Teresa’nın burnumun üzerine soluduğu nefes sayesinde birden gözlerimi açıp irkilerek uyandım.
“Ne yapıyorsun sen burada!”
Pembe pijamasının kollarını çekiştirerek bana baktı ve gevelemeye başladı. “Şey.. Tia”
“Evet? Ne var söyler misin?!”
“Gök gürüldüyordu”
Derin bir nefes aldım ve ona baktım. “Tamam burada uyu ama sabah uyandığımda gitmiş ol.”
Kollarını açtı ve bana yaklaştı. Tam sarılacakken onu durdurdum. “Sakın bana dokunma. Olabildiğince uzağımda uyu lütfen.”
Uyumak için yastığa başımı koyduğumda artık çok geçti. Uykum çoktan kaçmıştı. Yatakta bir sağa bir sola dönüyor, tuhaf bir şarkıyı mırıldanıyordum. Yaklaşık yarım saat böyle geçtikten sonra Teresa ürkek sesiyle sessizliği bozdu.
“Tia?”
“Ne var?”
“Sen de uyuyamıyorsun değil mi?”
“Evet. Sayende uykum kaçtı.”
“Tia?”
“Yine ne var?”
“Dün seni eve bırakan çocuk kimdi?”
“Hangi çocuk? Philip’i mi diyorsun?”
“Hayır. Hani siyah arabası olan çocuk.”
Jeremy’i kastettiğini anlar anlamaz yatakta doğruldum ve ona dönüp kızmaya başladım.
“Bu seni ilgilendirmez tamam mı küçük şeytan. Bir daha bana sakın bundan bahsetme. Hatta bir daha benimle muhattap bile olma. İyi geceler.”
Sırtımı dönüp uyumaya çalışırken Teresa tekrar söze başladı.
“Erkek arkadaşın değil mi?”
“Saçmalamayı kes. Onunla işim gereği görüşüyorum”
“Bence çok havalı biri.”
“Uyumazsan seni odamdan atarım.”
“Tia? O da mı senin gibi şeyler yapıyor? Şey.. yani kötü şeyler?”
Gözlerimi devirip yataktan kalktım. “Yeter artık” diye tıslayarak Teresa’yı kolundan tutup odamdan dışarı çıkarttım. “Bir daha gözüme bile gözükme. SAKIN!”
Kapıyı çarpıp yatağıma geri döndüm. Her ne kadar çabalasam da ancak sabaha karşı uyuyabildim. Ve bu uyku da hiçbir işe yaramadı. Uyuduktan yaklaşık bir saat sonra alarmım çaldı ve aceleyle kalkıp hazırlandım. Sonra da her zamanki gibi hiçbir şey yemeden Şef’in ofisine gittim.
O kadar uykusuzdum ki sürekli kahve makinasının yanında bitiyordum. Yaklaşık beş kere Şef’in söylendiğini duymuştum.
“Kahve makinasını senin için almadım.”
“Hepsini sen iç diye para ödemiyorum.”
“Kahvelerin fiyatı maaşından kesilecek.”
“Jackson! Kahve makinasını söküp kaldırmanı istiyorum!”
Bizi burada çalıştırmıyor resmen bize eziyet ediyordu. İhtiyacımız olan her şeyi kaldırıyordu. Sürekli bu adamın nerden para kazandığını ve amacının ne olduğunu düşündüğümü fark ettim. Söylediği hiçbir şeyi umursamıyordum ama şu en son söylediği şey gerçekten sinirimi bozmuştu. Elimdeki kahve bardağını masaya bırakıp ayağa kalktım.
“Şef! O kahvelere ihtiyacım var bütün gece uyumadım.”
“Bunun sorumlusu ben değilim küçük hanım.”
“Sırf siz intikamızı alasınız diye katil olmayı göze alıyorum. Farkındamısınız efendim?”
“Evet farkındayım. Ama bunun için sana para ödediğimin de farkındayım. O sözleşmeyi imsaladığının da farkındayım.”
Birkaç adım daha bana yaklaşıp korkunç gözlerini gözlerime dikti. “Ne yaptığını sanıyorsun sen? Eğer bir daha bana karşı sesini yükseltirsen seni ve aileni öldürürüm.”
Sözleri bittikten sonra bastonuna dayanarak benden uzaklaştı. “Jackson! Hemen o makinayı kaldır. Sen de buraları temizle!”
Dişlerimi gıcırdatıyor, yumruğumu sıkıyordum yerdeki birkaç kağıt parçarını toplamaya çalışırken.. Derin derin nefes alıp verirken kulakların sinirden resmen uğulduyordu. Gururum… Bu ukala herif onu paramparça etmişti. Ondan buraya geldiğim her gün iki kat daha çok nefret ediyordum. İçimden onunla karşılaştığım güne lanet ederken yerde iki damla kan gördüm. Elimi burnuma götürdüğümde parmaklarım kan içinde kalmıştı. Sinirden burnum kanıyordu anlaşılan. Kalkıp masanın üzerinden kağıt havlu aldım ve buruma dayadım. Bu sırada Şef beni izliyordu dikkatle.
Kafamı geriye doğru atacak olmuştum ki Philip koşarak yanıma geldi.
“Hayır, hayır Tia. Kafanı öne eğmelisin.”
Dediğini yaparken elimi tekrar masaya götürdüm. Bir kağıt havlu daha kopartıp elimdekine ekledim. O sıra da kapıdan içeri bir hışımla Allison girdi.
“Baba, Tia! Jeremy’nin arabası ofisin önünde!”
Bunları duyar duymaz elimdeki peçeteleri yere fırlatıp diğerleriyle beraber cama koşturdum. Gerçekten de oradaydı. Arabasının camından sağa sola bakındığını görebiliyordum.
“Burayı nereden bulmuş olabilir?”
Burnumdan akan kan damlasının dudaklarımım üzerinden süzüldüğünü hissettim. Derin bir nefes aldım, gözlerimi kapadım.
“Sanırım beni takip ediyor.”
![](https://img.wattpad.com/cover/7649889-288-k801067.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptalın Günlüğü
Mystery / ThrillerBaşkaları için yaşıyordum adeta. İşlerine yaramadığım zaman beni öldüreceklerine emindim. Artık uyanmanın tam vaktiydi sanırım. Onların intikamını almak bile bana düşmüştü. Düşünmeden razı olduğum bu şeyden nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. Uçuruma d...