8•Kabulleniş•

83 30 18
                                    

Bölüm şarkısı; Vello Leaf- Whispers

"Ben seni sevdikçe,
bu yağmurlar,
bu esen fırtına,
bu üstünde düşünmeden bastığım cadde,
ve hatta bu durgun deniz,
hatta güneşin gülen yüzü,
kelebeklerin rengarenk kanatlarıyla denk bu gökkuşağı,
içinde hüzün geçen ve geçmeyen her şarkı
seni anımsatacak..."

Spor salonunun ortasında, Serra ile dövüş yarışındaydık. İkimizde yorgun, bitkindik ve buda azmış gibi bir de terden sırılsıklam olan saçlarımız tenimize yapışmıştı. Fakat ikimizde pes etmiyorduk. Böyle hararetle yarışa devam etmemizin tek nedeni çok sevdiğimiz "Bulantı" adlı kitap içindi. Hazırlandıktan sonra Serra'nın seçmesi için büyük bir binaya gitmiştik. Aşırı heyecan yüzünden yolda kem küm eden Serra'yı zor bela sakinleştirmiş ve öyle seçmelere göndermiştim. Yine de sonuç olarak Serra her zamanki gibi dansıyla insanları kendine hayran bırakmış ve bir daha ki en iyilerin yarışacağı seçmelere girmek için hak kazanmıştı. Ardından güzel bir kahvaltıdan sonra fakülteye gelmiştik ama derse daha çok vardı.

Son anda Serra'nın atacağı yumruğu fark ettim ve elini tutarak kolunun altına girip sırtıma aldığım gibi yere fırlattım. Serra takla atarak yere çakılırken sesli bir küfür mırıldandı.

"Lanet olsun."

"Ne oldu sert kız?" Diye sordum hafif gülerek.
"Hiiiç" dedi kelimeyi ağzında yayarak. "Sanırım Sartre'ın orjinal baskı olan kitabını kaybettim az önce. Onun acısıdır bakma bana sen."

"Sana yoldayken o kitap üzerine yarışmayalım demiştim Serra. Zirâ o kadar parlak ki gözlerimde, sanırım kiralık bir kaç dövüşçü tutup seni dövdürerek kazanmaya çalışırdım o kitabı."
dehşetle gözlerimin içine bakarak, "cani misin sen? Bir kitap için beni mi dövdürecektin?" diye sordu.
"Satre'den bahsediyoruz Serra. Orjinal baskı olan kitabından."

"Haklısın, bende dövdürürdüm," dediğinde ellerini bana doğru uzattı. Ellerini tutup onu yukarı doğru çektim gülerek.

"Soyunma odasına gidiyorum, sen de geliyor musun?" diye sorduğunda yerdeki suyu alıp kapağını açtı ve dudaklarına götürdü
"Hayır, epeydir antrenman yapmıyordum. Biraz daha çalışacağım."
"Tamam, ben duş aldıktan sonra kütüphaneye çıkacağım. Seda bu gün görevliydi ve bu gün fakültede hangi dedikoduların döndüğünü deli gibi merak ediyorum. Daha sonra kafeteryada buluşuruz. Seninle henüz konuşamadık." dedi baş parmağını bana doğru yönelterek. Kaşlarımı çatıp, "e konuşuyoruz ya?" dedim. Parmağını indirip gözlerini devirdi ve "neyden bahsettiğimi biliyorsun, Raha." dedi.

Zencefil olayını kastediyordu. Muhtemelen o adamı tanıdığımı ve bunu neden yaptığını bildiğimi düşünüyordu. Keşke bilseydim. Keşke, bana bunu neden yaptığını ve beni nasıl, nereden tanıdığını bilseydim ve ona da anlatsaydım. Konuyu değiştirmek istedim.

"Seda kim?" Diye sordum kaşlarımı çatarak. Bunun karşılığında konuyu değiştirdiğim için güldü ve "Fakültenin en dedikoducu kızıymış. Kampüste ne var ne yok her şeyi onda bulabiliriz, ben Pelin hakkında bazı şeyleri bilmek istiyorum." dedi. Serra,  ben bir şeyi anlatmak istemediğimde üstelemezdi çünkü ondan bir şey saklamayacağımı bildiği için bana güvenirdi. Zaten er ya da geç anlatırdım,ve o'da bunu bildiği için rahattı. Bu, hep böyleydi.

"Pelin hakkında ben de sana bilgi verebilirim," dedim umursamaz tavırla.
"Mesela?"
"Kendisi daha lise yıllarından herkesi küçük düşürmeyi meslek edinen biri. Güven'e de kafayı takmıştı hatta duyduğuma göre aralarında bir şeyler geçmişti."
Yüzümü ekşiltirek devam ettim.
"Midemi bulandıracak düzeyde olan şeyler. Ha bir de, okulun en popüler ve havalı kızıydı. Benden de pek nefret ederdi kendisi. Sanki onun nefretine çok muhtaçmışım gibi."
"Aradan geçen tam iki yıl var. Bu kampüs onun hakkında ne konuşuyor onu merak ediyorum," dediğinde elindeki suyu alıp kendim içtim. "Onun da ilk yılı, ne kadar tanıyor olabilirler ki konuşsunlar?" Alt dudağımı içe çekerek emip dışarı bıraktım. Bu benim için bir tür alışkanlıktı.
Serra, "yine de bir şeylerler öğrenebiliriz, neyse sonra görüşürüz, dikkatli ol." dediğinde gülerek kum torbasını işaret etmişti. Gözlerimi kum torbasına çevirerek seslice yutkundum ve kafamı aşağı yukarı doğru salladım. Serra gülerek soyunma odasına doğru yol aldı. Bunu maçı kaybettiği için kasıtlı yaptığını biliyordum. Bir keresinde kum torbasına hızla bir yumruk savuşturmuştum ve o'da sanki buna çok sinirlenmiş gibi hızla gelip yüzüme çarpmıştı. Gözlerimde çakan o şimşeği ömrüm boyunca unutamazdım herhâlde.

HUTAME -HÂR-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin