7 (BÜYÜK GÜN)

120 47 5
                                    

    - Hayırrrrr!

    Dükkâna geldiğimde o kadar yorgun hissediyordum ki. Üstelik mağazada hiç bir şey denememiştim. Uyuz Çağan kendi seçtiği kıyafetleri zorla tutuşturmuştu elime. Uyumak için henüz erkendi. Uykum da yoktu zaten. İçeri gidip Funda teyzeyle konuşmaya başladım.

   - Bizim kerata kızdırıyor seni heralde biraz.

    - Biraz mı? Biraz eksik kalır. Beni resmen deli ediyor. Tamam bana yardım etti teşekkür ederim ama kendisini ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokması çileden çıkarıyor beni.

    - Biliyorum. Ama sen biliyor musun, onun neredeyse hiç arkadaşı yok. Hatta senden bile yalnız. Babası hiç bir yere gitmesine izin vermiyor. Parası olmasa onun yanında bir dakika bile durmaz. Ben de olmasam dışarı gidebileceği hiç bir yeri yok yavrucağın.

    - Hiç öyle birine benzemiyordu. Çok sevecen bir amcaydı gördüğüm kadarıyla.

    - Çağan'ın babasıyla mı tanıştın?

    - Hayır, buraya gelirken o bıraktı beni arabayla sizin eşiniz olduğunu bilmiyordum.

      Eski eş, diyerek güldü. Uzun zaman önce boşanmışlardı. Ondan bahsederken iç çekiyordu.

    - Sen yokken pek uğramazdı buralara Çağan.

    - Nasıl yani?, sizi görmeye gelmiyor mu?

    - Elbette geliyor. Ama eskisinden çok geliyor demek istedim kızım. Biliyorum seni kızdırıyor ama lütfen ona biraz iyi davran. Pek arkadaşı yoktur, onu ilk defa böyle konuşurken gördüm. Seninle konuşurken gözlerinin içi parlıyor.

   - Ne? Hayır hayır sen yanlış anladın teyzecim. Biz sadece arkadaşız. Yani pek sayılmaz. Biz sadece biraz konuşuyoruz.

   - Evladım sen yanlış anladın beni. Yani arkadaş anlamında. Onu ilk kez böyle görüyorum. Arkadaşıyla konuşması beni çok mutlu etti. İçine kapanık bizimkisi. Biraz yumuşarsan sevinirim, hatrım için.

   - Tamam Funda teyzecim sen merak etme. Elimden geldiğince dikkat ederim. Ha bu arada yarın o da katılıyormuş yarışmaya. Ama eleme için tek kişiye ihtiyaçları varmış bu yüzden ben gitmek istiyorum. Ama o da istiyor. Nasıl olacak bu iş şimdi? Ben hayatımı buna adadım. Başka tutunacak hiç bir şeyim yok.

   - Kendisi istemiyor zaten. Onu buna zorlayan babası. O sadece piyano çalmayı seviyor. Babası işin para kısmında. Zengin ama açgözlü hala doymadı paraya. Zaten evliliğimiz de bu yüzden bitti.

    Bunları söylerken gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Peçete uzattım. Teşekkür etti. Kocaman sarıldım ona. Annemin yokluğunu aratmıyordu gerçi annem de pek sıcak değildi bana karşı ama insan yine de özlüyor işte.

    Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Saate baktığımda 11' i geçiyordu. Uykum gelmişti. Ama Çağan'ın aldığı elbiseleri görmek için sabırsızlanıyordum. Yine borçlanmıştım zengin züppeye. Ama yarın büyük gün, çok güzel olmalıyım. Sesimle olduğu kadar görünüşümle de etkilemeliyim onları. Bi dakika bi dakika ben, ben duş almadım. Burda duş alabileceğim hiç bir yer yok. Lanet olsun yarın pis pis mi gideceğim oraya?!

    - Merhaba.

    - Merhaba İrem, bir şey mi oldu? Neden bu saatte mesaj atıyorsun? İyi misin? Bak korkma tamam mı hemen polisi ara, ambulansı da ara. Dur telaş yapma ben geliyorum hemen.

    - Ne saçmalıyorsun Çağan ne polisi ne ambulansı. Ben senden bir iyilik isteyecektim. Biliyorum çok fazla olmaya başladım ama. Benim duş almam lazım. Resmen kokmaya başladım ya. Ne yapacağım ben?

HAYALLER HAYATLARI BULUNCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin