Harika uykumda, harika bir rüyanın ortasında yan odadan gelen aptal kardeşimin keman zımbırtısının sesiyle rahatsız edilerek uyandırıldım. O kadar çok sinirliydim ki birden bire yataktan fırladım ve kapıyı çarparak odamdan çıktım. Bir hışımla Teresa’nın pembe kapısını açıp odaya daldım. “Uyumaya çalışıyorum tamam mı? Sadece adam gibi uyumak istiyorum! Kasıtlı mı yapıyorsun bunu küçük aşüfte? Elindeki zımbırtı bile benim paramla alındı!” kemanı elinden çekip koltuğa fırlattım. Ve yine aynı sinirle odadan çıktım. Annem yanımdan geçip Teresa’nın yanına gitti. Şimdi de ağlayarak gürültü yapıyordu. Bunu çekmek zorunda değildim. Odamın kapısını çarptım ve duvara bir yumruk attım. “Kes artık Teresa! Uyumak istiyorum anladın mı! Uyumak!”
Ve tabii ki de uyuyamamıştım. Sinirden kuduruyordum. Hemen üstüme bir şeyler giyip çantamı aldım. Merdivenden hızlıca inerek abimin yanından geçtim ve mutfağa girdim. Bir şeyler atıştırıp dışarı çıktım. Evden çıkarken her zamanki gibi abimin homurdandığını duyuyordum. Ne söylediğini dinlemedim bile. Sadece anahtarı aldım ve kapıyı açtığım gibi dışarı fırladım.
Eriyen karlara basıyor kayıp düşmemek için dikkatli olmaya çalışıyordum. Bir yandan da birkaç sokak ileriden gelen köpek seslerine kulak veriyordum. O sırada başımı kaldırdım ve karşımda Philip’i gördüm. Bana gülümsedi ve yanına gelmemi beklemek adına durdu. Ben de sabırsız birkaç adım daha attım ve tam yanına gelmişken kayıp düştüm. İkimiz de gülmeye başladık. Elini uzattı ve kalkmama yardım etti.
“Ne arıyorsun burada?” diye sordum
“Seni” dedi gülerek.
“Ne yapacaksın beni yanınıza geliyordum işte.”
“1 saat geciktin ve Şef sinirden kudurup beni sana bakmak için gönderdi. Hemen güzel bir mazeret bulsak iyi olur. Sana bugün gelmiş geçmiş en iyi görevlerinden birini vermeyi planlıyor.”
Gelmiş geçmiş en iyi görev.. Açıkçası çok merak etmiş ve heyecanlanmıştım.
Hızla Philip’in arabasına atladık ve Şef’in ofisine gittik. Jackson, Allison, Ervin ve Allison’un sevgilisi Brad koltuklara oturmuş bizi bekliyorlardı.
Şef sandalyesini bize doğru döndürüp ayağa kalktı. Bana doğru yaklaşıp elimden tuttu ve Brad ile Allison’un yanına götürdü.
“Bu genç adamla genç kızı görüyorsun. Onlar senin arkadaşların. Ve birileri onların hayatlarıyla oynamaya çalışıyor.”
İyice meraklanmaya başlamıştım. Kaşlarımı çatıp bir Şef’e bir de Allison’a baktım. Şef o sırada elimi bıraktı ve koltuğuna doğru yürümeye başladı. Ne geç kalmama kızmıştı ne de bir işe yaramamı söylemişti.
Usulca koltuğuna oturup bizi izlemeye başladı.
“Bilirsiniz ki herkes ailesini önemser. Özellikle bir baba çocuğunu.. O herif benim kızımın geleceğiyle oynama çalıştı. Bildiğiniz gibi Allison geçen yıl uyuşturucu yüzünden ölümle burun buruna geldi. Bunu yapanı bulunca yanına bırakmayacağımı hepinize söylemiştim.”
Artık titremeye başlamıştım. Ya Philip ile aceleden kapatmayı unuttuğumuz kapıdan içeri giren soğuk hava ya da nedenini çözemediğim bu içimdeki korku ve telaştan dolayıydı. “Evet” diye fısıldadığımı hatırlıyorum. “Ant içmiştiniz”
“Aynen öyle Tia. Sen zeki bir kızsın. Görevini anlamış olduğunu tahmin ediyorum. Ervin, Philip ve sen. Üçünüz bana o adamın oğlunu bulup getireceksiniz. En büyük görev senin Tia. O çocuğu sen kandıracaksın. Çünkü sen bir kızsın. Akıllı güzel bir kız. O çocuğun kendi isteğiyle buraya gelmesini sağlayacaksın.”
“Bu bir şaka sanırım. Böyle aptal bir şeyi kabul etmemi beklemiyorsunuz herhalde? Bu hayatım boyunca duyduğum en saçma şey. Bunu kabul etmiyorum. Bunu yapmayacağım.!”
“Sesini yükseltmemeni öneriyorum küçük hanım.”
“Ben küçük falan da değilim. 21 yaşındayım. Bana bu muameleyi yapamazsınız. Görevi kabul etmiyorum.”
“Tia!” dedi bağırarak. Sinirden nefes nefeseydim. Susuyordum “Sana güveniyorum”
Bastonunu alıp ağır ağır çıktı odadan. Birini öldürebilirdim. Hem de kendi ellerimle boğarak bile öldüre bilirdim. Hatta o çocuğa Allison’un yaşadığı şeyin aynısını bile yaşatabilirdim. Ama asla bir erkeği baştan çıkartamazdım. Ne karakterime ne de prensiplerime uyuyordu. Ve o adam beni bu işe resmen zorunlu tutmuştu.
İğrenerek Allison ve Brad’e baktım. Ve sonra başımı eğip düşünmeye başladım. Nasıl olacaktı bu? Hiç bana göre değildi. Hem de hiç..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptalın Günlüğü
Mystery / ThrillerBaşkaları için yaşıyordum adeta. İşlerine yaramadığım zaman beni öldüreceklerine emindim. Artık uyanmanın tam vaktiydi sanırım. Onların intikamını almak bile bana düşmüştü. Düşünmeden razı olduğum bu şeyden nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. Uçuruma d...