Dylan araçların ayrılma sesini duyunca donup kalmıştı. Onun görevi kızı sağ salim gezegene getirmekti ve o başarısız olamazdı. Hemen kendine gelerek yeşil düğmeye bastı. Bir yandan gemiyle ilgileniyor bir yandan da konuşuyordu. Ama kızın onu duyup duymadığını bilmiyordu. Ve bu onu endişelendiriyordu.
"Ayla, beni duyuyor musun?"
Hiç bir cevap gelmemişti. Soru sormayı bırakıp yardım etmesi gerekiyordu.
"Ayla, dediklerimi yapmaya çalış. Önündeki üzerinde sayılar olan düğmelere sırayla 5 9 3 olacak şekilde bas. Önüne aracı kontrol ile ilgili kısa bilgiler gelecek. Bilgilere göz gezdirirken önündeki kolu 3 e getir."
Ayla'nın onu duyduğunu varsayarak devam etti.
"Sonra kendine doğru çek. Seni zorlayacak ama sakın bırakma. Yeryüzüne ulaşınca da hemen aracı terk et!"
****
Ayla Dylan'ın söylediklerini kesik kesik duymuştu. Anladığı tek şey kolu 3'e getirmesi gerektiğiydi. Dylan'ın dediğini yapıp kolu 3'e getirdi. Kol onu epeyi zorluyordu ama bu aracı yavaşlatmıştı. Derin bir nefes alıp rahatlayacakken burnuna bir yanık kokusu geldi. Yavaşça aracın kontrol bölgesine dokundu. Sorunun ne olduğunu pek bilmese de belki bir şeyler yapabilirdi. Ama kontrol bölgesine elini değdirmesiyle çekmesi bir olmuştu. Araç resmen yanıyordu. Eğer bir an önce bir şeyler yapmazsa, şu an yeryüzüne epeyi yaklaşmış olsa da, oraya ulaşmadan araç patlayacaktı.
Aklına ısıyı eline toplayabildiği geldi. Bunu yapabiliyorsa ısının akışını tersine çevirip elini soğutabilirdi de. Kolu sağ eliyle tutarken sol elini soğutmaya başladı. Sonra düğmelerin üzerine koydu. Aradan biraz zaman geçmesine rağmen kontrol bölgesi hala sıcaktı. Elini biraz daha soğuttu. Kontrol bölgesini artık ılık hissediyordu. Sonra ise soğuk...
Aracın kontrol bölgesi iyice soğuduktan sonra sol elini de kola koydu. Kolu daha büyük bir kuvvetle kendisine çekti. Zira yeryüzüne oldukça yakındı. Birkaç saniye sonra araçla birlikte sarsıldı. Yere iniş yapmıştı. Araç birkaç kez zıplayarak yerde ilerledi. Araç durunca hemen emniyet kemerini çıkarıp kapıyı açmaya çalıştı ama kapı açılmıyordu. Üfleyerek araçtaki düğmelere rastgele bastı. Kapı açılınca çantasını da alıp dışarı çıktı. İlk işi gökyüzüne bakmak olmuştu. Dünya'da maviye alıştığı için burada da mavi bir gökyüzü beklemişti. Ama gökyüzü kızıl-turuncu bir renkteydi. Gün batımını izliyor gibi hissediyordu.
Gözlerini bu manzaradan çekip krem rengindeki toprağa çevirdi. Tek başına burada ne yapacaktı şimdi?
*****
Motor ısınmaya başlamıştı. Bir an önce yere inmezse araçla birlikte patlayacaktı. Yeryüzünü görmeye başlayınca kola daha güçlü asıldı. Düğmelerden çıkan kıvılcımları görebiliyordu. Yere sert bir şekilde çarptıktan sonra araç birkaç takla attı. Araç durunca hemen kemeri çıkartıp araçtan çıktı ve olabildiğince hızlı bir şekilde araçtan uzaklaştı. Yaklaşık on saniye sonra gelen ani patlama sesiyle irkilmişti. Arkasına bakınca cayır cayır yanan aracı gördü. Kendisini yavaşça yere bıraktı ve biraz oturup kendine gelmeye çalıştı. Kendine gelince yavaşça ayağa kalktı.
Acaba Melez neredeydi şu an. Kıza talimatları vermişti ama ya kız onu duymadıysa... Olumsuz düşünceleri kafasından atıp kolundaki elektronik saate baktı. Haber vermesi gerekiyordu ama alacağı tepkiden de korkuyordu. Kendine cesaret vererek saate dokundu ve saat peş peşe ikiye ayrılarak büyük bir ekran oluşturdu. Bir kaç düğmeye bastıktan sonra General'e ulaşabildi.
"İşimi bölmeye cesaret ettiğine göre önemli bir şey olmalı."
General çok sert karakterli biriydi. Başarı için bunun gerekli olduğuna inanıyordu. Zaten yüzüne bakınca bunu kolaylıkla anlayabiliyordunuz. Dylan yutkunarak cevap verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akuamarin: Arayış
Fiksi IlmiahHer zaman teknoloji bundan daha ileri gidemez demişizdir. Peki ya daha önceleri bile teknoloji çok ilerideyse? Farklı milletlerden olan bilim insanlarından oluşan bir örgüt yaptıkları ve buldukları şeyleri insanlardan gizliyorlardı. Bu gizemli örgü...