Merhaba arkadaşlar. Umarım ki hikayemi beğenerek okuyorsunuzdur.
Öyle olmasını oldukça fazla isterim.Bu bölümde Kurul'da geçen yerleri yeni ekledim. Eğer bölümü daha önce okuduysanız bu bölümü tekrar açıp Kurul'da geçen yeri de okumanız beni oldukça mutlu eder.
Kendinize iyi bakın. :)
*****
Karanlık Bölge/ TRESBORMA
"Kendine geliyor."
"Bu bölgede ne işi vardı hala anlayamıyorum."
"Belki Andromeda'ya çalışıyordur."
"O zaman onu öldürelim."
"Bunu yapamayız, biliyorsun."
"Nereden haberleri olacak öldürelim işte!"
Sesler kulağında cızırtılara neden olurken yüzünü buruşturup gözlerini yavaşça açtı. Gözleri zayıf gün ışığına alıştıktan sonra bakışlarını tahtadan yapılmış tavandan onu öldürmeyi düşünen kişilere çevirdi. Dört ayaklı korkunç yılanı gördükten sonra karşısındakiler ona pek de ilginç gelmemişti. Onların Tres denilen ırktan olduklarını farz ediyordu. Treslerin boyu pek uzun değildi. Demek ki onun boyu da bu yüzden kısaydı. Yani boyunun Türkiye'deki boy ortalamasıyla alakası yoktu.
Büyük gözlere sahip Tresleri süzmeye devam etti. Karşısındaki Treslerin gözleri mavinin tonlarıyla boyanmıştı. Çoğunun gözleri koyu iken aralarındaki en küçük Tresin gözleri mavinin açık tonuna sahipti ve ışıl ışıl parlıyordu. Bakışları belli bir süre o Treste asılı kalmıştı. Üzerinde bir tarafı yırtılmaktan sıfır kol olmuş, diğer tarafı ise kısa kollu, eski püskü bir kazak vardı. Buna ek olarak da üzerinde ara ara yaması olan bir şort giymişti.
"Uyandı!"
Orta yaşlarda olduğunu düşündüğü Trese çevirdi gözlerini. Tres merakla ona bakıyordu. Sonra Ayla bakışlarını kulübede gezdirdi. Kulübe oldukça alçaktı. Duvarlardan çıkan parçaların üzerinde çeşitli torbalar vardı. Bazılarından altındaki kovaya farklı renklerden sıvılar akıyordu. Odada Ayla'nın sol tarafındaki duvar boyunca tahtadan yapılma bir oturak vardı ve üzeri kumaşı farklı olan rengi solmuş minderlerle kaplıydı.
"Söyle bakalım burada ne yapıyorsun? Onlardan biri misin?"
Bakışlarını yüzü kırışmış olan yaşlı Trese çevirdi. Kafasını iki yana salladıktan sonra, "Kayboldum." dedi. Tresler ona boş boş baktılar. Ayla Türkçe konuşmuştu. Onların ona öyle bakması normaldi. Gözlerini yumarak kelimenin Tres dilindeki karşılığını bulmaya çalıştı. Çabası uzun sürmemişti.
"Kayboldum."
"Peki, onlardan biri misin?"
"Kimlerden? Andromeda'dan mı?"
"Evet."
"Hayır, onlardan biri değilim. Ben Kurul'a gelmiştim."
Kızın bu sözünü duyduktan sonra en küçükleri hariç hepsi gülmeye başladı. Bu kız ya deliydi ya da fazla saftı.
"Kızım sen salak mısın? Nerede olduğunun farkında değil misin?"
Ayla onların gülmelerine sinir olmuştu. Bunu belli etmemeye çalışarak kafasının iki yana salladı. Ama kahverengi olan gözleri koyulaşmaya başlamıştı.
Gülme demişken kızın aklına Dylan geldi. Onun kurtulduğuna emindi ama şu an nerede olduğunu merak ediyordu. Şu anlık burada tanıdığı tek kişi oydu. Tresler gülmeyi kesince yaşlı olanı kaşlarını çatarak, "Kimsin?" diye sordu. Ayla onlara Melez olduğunu söyleyemezdi. Ne de olsa onları henüz tam olarak tanımıyordu.
"Bilmiyorum, sanırım hafızamı kaybettim."
Yaşlı olan Tres gözlerini kızın üzerinde kısaca gezdirdikten sonra kafasını iki yana salladı. "Yalan söylemeyi beceremiyorsun."
Sonra kızı iyice süzmeye başladı. Kızın farklı olduğunu anlamıştı. Ama bu fark neydi, işte bunu öğrenmeyi oldukça çok istiyordu.
"Kim olduğunu bilmemizi istemiyorsan önemli biri olmalısın."
Kızı biraz daha süzdükten sonra, büyük olan gözlerini daha da açarak kızın yüzüne bakmaya başladı. Ayla bu bakışlardan sonra korkmaya başlamıştı.
"Sen osun! Melezsin!"
Nereden anlamıştı bunu! Ayla şaşkın bakışlarla onu izliyordu. İçinden belki de beni deniyor diye geçirdi.
"Burada olmaman gerekiyor."
Diğer Tresler şaşkın ve meraklı bakışlarla melezi süzüyorlardı. Kaşlarını çatarak yaşlı Trese baktı.
"Ben... O değilim."
Tres kafasını hayır anlamında salladı. Bu kız kesinlikle oydu.
"Hayır, sen osun. Boynuna bak! Neyden bahsettiğimi anlayacaksın."
Neyden bahsediyordu? Şaşkın bakışlarla boynuna bakmaya çalıştı ama tabii ki de başarılı olamamıştı. İçinden nasıl başarılı olmayı bekliyorsam diye geçirdi.
Yaşlı Tres aceleyle, "Ayna getirin." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akuamarin: Arayış
Bilim KurguHer zaman teknoloji bundan daha ileri gidemez demişizdir. Peki ya daha önceleri bile teknoloji çok ilerideyse? Farklı milletlerden olan bilim insanlarından oluşan bir örgüt yaptıkları ve buldukları şeyleri insanlardan gizliyorlardı. Bu gizemli örgü...