne dedi?"
"Sevgilin olduğunu"
"Olmayan bir şeyi nasıl söyleye bilirki?"
"Sizi görmüşmüşde falan filan" Allah aşkına bu konu sarpa sarmak zorundamıydı?
"Hem olsa ne olur ha ne olur? Ona ne ya ona ne?"
"Bilemiyeceğim artık" dedi Canda garip bir imayla.
Sonunda sabrım tükenmişti ve daha fazla muhabbetin üzerinde durmayacaktım. Masadan kalktığım gibi sınıfa kalktım. Kendimi öyle boş hiss ediyordumki Alaranın seslenişine bile cevap vermemiştim. Saçma konuların böyle uzaması anlamsız, anlamsız olduğu kadarda asılsız. Kendimi toparlayıp etrafı süzdüm bu sefer sınıfda az sayıda öğrenci vardı. Bu nasıl sınıftdı böyle onuda anlamıyordum. Ayağa kalkıp okulu terk ettim. Hazır görevlide kapıda yokken çok kolay olmuştu.
Caddede yürürken dükkanlara bakmaya başlamıştım. Yemek yemek için yeni açılacak olan büfe çekti dikkatimi yada kapısında asılı olan ilan. Yardımcı aranıyor. Kafamda dönüp duran fikirleri önemsemiyip yoluma baktım tekrardan. Sokağın sonundaki bir kitabçıya girdim bu sefer. Kapının açılmasıyla yukarda çalınan çanlara baktım bu sefer. Çok hoştu gerçekten.
"Beğendinmi? dedi sıcak bir ses.
"Hıhıımm" dedim kafamı gelen sese doğru çevirerek. Sesi gibiydi gerçekten, çok tatlı.
"Sanada hazırlayayımmı?"
"Sizmi yaptınız?"
"Yıldızlarla kar tanelerinin buluşmasına vesile oldum diyelim ona." Gülümsedim. Çok içtendi. Hemde mantıklı.
"Çok güzel."
"Sen buralı değilsin küçük"
"Nerden bildin?"
Tek kaşını kaldırarak bıyık altı güldü bu sefer de.
"Gel ülkenle buluşdurayım seni" kaşlarımı çattım anlamadım anlamında.
"Beni izlesene"
Kitaplıkların arkasından ilerleyerek loş ortama gelmişdik. Duvarda ülkemin haritasını görüp gülümsemişdim. Anlamışdı. Kitaplara dokundu parmaklarım. Teker teker ilerlemeye başladım Nizami Gencevi, Mehemmed Fizuli, Vaqif.. Duygulanmışdım. Uzun zamandır okumuyordum.
"Sende kitap kurdu havası seziyorum yeşil."
"Biraz" dedim parmaklarımla ölçü göstererek."
"Otur" dedi arkamdaki sallanan sandalyeyi göstererek.
"Biraz sohbet edelim."
Doruktan •
Okuldan çıktığım gibi kendimi caddeye atmışdım. Ördeği sinir krizine sokmuştum yine. Aptaldı aynı zamandada yalancı. Sevgilisi yokmuymuşmuş. Hııı yedik bizde. Külahıma anlat sen onu. Ne yapıyorum ben? Gıybet yapan karılara döndüm iyice. Ellerimi saçlarımdan geçirip rahatlamaya çalışdım. Elimi cebime atıp sigarayı çıkaracaktımki çalan telefonun sesi engel oldu buna.
"Alo?" dedim boğuk sesle.
"Doruk bey galiba bir iz bulduk ama.." adamın cümlesini yarıda kesib konuşmaya başladım hemen.
"Ne? Ne izi? Konuş lan çabuk" Heyecandan ne diyeceğimi bilemiyordum. Bir haber, yani bir iz beni böyle yapıyorsa gerisini düşünemiyordum..