Bölüm şarkısı; Willow Smith ft. Mecca Kalani- Drowning
"Acıda hazların en tatlısı saklıdır..."
Uğuldadı sesler. Ve kaçıştı bütün renkler. Siyah kaldı bir tek. Ve bir tek karanlık kaldı geride. Alçalan bütün umutların pençeleri sarıldı geceye. Bir fahişenin kirli sureti temizlendi ağrep gecede.
Ses... Bir ses vardı. Kadın işaret parmağını dudağına getirerek sus işareti yaptı. Ses susmadı. Kadın hiddetle başını kaldırdı ve etrafına bakındı. Kızgınlık bir petrol gibi suretinden süzülüyordu, etrafta hiç kimse yoktu. Siyah bir ulak vazifesini üstler gibi öylece duruyordu. Ay'ın sayesi korur gibi kadının üzerinde durdu. Bütün doğrular birbirini yalanlıyordu. Ve evet, bir ses vardı. Kadın ay'ın sayesini umursamayıp okkalı bir kahkaha patlattı. Ses desibelini yükseltti, kadın daha da kızdı. Ve az önce kahkaha atan kendisi değilmiş gibi, sinirle gökyüzüne bağırdı."Sus artık!"
Kime söylüyordu? Bilmiyordu. Etrafta hiç kimse yoktu. Ses şiddetini yükseltiyor ancak alçaltmıyordu.
Ay, kadının bu cesaretini izale etmek adına sayesini çekmeye hazırlandı. Siyah huysuzlandı ve ay'a sayesini çekmemesi için yalvardı. Kadın, bunun üzerine sakin olmaya çalışarak dudaklarını birbirine bastırdı ve sesin ne demek istediğini anlamak için nefes alış verişlerini yavaşlattı.
Sesin söyledikleri bir kor gibi yakacaktı kadını. Kadın... Anlamadı.
Ses, biraz da olsa alçaldı fakat yine de ne dediği belli değildi. Siyah... Hâlâ olduğu yerdeydi. Kadın hâlâ siyahın neden bu kadar uzun süre beklediğine anlam verememişti. Öteki renkler orayı terk edeli epey olmuştu. Ve her taraf hâlâ karanlıktı."Ne?" dedi kadın fısıltıyla. Bir şey demişti ses. Bir şey duymuştu kadın. Birazda olsa, anlam vermişti. Bildi, Sesler onu yakmak için gelmişti. "Ben, ne yaptım?" diye sordu kadın kendi kendine. Uzun parmakları kızıl saçlarına dolandı. Şimdi siyahın neden beklediğini bilmişti. Kendini sorgulamaya seslerden kurtulduktan sonra devam etmeliydi.
Koştu. En derine, en dibe, en köşeye ulaşmak adına. Sesten kurtulmak, onu duymamak, biraz rahatlamak adına. Ciğeri paramparça olana kadar sadece koştu. Ay, sayesini kaldırıp söndü. Güneş açtı. Çiçekler kadının narin ayaklarının altında ezildi. Bu onlara bahşedilecek en güzel hediye gibiydi. Güneş battı. Siyah dilsizliğine oturup ağladı fakat kadın sadece koştu.
Ses ardındaydı, onu hiç bırakmadı. kadın kulaklarını koparmak istedi fakat sesin umurunda dâhi değildi. Kadının böylesine parçalanmasına ne hacetti? Kelimeler çoğaldı ve ateş taşıyan bir ok gibi fırladı.Kadın, yandı.
Ağaçlarla çevrilen yolu tıpkı gökyüzü gibi sessiz adımlarla ilerliyordum. Anlamlandıramadığım anlamsızlıklar içinde boşluklarda savrulmak, bilhassa boşluk olmak can yakıcıydı. Ve bu gerçeklik acımasızca ruhani küllerini bedenime sardı. Hiçbir şey bilmemek beni deliliğin eşiğine getirip daha sonra çekip gidiyordu. Gözlerim kollarıma kaydığında düşünceler beynimi daha fazla kemiriyordu.
Neden di?
Karşılık vermemi bekliyordu. Bu bariz ortadaydı. Nitekim, yapar mıydım? Bunu onun yaptığını idrak ettiğim o an nefret alevlerini üzerime salmıştı ve evet, o zaman nedensiz intikam duygusuna sarılmıştım. Fakat, yapar mıydım?
"İstediğini ona verecek misin?" diye sordu iç sesim kendini hatırlatarak. Ben, kendime ihanet eder miydim?
Etmezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUTAME -HÂR-
Mystery / ThrillerWattpad'de ilk 'HUTAME' adlı çalışmadır. • "Sen ateş değilsin, Algos." Ağzımdan yuvarlanan bidirenk kelimeleri işitmiyor, her zamanki gibi vereceği görevle uğraşıyordu. Öfke içimde yanardağa dönüşürken yutkundum. Şuan istediğim tek şey, damgeh gözl...