26

67 31 2
                                    

 

     Herkes ikinci bir şansı hak edermiş. Pabucumun şansı.

     Ağlaya ağlaya çıktım oradan. Tamam onunla çok büyük bir aşk yaşamıyorduk. Birbirimize sıkı sıkıya bağlı da değildik ama insan kaldıramıyor bir yerden sonra. Hem benden bir şans istiyor hem de karısı hamile! Yok yok ben öleyim.

      ---

       O gün ağlayarak eve gittim. Zırt pırt eşya toplayıp Funda teyzenin yanına da gidemezdim. Bugün burda kalacaktım. Allah büyük...gerisine bakarız diye düşündüm. Eve geldikten sonra küçük bir duş aldım. Daha sonra kapıyı kilitleyip yatağımın üzerine oturdum. Kulaklıklarımı takmadım. Şarkıyı son ses açıp bağıra bağıra söyledim.

  "I set fire to the rain"

      Zaman bir türlü geçmek bilmiyordu. Bu akşam ne pişirsem diye düşünen ev hanımları gibi evde bi o yana bi bu yana gidip geliyordum. Ta ki dış kapının sesini duyana kadar. Hemen yerime oturdum. Onu bekliyor gibiydim. Aslında oradan apar topar çıkmıştım ama bir açıklamayı hak ediyordum öyle değil mi? Evet dediğinizi duyar gibiyim canlarım.

     - İrem açar mısın kapıyı?

     - Defol git burdan defol!

     - İrem yemin ederim sandığın gibi bişey değil.

     - Hiç bişey sanmıyorum , sesini bile duymak istemiyorum anladın mı? Şimdi defol git!

       Birkaç kapı tıkırtısından sonra büyük bir sessizlik olmuştu. Biri gelene kadar tabi. Cadaloz!!!

     - Doğu beni bebeğimizle dışarı atamazsın anladın mı , hiç bir yere gitmiyorum!

    
      - Sen beni salak mı sanıyorsun geri zekâlı. Seninle aynı odada 2 dakika bile durmadık. Aynı yastığa başkoymadık. Şimdi kimden peydahladıysan onun yanına s....git!

      - Doğu bu salak kız duysun diye yapıyosun biliyorum bak bize yazık etme kocacığım bebeğimizi düşün.

      - Sabır Allahım sabır!!!

      - Onun gitmesine gerek yok. Bu evdeki fazlalık yeterince belli değil mi?

      - İrem saçmalama. Bak yemin ederim doğru değil. Ben onunla muhatap bile olmuyorum nasıl bebeğimiz olabilir?

      - Her neyse. Artık benimle konuşma. Gurur yapıp burdan gidiyormuş gibi de görme beni. Bunların hesabını vereceksin Doğu Kılıç!

       - Ne oluyor bakalım burda?

     Hepimiz sesin geldiği yöne döndük. Ender Bey içeri girmişti. Bu saatte burda ne işi vardı ki?

       - Hiç baba. İrem'le bir şey konuşuyorduk değil mi İrem? Hem zaten o da odasına gidiyordu.

     Benim konuşmama fırsat vermeden kolumdan tutup odama götürdü. İçeri girip kapıyı kapattı. Ve yine konuşmaya başladı.

    - İrem bak ne olur zaman ver bunun doğru olmadığını sana kanıtlayacağım. Yalvarırım bak bana haksızlık ediyorsun.

     - Açıklama yapmanı isteyen olmadı. Ne bir şey duymak ne de bir şey öğrenmek istiyorum. Yarın burdan gideceğim ve asla gelmeyeceğim!

     - İrem gitme ne olur bari Çağan'ın hatrı için kal.

     - Çağan benim yakın bir arkadaşım değildi sadece birine benzettiği için benimle ilgilendi o kadar. Bana yardım ettiği için de ona minnettarım ama artık burda olmam yanlış anlıyor musun? Senden ve Nihal'le çevirdiğiniz aptal oyunlardan bıktım. Şimdi çıkar mısın odamdan?

     Yüzünü yere eğip dışarı çıktı. Fark etmeden bu kalpsize bağlanmıştım sanırım. Burdan gidince onu özleyecek miyim? Sanırım evet. Elimde olmadan alışmıştım ona şimdi tanımadığım şehirde tanımadığım insanlar üstüme üstüme gelecekti ve ben yalnızlığın dibine vuracaktım.

     Ender Bey'in sesini duydum.

     - Neyse karınla geliyosun bugün şirkete allem kullem etme. Tanıştırmak istediğim birileri var. Şirket için ortaklık düşünüyorum.

     - Baba bu kızdan nefret ettiğimi bilmiyor musun? Nasıl karım sıfatıyla getiririm bu pisliği?

      - Doğru konuş. Karın o senin. Sevsen de sevmesen de evlisiniz. Bugün o şirkete gelinecek o kadar.

      Sonra koridorda ayak sesleri duydum. Kapıyı hafif aralayıp kulağımı dışarı verdim. Bu ses o cadıya aitti.

    - Ahahaha tamam Emre her şey tamam. Yuttu bu salak kız. Artık Doğu kesinlikle benim. Zaten saftiriğin teki. Bu arada yarın aldırıyorum bebeği gelmeyi unutma!

     - Bence de her şey tamam geri zekâlı. Keşke zeki olmasaydım da ses kaydına almasaydım yazık oldu Nihal hanımefendiye.

     - Ne ses kaydından bahsediyorsun ezik?

     - Her şeyi duydum diyorum. Ses kaydı diyorum. Ben de bir an için üzülmüştüm. Doğru siz aynı odada iki dakika bile kalmıyordunuz de mi? Ama sen yemeğimizi mahvettin tatlım. Ne güzel başbaşa yemeğe çıkmıştık kocanla!

    Kocanla kısmını bastırarak söylemiştim. Ama şu an Nihal umrunda değildi. İçimde tarif edilemez bir mutluluk vardı. Nihal sinir küpü olmuş bir şekilde aşağı inince ben de odamda tepine tepine kahkaha atıyordum.

     Hava karardı. Doğu'nun hiç gitmeye niyeti yoktu. Benim için bu daha iyiydi. Karısıyla beraber vakit geçirmesini istemiyordum zaten. 🙊Amam Allahım neler söylüyorum ben böyle!

    Hava kararınca terasa çıktım. Daha önce hiç gelmemiştim buraya. Bu nasıl bir evdi yahu? Ben UNESCO olsam bu evi dünya mirası olarak koruma altına alırdım. Neyse saçmaladım yine.

      Yere savan serdim. (Savanı biliyorsunuz değil mi yere seriliyor hani :) Konumuza dönelim...) Daha sonra onun üzerine uzandım. Sonra bir esinti gelince yanıma birinin uzandığını anladım. O tarafa bakmama gerek yoktu. Kimin geldiği belliydi. Bilerek dönmedim. Yavaşça ellerimi tuttu. İlk önce yumuşak bir şekilde sıktı. Sonra o iki kelime...

   - Seni seviyorum İrem Çağlar. Seni çok seviyorum.

    - Ben de seni seviyorum Doğu Kılıç.


HAYALLER HAYATLARI BULUNCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin