İyi okumalar ^^
Bölüm şarkısı; RED- already over
"...bir mısra daha söylesek,
Sanki herşey düzelecek.
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar... "Beklentiler... İçimizde sürekli büyüyen ve canımızı büyüdükçe yakan umudun beslendiği, en iyi yemektir. Ben, ne yazık ki bu en iyi yemekten onlarcasını elimde tutuyordum. Ne yazık ki, bu en iyi yemeği kendi ellerimle canımı yakan umuda vererek onu en iyi şekilde besliyordum. Dün başıma gelen garip olaylardan sonra eve gelerek hemen yatağa girmiştim. Doktorum, baş etmeye çalışmamı, başaramadığımdaysa kendisini aramamı söylemişti fakat yapmak istemiyordum. Başkasından yardım almak, ilaçlardan medet ummak yoruyordu artık beni. Sabah uyandığımızda Doruk evde değildi. Serra ile birlikte hızla hazırlanıp okula gelmiştik.
"Yakışıklı çocuk."
Bu lafın sahibi, yanıma oturan kıvırcık saçlı bir erkekti. Kastettiği yakışıklı ise, deminden beri bakıştığımız Güven'di. Kaşlarımı kaldırarak baktım kıvırcık saçlı çocuğa. Temiz yüzü ve ela gözleri vardı. Sol yanağında duran gamzesi, beyaz teninde oldukça sevimli duruyordu. Gözleri çekik, bakışları derin ve vücudu hafif yapılıydı. Onu süzmeyi bırakıp alayla doldurulmuş gülümsememi suratıma takınarak "gay misin?" diye sordum. Güldü. Ve bu sayede çekik olan gözleri kısıldı.
"Hayır, sadece realistim. Çocuk yakışıklı, çirkin mi demeliyim?"
Sorusuna yanıt vermeden tekrar baktım Güven'e. Susup, geri gider sandım bu hareketim üzerine. Susmadı kıvırcık saçlı çocuk.
"Ona âşık olabilmeni anlıyorum," dedi naif bir sesle. Neye uğradığımı şaşırmışçasına baktım suratına.
"Ben ona âşık falan değilim."
"Emin misin?"
"Seni ilgilendiriyor mu?"
"Hayır."
"O zaman bu konu hakkında konuşma," diyerek tekrar önüme döndüm.
"Kızma Raha, sadece merak ettim. Bakışların ona âşık olduğunu gösteriyor." dediğinde kaşlarımı çatarak sordum.
"Sen adımı nereden biliyorsun?"
"Adından çok daha fazlasını biliyorum Raha," dediğinde kaşlarımı daha fazla çattım. Bu durum son zamanlarda başıma gelen her ilginç olay kadar sıradışıydı.
"Ne saçmalıyorsun sen?"
"Şakaydı. Adını sarışın bir kız sana seslendiğinde duymuştum." dedi dişlerini gösterecek şekilde gülerek. Kastettiği sarışın kız muhtemelen Serra'ydı.
"Ne güzel. Seninle bir anlaşma yapalım mı?" diye bir soru yönelttiğimde, ela gözlerini kısarak sordu o'da.
"Ne anlaşması?"
"Sen bana neden geldiğini söyle, ben de seni def edip yollayayım," dediğimde güldü. Gülecek hiçbir şey yoktu ve o deminden beri gülüyordu.
"Güzelleğin sana ayrı cesaretlik katıyor. Dünde bir cesaret gösterisi yapmıştın fakat şu kesiştiğin çocuk araya girince nedense suspus oldun."
Kanımın damarlarımdan çekildiğini hisseder gibi oldum bir an. Sanırım herkes dünki olayı konuşmaya başlamıştı. Bunu düşünmek çok fazla... rahatsız ediciydi. Ben hiçbir zaman insanların gözlerinin üzerimde olmasına alışık değildim ki. Sanırım asla alışmayacaktımda. Ben, her zaman her yerde ezilen küçük kız çocuğu olduğum için bu... böyleydi. Öteki kız çocuklarının aksine, ben hiç pembe renk prenses elbisesi giyerek yatağımın üzerine çıkıp dans edip şarkı söylemedim. Ben, o yatakta hıçkırıklara boğularak gözyaşı döktüm. Tanrı, bana güzel bir çocukluk bahşetmedi. Belki de sırf bu yüzden Güven'in aşkına tutunuyordum. Onun aşkı hayatımdaki en saf şeydi. Her ne kadar büyüdüğümüzde bu şey değişmiş olsa da, çocukken acılarımla baş etmemin en kolay yolu buydu. Onun aşkı bana huzur veriyor, annemin cansız bedenini bir anlık unutmama yardımcı oluyordu. Onun aşkı, bana bir nebzede olsa babamın beni sevdiğine inanmamı sağlıyordu. Oysa babam, beni hiç sevmiyordu. Sevmemişti. Ne yaparsam yapayım, bu hiç değişmemiş ve değişmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUTAME -HÂR-
Mistério / SuspenseWattpad'de ilk 'HUTAME' adlı çalışmadır. • "Sen ateş değilsin, Algos." Ağzımdan yuvarlanan bidirenk kelimeleri işitmiyor, her zamanki gibi vereceği görevle uğraşıyordu. Öfke içimde yanardağa dönüşürken yutkundum. Şuan istediğim tek şey, damgeh gözl...