Multimedia; Raha
Bölüm şarkısı; Paramore- Decode
"Sonunda limana döner bütün filolar,
bütün trenler soluk soluğa koşarlar gara;
ben hepsinden çok daha hızlı koşarım sana
büyük bir aşkla sevdiğim için
beni sana çekip sürükleyen bir aşkla...""Uyanıyor galiba."
Puslu görüntüler gözlerimde yavaşça yok olurken, yutkunmaya çalıştım fakat bunu yapmakta oldukça zorlanıyordum. Kalbimin üzerindeki ağırlığı hissetmemek mümkün değildi nitekim, acımasızca hissediyordum. Boğazım kupkuruydu ve ellerimi kıpırdatamıyordum. Kulaklarımda uğuldamaların yanı sıra, makine sesleri vardı. Gözlerimi azda olsa açmayı başardığımda gördüğüm ilk şey mavi duvar ve asılı olan minik bir televizyondu. Kafamı yan yatırıp baktığımda ise Serra yanıbaşımdaydı.
"Şükürler olsun, bizi çok korkuttun Raha."
Cevap vermeyip gözlerimi kırpıştırarak kaşlarımı çattım. Burada ne işim vardı? En son giyinme odasında duş alıyordum. Kendimi gözlerimle kontrol ettiğimde ellerimi neden kıpırdatamadığımı anlamaya başlıyordum. Sol elim sargıdaydı ve sağ koluma serum bağlıydı. Neden bir hastane odasında uyuyordum? Bir şey mi olmuştu bana? Sol elim neden sargıdaydı? Acılarım dinmiyor, gün geçtikçe inat edercesine artıyordu. Üstelik acım geçmek bilmeyen yaralar açıyordu. Üstelik kapatmam mümkün değildi. Her gün farklı olaylarla karşı karşıyaydım. Kuruyan boğazımın ağrısıda cabasıydı.
"S...su" dedim zorlukla, kuruyan boğazımı ıslatmak için. Serra aniden oturduğu yerden kalkarak sağ tarafımda duran komodinin üzerindeki sürahiden temiz su bardağına su doldurup yanıma geldi ve dikkatle omuzlarımdan tutarak içmeme yardım etti. Tekrar yatağa uzanmamı sağladıktan sonra "ben doktora haber vereyim," diyerek odadan çıktı. Odadan çıktığını izlediğimde Doruk'u kapıya yaslanmış vaziyette gördüm. Hareketsizce, öylece durup beni izliyordu ve korktuğu gözlerinden belliydi. Zorlukla yutkunup, gülümsemeye çalışıp "gelsene," dedim. Hiçbir şey demeden yanıma doğru sessiz adımlarla gelip, biraz önce Serra'nın oturduğu sandalyeye oturdu ve gözlerini yeniden gözlerime dikti.
"İyi misin?"
Sesindeki korku, beni yerle bir etti. İyi olmadığımı biliyordu ve bunu benden duymak istiyordu. İyi olsam, burada ne işim olurdu? Değildim. Dahası, iyi olmadığımı söyleyecek cesaretede sahip değildim.
"Evet doktor, uyanalı henüz birkaç dakika oldu."
Serra'nın sesini işittiğimizde ikimizde kapıya doğru baktık. Doruk'un cevapsız kalan sorusu beni mutlu etsede, onu rahatsız etmişti. Serra önde, doktor arkada sırayla içeri girdiler. Serra, doktoru ne zaman uyandığıma dair bilgilendiriyordu. Biraz sonra doktor yanıma geldiğinde Serra da onun yanında durup bizi izlemeye başladı.
"Geçmiş olsun Raha hanım, şimdi nasıl hissediyorsunuz?"
"Yorgun."
Verdiğim tekdüze cevap karşısında doktor gayri ihtiyari gülümseyip, "gayet normal, birkaç gün daha böyle yorgun hissetmeye devam edeceksiniz ve dinlenmeniz çok önemli," dedi.
"Bana ne oldu veya neyim var doktor bey?"
Hafif gülümsedi doktor. Neden gülüyordu ve neden doktorlar hep nedensiz gülümserdi? Karşınızda yaraları olan biri varken gülmeyiniz efendim. Karşınızda acı çeken biri varken gülmeyiniz. Bunu bilmeniz için illâ anayasa kitabında mı yazması gerekti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUTAME -HÂR-
Mystery / ThrillerWattpad'de ilk 'HUTAME' adlı çalışmadır. • "Sen ateş değilsin, Algos." Ağzımdan yuvarlanan bidirenk kelimeleri işitmiyor, her zamanki gibi vereceği görevle uğraşıyordu. Öfke içimde yanardağa dönüşürken yutkundum. Şuan istediğim tek şey, damgeh gözl...