Bölüm 25- 26- 27- 28

16 1 0
                                    



25

"Gerçek, gecikmeyi sevmez."

Seneca

          Durul, sarmaşıklara dikkat ederek, etrafındaki garip bitkilere dokunmamaya çalışarak bulunduğu yerden çıktı.

          Seden, zihnini tamamen boşalmış hissediyordu. Bu insanların doğaüstü yetenekleri gün gibi aşikârdı. Ama o asıl, az önce ve hatta yalıdayken de ilgi duyduğu ve masum bir canlı olduğuna inandığı köpeğe odaklanmıştı. Bu... Bu soytarılık da neyin nesiydi? Kendisini hangi cesaretle bu derece aptal yerine koyabilmişlerdi? Genç kız yüzünün öfkeden an be an kızardığını hissediyordu. Kendisine olan saygısı sıfıra inmek üzereydi. Kurban ya da değil... Belki kaçamayacaktı, fakat olacaklardan önce bu hödük, serseri, kendini bilmez adama haddini bildirecekti. Yalıda yatak odasına kadar çıkmıştı o köpek. Gerçi, diye düşündü, içeri girmeyi reddetmiş ve kapı aralığında odayı değil, dışarıyı gözetler biçimde oturmuştu. Yine de o odada üstünü değiştirdiğini düşündü. Yanakları yeniden öfkeyle kızardı. İçinde patlayan fırtına çakmak çakmak olmuş yemyeşil gözlerinden dışarı taşmak üzereydi. Seden iki ayağının üzerine güvenle yerleşti ve dünyada yakışıklıyım diye geçinenlerin eline su bile dökemeyeceği bir yakışıklılığa sahip, ancak bunun farkında değilmiş gibi, üstelik ürkek bir çocuğa benzer haliyle karşısında duran Durul'a hiddetini kusmak üzere hazırlandı.

***

          Oktar bir kadının hiddetinden ve intikamından kaçınmanın ve onları asla hafife almamanın gerekliliğini çok uzun zaman önce öğrenmişti. İçinden, "Allah Durul'un yardımcısı olsun." diye geçirdi. Üstelik karşısındaki Seçilmiş'ti, kız her ne kadar bunun anlamını komik derecede yanlış algılamış olsa da, onun, kağanın eşiti...

          Her hareketi yanlış anlayıp, yorumlayan kızı Durul'un nasıl ikna edeceğini gerçekten çok merak ediyordu. Zaman kısıtlıydı. Önlerinde sadece iki, şartları zorlarlarsa üç gün batımı kalmıştı.Kağan'ın ilk kez bir işte tecrübesiz davrandığına tanık oluyordu. Gönül meseleleri böyleydi işte... Başta kendisini dinleseydi, şimdi bu sorunla uğraşmıyor olacaklarını düşündü. Sonra kendi kendine omuz silkti, aşkta kimin tecrübesi vardı ki?

          Durul ona sırılsıklam âşıktı, ama yüzlerce yıl önce belirlenmiş bir kehanetin onu kendisine zorunlu itişini istememişti. Onu sadece kendisi olduğu için sevmesini tercih etmişti. Aslında, diye düşündü,kağan bir şeyi daha anlamamıştı. Seçilmiş'in ona bakışlarını hiç mi fark etmemişti? Onun sevgisi için uğraşmasına gerek yoktu, çünkü kız zaten ona çoktan âşık olmuştu.

          Komutan sessizce kendisini fark etmeyecekleri, ama Mongor ırkı veya diğer tehlikeleri görüp, onları bu tehlikelerden kollayabileceği kadar uzaklaştı. Bakalım, kozlarını nasıl paylaşacaklardı?

***

          Derin bir nefes alıp gözlerimden beynime, oradan da yüreğime işleyen acı verici yakışıklılığını görmezden gelmeye çalışarak ona doğru bir adım attım. Çok kızarmadığımı umuyordum. Gözlerimden yaş gelecek kadar öfkeliydim. Çok sinirlendiğimde ağlayacak gibi görünmek huyumdan nefret ediyordum. Aslında o an her şeyden nefret ediyordum. Allah'ın cezası Durul! Kimse beni salak yerine koyamazdı. Ben iki üniversite bitirmiştim, beş dili tam konuşabiliyordum, güzeldim... Ben... Ben bu lanet adama umutsuzca âşık olmuştum! Beni kurban etmek için seçen, oyuna getiren bu kahrolası adama... Gözlerine baktım...Hipnotize falan olmayacaktım. Kendime acı verip, bunu engelleyecektim. Yumruk haline getirdiğim iki elimin tırnaklarını avucuma batana kadar sıktım. Kızıl kahve gözleri yumuşacıktı... Nasıl böyle biri? Tanrım, o an hatırladığım bir şey kanımı tepeme sıçrattı. Kendimi tutup, lafa sakince başlamayı planladığımı unuttum ve bir anda kendimi "O sendin! Yaşlı adam, ev sahibi de sendin!"diye bağırırken buldum.

KehanetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin