Arkadaşlar medyada tanıtım videosu var izleyin lütfen.
Bölümü tanıtım müziğiyle birlikte okursanız sevinirim.
İyi okumalar, umarım beğenirsiniz :)
Geçmişim... Heybemde dolanan bütün umutsuzluklarımın baş tâcı. Geçmişim, dindirilemeyen acılarımın Berdüm-i çeşm'i. Ve geçmişim... Zaman olarak geçip giden ama yaraları asla geçirmeyen bir cani idi. Geçermiydi ki itildiğim günler? Geçmezdi. Geçmiyordu. Zîrâ geçseydi, hatırıma düşmezdi bir mahlukat gibi. Acımazdı canım yaşadıklarımı her düşündüğümde. Ah, bir de gelecekte yaşayacaklarımın kaygılarını taşıyorum hadsizce. Hakkım yok çünkü gelecek gelmeden onun için tasalanmam. Geleceği bir tek yaradan bilir kabul. Fakat ben neden emindim geleceğiminde canımı yakacağından?
Sevgim acıyor. Turgut Uyar bunu söylediğinde garip gelmişti çok önceden. Lâkin şimdi çokta iyi anlayabiliyorum neden böyle söylediğini. Sevgim... Çok acıyor şimdi. Çünkü sevgim hak edilen birine verilmediğini iyi biliyor. Kalbim, benimle ve kendisiyle apaçık dalga geçen o çocuğu her görüşünde deli gibi attığı için acıyor sevgim.
O gün onu sevdiğimi öğrendiğinde benimle dalga geçmesine rağmen hâlâ seviyordum onu. Bu durum beni kızdırsada elimden birşey gelmiyordu. Güçlü olacağım demiştim. Geçen onca zamanda güçlü olmak için hazırlamıştım kendimi. Lâkin daha ilk dakikalarda inşaa ettiğim kalelerimin yıkılma düşüncesi mahvediyordu beni. İzin vermemeliydim tek başıma taş taşıyıp inşaa ettiğim kalelerimin yıkılmasına. Güvenmediğim,ezildiğim, hor görüldüğüm insanlardan topladım o taşları ben. Her biri bunu yaptığımın farkındaydı. Ama kimsenin aklına gelmedi birşey söylemek. Kimsenin aklına gelmedi duvarlar örerken bana "dur" demek. Önemi yoktu. Ben böyle iyiydim. Ben tek başına olmama alışmıştım. Yere düşmeye yüz tuttuğunuz zaman kendinize teselli vermek zorunda olduğunuzda anlıyorsunuz yalnızlık nedir. O zaman insanların ne kadar acımasız olduğunu hissediyorsunuz. Ben anladım. Hissettim de. Ve ben, çok kez kendi kendimi teselli ettim. "Düşme" dedim çoğu zaman kendime. "Düşme, kalkamayız." düşmedim düşmesine de... Nefes almam gerekti elbette.
O taşların en büyüğünün sahibi, o kalelerimin en büyük temsilcisi karşımda oturuyordu şuan. Gözleri, hâlâ arsızca heyecanlanmama sebepti. Ve elleri... Hiç benim olmayacak o ellerine bakmak dâhi, bozguna uğratıyordu beni.
Kafeteryada Serra ile birlikte kahve içiyorduk. Aramıza tarif edilemez büyüklükte bir sessizlik hâkimdi. Sevdiğim çocuk, karşımızdaki masadaydı. Yeşil gözleri gözlerimdeydi. Tanımıştı beni. Tanıyalı çok olmuştu hattâ. Zâten o yüzden kabul etmek istercesine uzunca bakıyordu bana. Üzerine geçirdiği şaşkınlık yeleği onda güzel duruyordu. Onda her şey güzel dururdu.
"Benim erken çıkmam lâzım bugün. Kitapçıya uğramalıyım," dedi Serra. Aramıza çöken sessizlik, gürültüyle kalktı gitti. Sözlerin taktığı çelme, görülmeye değerdi.
Kafamı ona taraf çevirip "tamam. Evde görüşürüz," dedim.
"Senin içinde birkaç kitap almamı ister misin?" diye sorduğunda "İyi olur," dedim gülümseyerek. Güldü.
"Şiir kitabı" dedi.Serra sevdiğim şeyleri bilirdi. Zâten sevdiğim şeyler çok fazla azınlıktaydı. Sayılıydı. Sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi. Kelebekleri severim ben. Bir de bulutları. Kırgın olanları severim. Şiirleri çok çok severim. Cemal Süreya'yı... İçtiğim kahvenin telvesini parmaklarıma alıp yemeyi severim. Süpriz yumurtaların içindeki oyuncakları severim. Çok kolay mutlu olurum ben onlarla. Ha bir de, rakıyı sek içmeyi severim. Evet, ben rakıda severim. Ah, bir de Güven var çok çok fazla sevdiğim. Dedim ya, çok az şeyleri severim ben. Basit şeyleri severim. Fakat bir Güven basit değildi sevdiklerim arasında. Bir çocuğu sevmek akıl işimiydi yahu? Değildi. Belki de bu yüzdendi kolay olmayışı. Olsun, hep kolay şeyler sevilecek değildi ya. Yine de, sevin azizim. Bu dünyaya bir kere geliyor isek, sevin. Çok sevin, hep sevin. Vallahi de olsun billahi de olsun sizden bir şey eksilmiyor. Ben biliyorum, sizden alınıp götürülmüyor. Karşılıksız sevin lâkin. Karşılık beklemeyin. Şayet karşılık beklerseniz, "o da beni sevmeli" derseniz, işte o zaman sizden alınıp götürülür. Bulamazsınız parçalarınızı. Toparlayamazsınız bir daha kendinizi vesselam. Sevin lâkin, kendinize zarar vermeden sevin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUTAME -HÂR-
Mystery / ThrillerWattpad'de ilk 'HUTAME' adlı çalışmadır. • "Sen ateş değilsin, Algos." Ağzımdan yuvarlanan bidirenk kelimeleri işitmiyor, her zamanki gibi vereceği görevle uğraşıyordu. Öfke içimde yanardağa dönüşürken yutkundum. Şuan istediğim tek şey, damgeh gözl...