2. Bölüm- Karşılaşma

12.8K 419 30
                                    

Sekreterin yanında bekliyordu Pelin. Yazıcının çıkış bölümünden süzülen kağıdı eline aldı ve Pelin'e uzattı sekreter.

"Kolay gelsin."diye söylendikten sonra şirketten çıktı Pelin. Eve yürüyerek gitmek istiyordu. Ellerinin arasında tuttuğu montunu giydikten sonra ellerini cebine soktu.

Az önce yaşanan diyaloglar, beynini kemiriyordu. Adamın sesi, Pelin'in kulağında yankılanıp duruyordu.
Pelin kendine geldiğinde karşısından koşarak birinin geldiğini gördü.

Adam, "Çekil, çekil!"diye bağırsada çok geçti. Adam Pelin'e çarptığında ikiside yeri boylamışlardı. Pelin kendisine kimin çarptığına bakmaya çalıştı. Gördüğü kişi onu biraz şaşırtmıştı. Yan komşusu, Asım beyin oğlu; Oğuz Özbey'i görmüştü. Ayrıca 1-2 ay öncesine kadar ilişkisi olduğu adam.

"Sana 'çekil' dediğimi hatırlıyorum."dedi Oğuz. Birbirilerine karşı bir şey hissediyorlar mı? Kimse bilmiyor ama Oğuz'un Pelin'e aşık olduğunu herkes biliyor. "Bende çekilmek için vaktimin olmadığını hatırlıyorum."diyip karşılık verdi genç kız.

"Nereden geliyorsun, böyle?"diye sordu Oğuz sorgulayıcı bir ses tonuyla.

"Beni sorgulamayı kes."diyip ayağa kalktı Pelin. Oğuz, biraz endişelenmiş gibi gözüküyordu.

Pelin "Sokak ortasında mı sohbet edeceğiz."diye bağırdığında, Oğuz'un hayaline ok saplamıştı. "Yok, neyse ben koşmaya devam ediceğim öptüm,"diyip arkasına döndü Oğuz.

Pelin "Görüşürüz,"diyip gülümsedi. Oğuz arkasına dönüp göz kırptıktan sonra koşmaya devam etti. Pelin çok geçmeden eve giderek, Sedef teyzeden bir kahve rica etti.

Odasına çıkarak elindeki kağıtları panosuna astı. Bıkmış bir halde kendini yatağa bıraktı. "Kızım kahven hazır."diye seslendi Sedef teyze. Pelin zar zor "Vazgeçtim, teşekkür ederim."diye seslendi.

Kontrol edemediği göz kapakları onu uyumaya zorluyordu. Göz kapaklarına teslim olmak yerine dolabına doğru yöneldi. Dolabından gri bir hırka ve siyah bir tayt çıkardıktan sonra hızlıca onları üstüne geçirdi.

Saçını at kuyruğu yaparak hırkasının önünü kapattı. Dolabının en alt kısmından koşu ayakkabısını çıkararak giymeye başladı. Hızlıca merdivenlerden inip kapıyı açtı. Kaldırımı takip ederek koşmaya başlayınca birden yağmur bastırdı.

Ama direnmeye kararlıydı, koşmaya devam etti. Yağmurun her damlası genç kızın tenini ürpertirken hızlıca koşuyordu. "Hey! Ölmek mi istiyorsun?"dedi birisi genç kız sesin geldiği yöne döndü ve bağıranın kim olduğunu anlamaya çalıştı. Bağıran kişi Aras'tı.

"Hayır, ama sanırım sen ölmek istiyorsun?"dedi ve güldü genç kız.

"Bu yağmurda koşu yapan ben değilim."diye mırıldandı genç adam.

"Git işine!"diye bağırdı genç kız.

Aras çok bilmişçesine bakınarak "İşim bitti."dedi kısık bir sesle.

"Sen ne biçim bir patronsun? Ağır başlı ol biraz!"dedi ve gururla başını kaldırdı genç kız. Yağmur damlaları tek tek tenine işlerken tekrar konuştu "Ben gidiyorum."

"Gitmek için benden izin almana gerek yok çırak."diyip güldü adam. Genç kız yalandan üzülmüş gibi yaparak "Görüşürüz acımasız!" Haklıydı çünkü sabah adam ona ufacık bir şekilde bile acımamıştı. Belkide adam onu işe almayabilirdi ama adam ise inatçılığı seçerek genç kızı işe aldı.

Pelin daha fazla dayanamayacağını anlayınca arkasına döndü ve koşmaya başladı "Kaç, kaç...utanma"dedi adam ve evine girdi.

Genç kız ufak bir 'U' dönüşü yaparak evine doğru koştu. Yağmur durunca küçük bir "Oh" çekti genç kız. Evine vardığında içeri girdi ve koşarak odasına çıktı. Üzerindekilerden kurtulup vazgeçilmezleri olan pijamalarını giyip yatağa atıldı. Bu sefer gözüne engel olamayıp uykuya daldı.

*****

Pelin'in gözü yavaş yavaş açılıyordu. İlk önce etrafı bulanık görsede giderek ortam netleşiyordu. Üzerindeki yorgunluğu atmışa benziyordu. Babası Faruk bey, odasına geldi. "Günaydın prensesim."dedi. Hafif bir gülümsemeyle ayağa kalktı. Babasına sımsıkı bir şekilde sarılarak; "Babacığım, işe alındım. Yarın başlıyorum, saat sekizde evden çıkacağım. Akşam yedi gibi de evde olacağım."dedi ve yalandan gülümsedi.

"Senin adına çok sevindim. Peki, annenin haberi var değil mi? Sonra gece başımın etini yemesin,"dedi o anda odaya sessizlik hakim oldu. "Şey anneme birazdan yemekte haber veririm diye düşündüm."dedi korkak bir ses tonuyla Pelin.

"Benim bilmediğim ne varmış?"diye seslendi Belgin hanım. Faruk ile Pelin birbirilerine şaşkınca baktıktan sonra Belgin'e döndüler. Pelin o kadar korkmamıştı ama Faruk'un çok korktuğu tipinden, gözlerinden heryerinden belli oluyordu. Pelin "Anne..."desede söyleyecekleri karşısında yutkundu. "Ben bu gün bir işe başladım. Serezoğlu şirketinde iç mimarlık yapıyorum."dedi cesaretli ve havalı bir ses tonuyla. "Bu neden benden habersiz yapılıyor?!"diye bağırdı affalayıcı ses tonunu ön planda tutmaya çalışarak annesi.

"Anne ben sürp-"
"Kes! Neden benden habersiz yapıyorsun bunu?"dedi annesi.
"-riz yapmak istemiştim."diye tamamladı.
"Bak işin içinde Serezoğulları var diye bu sefer bir şey demiyorum, ama bir daha öyle bir şey yaparsan yaz tatili boyunca annenle dedene bakmak zorunda kalırsın."diye bağırdıktan sonra odayı terketti. Faruk'ta Belgin'in arkasından koşarak odadan çıktı. Belgin'i bulduğunda; "İyi misin?"diye sordu. Kötü olacak bir durum yoktu da zaten.

Belgin Faruk'un kollarına tutunarak "Neden bu kız böyle ya, hiçbir zaman sözümü dinlemiyor! Bıktım artık Pelin'in psikolojik destek alması gerekiyor." Pelin bu durumdan sıyırdığı için bir yandan sevinirken annesinin bu sözlerine karşı kin beslemeye başladı.

-2. Bölüm sonu-

Adımı Kalbine Yaz (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin