Ben Bir Aptaldım-3

475 30 7
                                    

Allison’un zorla giydirdiği siyah deri mini eteği çekiştirip o sosyetelerin takıldığı iğrenç bara girdim. Etrafa göz atıp bir köşeye oturdum. Bir şişe bira söyleyip kurbanımı beklemeye başladım. Beni buna ikna ettiklerine hala inanamıyordum. Gerçi her ısrar edişimde Şef’in öldüresiye bakışlarıyla karşı karşıya geliyor ve korkarak susuyordum. Gerçekten fazla acımasız bir adamdı. Neredeyse son 4 yıldır o kan çanağına dönmüş korkunç gözlerine her baktığımda eskiden burada çalışan Marco’yu gözümüzün önünde eziyet ederek öldürüşünü görüyordum. Marco’nun çığlıkları hala zihnimde yankılanıyordu. Bunu düşünürken Şef’in söylediği sözü dinlememek sanırım imkansızdı…

Birden bire irkildim ve yanıma bir adamın oturduğunu fark ettim. Lütfen. Bende ne buldun ki? Allison kafamı resmen boya kovasına sokup çıkarmıştı. Bu kadar çaresiz, yalnız ve salak bir herif misin yani?

Elini omzuma doğru uzatıyormuş gibi yaptı ve bir şeyler söylemek için sırıtarak içki ve sigara kokan ağzını açtı.

“Hiç çabalama siktir git buradan.”

Elini geri çekti ve “Hey, sakin ol bebeğim kötü bir amacım olduğunu sanmıyorum” diye geveledi.

“Defol git yoksa güvenliği çağıracağım.”

Tiksinir bir ifadeyle masamdan kalktı ve küfür ederek yürüyüp gitti.

 Ofisten çıkarken Allison’ın gözüme sokmaya çalıştığı aynaya bakmama çabalarım boşa çıkmıştı ve aynadaki o makyajlı iğrenç görüntümle karşı karşıya gelmiştim. Ve gerçekten aynada gördüğüm şeyin ben olduğuma inanamamıştım. Yüzümü gökkuşağının neredeyse bütün renklerine boyamış, kulaklarıma sallanan iğrenç kırmızı küpeler takmış ve saçımı orospularınki gibi yapmıştı.

Bunları düşünürken kapıdan içeri fotoğraftaki çocuğun girdiğini gördüm. Ayağa kalktım ve yanına gidip oturmak için birkaç adım attım. O sırada telefonum çaldı. Çantamdan çıkarıp kimin aradığına baktım.

“Jackson”

Niye arıyorlardı ki şimdi beni? Gözlerimi devirdim ve telefonu açıp kulağıma götürdüm “Evet?”

“Tia hemen dışarı çık! Operasyon iptal oldu! Şef’in ofisine gidiyoruz”

Hem sevinçten havalara uçacak kadar mutlu olmuştum, hem de meraktan titremeye başlamıştım. Hızlıca bardan çıkıp Philip ve Jackson’un olduğu arabaya bindim. Philip ben arabaya biner binmez gaza bastı.

“Hey çocuklar neler oluyor söylesenize!”

Beni duymadılar bile. İkisi de oldukça gergin görünüyordu. Korkmuştum. Onları en son ne zaman böyle gördüğümü hatırlamaya çalıştım. Allison’un kaçırıldığı zaman mı? Ya da Philip’in sevgilisi öldüğünde mi? Hayır hayır. Yüzlerinde tam da Marco’nun öldürülmesini izlerken olan ifade vardı. Endişelenmeye başlamıştım. Çok korkuyordum. Sessiz kalıp başımı cama yasladım.

Şef’in ofisinin önüne geldiğimizde Philip arabayı özensizce park etti ve koşar adımlarla yukarı, ofise çıktık. Allison’ın ağlama seslerini duyunca irkildim.

Şef yanıma gelip şöyle fısıldadı.

“Brad’i öldürdüler. Artık sorumluluğun daha büyük. O çocuğu gebertmeni istiyorum. Hem de en acı şekilde.”

Aptalın GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin