1~Tanıtım~

1K 203 82
                                    

Zamandan evvel değil, zamandan çok sonra. Zâten değişen bir kızı çok sonradan değiştiren, mâsumluğuna hayâ etmeden leke süren insanlar. Ah o insanlar. İnsan demeyi dâhi hak etmeyen insanımsılar...
Hatırlarsınız. Tanrı, dünyaya bir kız bebeği vermişti. O kız, annesiz büyüdü. Babası onu hiç sevmedi. Şimdi, bu kağıdın başında namus bekçilerinin iffetini lekelemeye geldi, ve lâkin hiç biri çıkıp da tek kelime edemedi.

Yaşanılanlardan dem vurarak, kalan son nüshayıda yitirerek, Tanrı'nın o çok önceleri dünya'ya verdiği bebeğin annesiz büyüyüşünü izleyerek buralara gelen. Size, bir adamın acısının büyüklüğünü ve bir kadının bu acı uğruna yitirilişini yazarak kendimi tenzih etmek istiyorum. O kadın benim... Acı yüzünden yitirildim. Acısı büyük olan adam ise...

Çok sonradan âhir'im oldu benim.

03.42
Gökyüzünden çakan şimşek ay'ı dâhi korkutuyor gibiydi. Ay, gökyüzüne gönül koydu sanki. Yine de, gökyüzü ihtiram etmedi. Bu durumdan mütevellit ay, bu gece firuz olmayı reddetti. Gece tüm bunlara şahit idi. Kim bilir? Belki de bu yüzden soğuk ve kasvetliydi.
Tüm bu olanlara ben de şühud oldum. Bu hengâm içinde, bu kahreden düşünceler ile birlikte bende izledim olanları. Tek kelime etmedim. Tek bir kelâm edemedi ağzım. Bi-dimağ geceye, ne yazık ki kefil olamadım.

Benim adım... Raha.
Çok önceleri;
Takâtsiz, güçsüz, berbâd ve perişandım. Şimdilerde, kaçınılacak derecede, Can-ı küdâz'ım.
Ben,
Kırgınlığını hiçe sayarak, bu yaşına kadar ona karşı yapılan bütün aşağılayıcı lafları yutarak, annesinin ölümünü izleyerek ve ilk iltihaplı yarasını babasından alarak büyüyen bir kızın, içinde hapis tutulan ruhum.
Haydi başlayalım;
Ne kadar güçlü görünebilirdi tüm bu saydıklarımı yaşayan birisi?
Ben, sınırlarımı zorlayarak lime lime ettim yüreğimi.
Nefretim, aşkımı ne kadar ört bas edebilirdi ki?
Bilinsin ki, insâf etmedi tek bir fâni.
Geçmişim, geleceğimi hiç haber etmedi. Bundan dolayıydı, âhirimi göremeyişim.

Benim adım, Raha.
Canımı alacak olan bir adama, hüsâm olurcasına baş kaldırdım.
Olacaklardan habersiz, yaşanacaklardan çok uzaktaydım.

Hutame...

Size sorarım;
Bir kıvılcıma dâhi katlanamayacak olan siz, atarmıydınız kendinizi o yere?
Ya da neyse.
Kaç kişi tahammül edebilirdi oraya? Ve yâhud kaç kişi günahlarının bedelini orada ödemek isterdi? Cehennem bile korkarmış oradan, kendisi söyledi.
Kaç Tanrı'nın kulu, ona sitem etti?
Hiç biri.

Hutame...

Ben ettim. Lâkin böylesini hak edecek günâhım yoktu benim.
Yitirildim.
O adamın acısı uğruna, işlemediğim bir suç için, bir mum gibi yavaşça eriyip yok edildim.

Gece geldi şimdi ayaklarımın altına. Ay, parçalandı tam ortadan. Gökyüzü, arsızlığını yitirircesine kayganlaştı Herâs'tan.
Ve unutmadan.
Orada güneş doğdu mu? Ya çocuklar? Onlar, ekmek almaya yollandı mı?

Hayır mı?

Kopkoyu olan o şehir, bir manâs inşaa etti mi?
Etmedi mi?
Bir kadın feryâd etti az önce, orada duyuldu mu? Acısı yürek yırtacak kadar ağırdı... Orada hiç kimsenin yüreği yırtılmadı mı?

Burada şafak az önce söktü. Gökyüzü ortadan ikiye ayrıldı, gördüm.
O kadının feryadını ben duydum. Yüreğim yırtıldı, kaldırdım.
Tavanı izleyebileyim diye mum yakmıştım, o da söndü.
Çok önceden hayatta kalabilmek için nefes almıştım,
Bitti.

HUTAME -HÂR-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin