23

51 34 0
                                    

-Asıl benim seninle işim bitmedi İrem Çağlar...

Şu an korkudan ölebilirdim. Bana en fazla ne yapabilirdi ki? Bana bir şey olsa kurtaracak biri de yoktu. Üzerime üzerime gelmeye başladı. Geri geri yürürken dengemi sağlayamayıp yeri boyladım. Birden kahkaha atmaya başladı. Bu salağın nesi vardı? Bu kadar zıtlık aynı kişiliğe nasıl bürünmüştü? Bana kahkaha ata ata çıktı odadan. Düştüğüm yerdeki ufak taşlar ellerime batmıştı. Evin içinde ne işi var bu taşların!

Yerden kalkacağım sırada gözüm raftaki kağıtlara ilişti. Elime alıp okumaya çalıştım. Ama sadece çalıştım. Hiç bir şey anlaşılmıyordu. Kağıdın sonlarına doğru geldim. Yazıyı gördüğüm an beynimden vurulmuşa döndüm. "depresif kişilik bozukluğu teşisi"... Bu da ne demek oluyordu şimdi? Doğu'da kişilik bozukluğu olduğu belliydi. Ama bu kadarını beklemiyordum. Resmen hastalık derecesindeydi.

Hemen telefonumu elime alıp araştırmaya başladım. Bilinç altında yatan bir sorundan kaynaklanabileceği yazıyordu. Başlıca sebeplerinden biri de anne/babayı kaybetmek onların ilgisini yetersiz bulmakmış. Doğu'nun da ailesiyle ilgili bir problemi vardı. Annesi burda olmasa bile babasıyla bile konuşmuyordu. Gerçi ben babasını görmüyordum ki!

Saçma sapan konuşmayı bırakıp karanlık koridorda yürümeye başladım. İlerlerken birden nefesim kesildi. Vücudum Doğu'yla duvarın arasında kaldı.

- Napıyosun be çatlak mısın?!

- Seninle işim bitmedi dedim nereye gidiyosun böyle?

- Sen harbiden geri kafalısın. Bıraksana beni manyak mısın?!


Beni bıraktığında yere düştüm. Gitmeden telefonumu almayı da ihmal etmemişti. Umrumda da değildi. Artık ondan kurtulmalıydım. Bu adam gerçekten kafayı yemişti.

Valizimi alıp dışarı çıkacaktım ki boşa çabaladığımı anladım. Kapıyı kilitlemişti. Camlarda da parmaklık vardı. Bu beyinsiz ne yapmaya çalışıyordu!

- Çabuk odana çık. Ya da dur evi baştan aşağı temizleyeceksin. Boşuna mı veriyoruz sana biz bu parayı?

- Artık burda çalışmayacağım. Şimdi aç şu kapıyı!

- Gidebilirsin dediğimi hatırlamıyorum ufaklık.

Bu sefer eliyle çenemi kavramıştı. Dişlerinin arasından konuşuyordu.

- Dediğimi ikiletmeye kalkma. Bu senin okuduğun kötü çocuk hikâyelerine benzemez. Bu hikâyenin sonu hiç iyi bitmeyecek!


Öyle sert sıkmıştı ki anında kızardı. Birazdan da moraracaktı. Lanet olsun! Ne istiyordu bu benden?


Her şeye ağlayan mızmız kızlardan değildim ama bu sefer gözyaşlarıma engel olamadım. Nihal de bana bakmış sırıtıyordu. Zaten evliydi benimle neden uğraşıyordu?

- Kocamdan uzak durman gerektiğini söylemiştim. Bu da kocacığımla seni uyarma biçimimiz. Kısacası ayağını denk al!

Ne yani bunu planlamışlar mıydı? Eğer ben de İrem'sem bu evi de evliliği de onların başına yıkacağım!


Hemen odama girip duşa girdim. Sıcak suların altında rahatlayan bedenimi daha fazla taşıyabileceğimi sanmıyordum. Duştan çıkıp üzerimi giyindim ve yatağa girdim. Saçımı kurutmamıştım. Hâlim de yoktu zaten.

Tam uykuya dalacağım sırada kapı hızla açıldı. Uyumadığımı belli etmek istemedim. Eğer etseydim benimle uğraşacağına emindim. Gelip yanıma yattı. Bu kadarına da dayanamazdım. Bacaklarımı karnına dayayıp yere ittim. Öyle bir yere yapıştı ki kahkaha atmamak elde değildi. Sonrasının facia olacağını tahmin ettim. Koyu kahve gözlerini kahverengi gözlerime kenetledi. İşte şimdi bittim dediğim sırada yüzünü iyice yüzüme yaklaştırdı. Aramızda bir karış bile kalmamıştı. "Özür dilerim prenses" diyip odadan çıktı. Ben şok... Ne özrü be bu çatlak az önce beni öldürüyordu. Boğazımı sıkmıştı ve bodrum katta üzerime geldiğini de unutmayacaktım. Bir dakika ya o az önce benden özür diledi. Resmen benden özür diledi.

Bir hışımla yataktan kalkıp odasına daldım. Dalmaz olaydım. Üzeri çıplaktı ve altında sadece bir şort vardı. Onu gördüğümü fark etti. Hemen üzerine t shirt giydi ve ne var der gibi baktı.


- Sen... Az önce yaptıkların , ben sana ne yaptım da böyle davranıyorsun?


- Hem o kâğıtları gördüm. Yani depresif kişilik bozukluğu... Bak hemen tedavi olmalısın. Eğer kabul edersen sana yardımcı olurum.

Ve yine kahkaha...

- O kâğıtlara inandım deme sakın.

- Nasıl yani? Neden inanmayacakmışım ki?

- Onlar sahte. Nihal yüzünden yaptım. Benden uzak dursun diye. Ondan gerçekten nefret ediyorum.

- Bana neden yaptın bunları? Boğazımı neden sıktın?

- Nihal bakıyordu. Yapmam gerekti. Kusura bakma.

O an tokadı öyle bir bastım ki yüzü anında kızardı. Dişlerimi sıkıp gözlerine baktım. O kadar masum bakıyordu ki bi an pişman oldum. Ama bana yaptıkları aklımdan çıkmıyordu ve boğazım da hâlâ ağrıyordu. Konuşmama fırsat vermeden beni kapıya yasladı. Yavaş yavaş yaklaştı ve dudakları dudaklarımla buluştu. Ağzımı o kadar sıkı kapatıyordum ki... İki elimle vücudundan ittirmeye çalıştım ama nafile. Gücüm yetmiyordu. Yavaşça çekildi göz kırpıp odadan çıktı. Ben de olduğum yerde kaldım. Peki şimdi ne yapacaktım?

HAYALLER HAYATLARI BULUNCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin