15
"Herkesin üç kişiliği vardır: Ortaya çıkardığı, sahip olduğu, sahip olduğunu sandığı..."
Alphonse Karr
Bir nesneyi gördüğüm için bu denli sevineceğim hiç aklıma gelmezdi. Gözümün önünde tüm heybetiyle yükselen yalıya bir süre dikkatle baktım. Ta ki onun orada olduğundan emin olana dek...Sonra sanki aniden yok olmasından korkarak yavaş adımlarla yaklaşıp, bahçe kapısının kilidinde anahtarı döndürdüm. Çıkardığı ahenkli sesi dinlerken, ağaçların gerisinde bir hareketlenme gözüme takıldı. Önce bunu güneş ışınlarının bir oyunu zannettim. Vakit akşamüzeriydi... Güneş muhteşem bir veda ile batmaya hazırlanıyordu. Fakat o beklenmedik kıpırtı beni bu duruma gereken ilgiyi gösteremeyecek kadar çok korkutmuştu. Kendime sakin olmayı telkin edip, salkım söğütlerin arasına dikkatle bakınca güneş ışınları gözlerimi almasına rağmen bir siluet fark ettim.
Son derece uzun boyluydu. Saçları kısaydı. Yüzü açık havada çalışanlarda olduğu gibi vaktinden önce yaşlanmıştı. Bir an henüz kilitlemediğim bahçe kapısının aralığında kalakaldım. İçeri girip girmemekte tereddüt ediyordum... Adamın üzerinde bahçıvanların çalışırken giydikleri türde bir kıyafet vardı. O da durmuş, nazik bir gülümseme ile bana bakıyordu. Eğer kapıyı kilitlersem adam bana zarar verirse nasıl kaçacaktım? Sonra böyle bir niyeti olsaydı eve girip, gizleneceğini düşündüm ve sakince kapıyı kapatıp, kilitledim. Ona doğru ilerledim ve o da elindeki bahçe makasını dikkatlice yere bırakıp, belli bir mesafeye kadar bana doğru ilerledi. Sanki beni ürkütmekten çekinir gibiydi. O an kızıl kahve gözlerini fark edip, adama bakakaldım...
"Siz kimsiniz ve burada ne yaptığınızı sorabilir miyim?" Sesim istemeden tiz bir tonda çıkmıştı.
Adam gülümsedi, üstünü işaret ederek: "Bütün saygımla hanımefendi, görüldüğü gibi ben bir bahçıvanım. Ev sahibinizin talimatları uyarınca ayda iki kere gelir, üç- dört günlüğüne..." eliyle yalıdan biraz ayrıksı duran müştemilatı işaret etti, "...şurada kalır ve bahçeyle ilgilenirim."
"Anlıyorum." diyerek başımı salladım. Bahçıvanın nezaketi karşısında biraz utanmıştım sanırım. Fakat sinirlerim çok gergindi. Sesimin tonunu düzeltmeyi başararak çabucak ekledim: " Şey... Kusura bakmayın. Bugün çok iyi bir gün geçirdiğimi söyleyemem. Ayrıca... Ev sahibim... Ben..."
Ne diyecektim? Yok olmuş! Her şey bir yanılsamadan ibaretmiş...
"Ben onu bulamadım..."
Çok fazla ayrıntıya girmenin yanlış olacağını düşünerek sustum. Belki o garip adam bahçıvana sadece telefonla talimat veriyor olabilirdi. Bu durumda o da ev sahibimden habersiz olacaktı.
Yine de bahçıvan kaşlarını kaldırdı: "Kendisi uzun süreler... Şey... Uzaklaşır..."
İfadesi ilginçti. "Nereye?" diye sordum.
Konuşma giderek acayipleşecek gibiydi. Adam sanki çok fazla kelime dağarcığına sahip değilmiş izlenimini veriyordu ya da konuşmayı sevmeyen biri... Çünkü benimle konuşurken neredeyse zorlanır gibiydi. Daha fazla üstelemek istemedim. "Ben sizi meşgul etmeyeyim. Sanırım bahçeyle ilgili bazı işlere girişmişsiniz." Bir an önce içeri gidip internete ulaşmak istiyordum.
Adam başını salladı. Arkamı dönüp, biraz uzaklaşmıştım ki bana seslendi. "Hanımefendi!"
Ses tonunda bir çekince saklıydı. Ona doğru dönüp baktım ve bu denli uzun boylu olmasına bir kez daha şaşırdım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kehanet
FantasyYaşamı tekinsiz olaylarla birden değişen ve hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlayan genç bir kız... Kendi evrenini ve diğerlerini ölümcül bir sondan kurtarmaya çalışan bir adam... Bilinen dünya ve bilinmeyen evrenin ç...