Şef’in ofisine gitmediğim günlerde zaman Jeremy ile birlikte çok çabuk geçiyordu. O kadar çok eğleniyorduk ki sabah beni evden almasıyla yorgun bir şekilde eve dönmem neredeyse bir oluyordu.
Bana yapabileceğimiz binlerce aptal fikir sunmuştu. Aslında kesinlikle kabul etmeyeceğim fikirlerdi bunlar. Ama dudaklarından dökülen her cümle de onun son günleri olduğunu hatırlıyor ve ona acıyordum. Bu duygu da her istediğini yapmamıza neden oluyordu.
O gün yine Jeremy ile beraber oturup bir şeyler yiyorduk. Ağzındakini son birkaç kere daha çiğneyip yuttu. Masanın üzerindeki kitapların arasından roman olduğunu tahmin ettiğim bir kitap aldı ve bana uzattı
“Bunu okumanı istiyorum”
Kitap okumak ve ben… Gözlerimi kısıp bir an kitaba baktım. En az Jeremy’nin kafası kadar saçma bir kitaba benziyordu.
Kendi kendime bunları düşünürken söylediğim tek kelime “Tamam” olmuştu. Ve ardından gelen istemsiz bir tebessüm.
Yemeğimizi yedikten sonra sokağa çıktık ve sessizce yürümeye başladık. Jeremy’nin hediye ettiği kitabi kolumun altında sıkı sıkı tutuyordum.
O sıra da Jeremy de bana Fransız edebiyatından, piyano notalarından bahsediyordu. Sabırla onu dinlemeye çalışıyordum ama gerçekten fazlasıyla sıkılmıştım.
Sözlerini kaçırdığım sırada bana döndü ve “Yarın benimle okula gelmek ister misin?” diye sordu.
Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. Sonra kendi kendime sordum “İster misin Tia?
Tabii ki hayır!”
Tam başımı hayır anlamında sallayıp birkaç bahane uyduracaktım ki kafamı kaldırıp ona baktığında gözlerinin nasıl umurla parladığını gördüm.
“Yarın sabah beni kaçta alırsın?”
Gerizekalılığın bulaşıcı olduğunu sanırım bir yerde duymuştum. Son birkaç günü kalmış olsa da onu kırmadan nazikçe geri çevirmeme kırılıp ağlayacak değildi. Ama ben çok büyük bir salaklık yapıp birden bire kabul etmiştim.
Beni eve bıraktıktan sonra birkaç dakika öylece durup arkasından arabasının gözden kayboluşunu izledim. Sonra da anahtarı cebimden çıkarıp kapıyı açtım ve içeri girdim.
Eve girince yaptığım tek şey doğruca odama çıkıp yatağımın üzerinde saatlerce uzanmak olmuştu. Saatlerce düşünmüştüm. Eminim okulda o kadar yalnızdı ki bütün gün tek başına takılmaktan ve aptalca kafeterya da oturup kitap okumaktan öylesine sıkılmıştı ki okula tek arkadaşı olan Tia’yı da götürmek istiyordu. Yani beni.
Bunları düşünürken durdum ve bir şey fark ettim. Jeremy bu kadar yalnız olduğuna göre onu öldürdüğüm zaman okuldakiler ve ailesi için o kadar da büyük kayıp olmayacaktı.
Zaten bana annesinin onları terk ettiğini söylemişti. Aslında kadın giderken Jeremy’i de yanında götürmek istemiş ama bu aptal babasının yanında kalmak istemiş.
Bunu bana söylediği andan itibaren düşünüyordum. Kim Max Ryder gibi bir babası olsun isterdi ki? Kim onun yanında kalmak için annesini bırakırdı? Büyük ihtimal Jeremy’i de pis işlerine alet ediyordur diye düşünüyordum. Ama böyle olsaydı sanırım Jeremy o adamı sevmezdi. Çünkü Jeremy bunu kabul edebilecek birisi değildi.
Durdum ve bir an gözlerimi kısıp yatakta doğruldum. Kafamın içinde şimşekler çakmıştı. Max ya suçsuz ise? Asıl kötü adam Şef ise?
Elimi başıma götürüp ovuşturmaya başladım. Kafam karışmıştı. Korkmaya başlamıştım. Şef’in de suçları olduğunu biliyordum ama bana Max’in yaptığı oyunlardan, pisliklerden fazlasıyla bahsetmişlerdi. Eğer anlattıkları doğruysa Max çok gaddar ve acımasız bir adamdı ve oğluna bu gaddarlığını belli etmemesi imkansız bir şeydi.
Acaba yanlış adamın peşinde miyim diye sordum kendi kendime. Sonra hızla ayağa kalkıp ceketimin cebinden fotoğrafların olduğu dosyayı çıkarttım. Evet doğru insanların peşindeydim. En azından Şef’in ve Allison’ın bahsettiğine göre.
Fotoğrafları masanın üzerine bırakıp yatağıma tekrar uzandım.
Ne yapıyordum ben böyle? Neler oluyordu? Sanırım hiçbir şey sandığım gibi değildi. Bradley’i öldüren gerçekten Max mıydı? Jeremy’nin babası?
LÜTFEN YORUM BIRAKIN..
![](https://img.wattpad.com/cover/7649889-288-k801067.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptalın Günlüğü
Mystery / ThrillerBaşkaları için yaşıyordum adeta. İşlerine yaramadığım zaman beni öldüreceklerine emindim. Artık uyanmanın tam vaktiydi sanırım. Onların intikamını almak bile bana düşmüştü. Düşünmeden razı olduğum bu şeyden nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. Uçuruma d...