Bölüm 9

74.7K 2.8K 326
                                    

Kenan'la aramızdaki o garip ve huzursuz bağın sadece benim hayal gücümün ürünü olduğunu her gün kendime hatırlatmak zorunda kalıyordum. Onunla yaşamayı umduğum ne varsa bir akşamüstü annemin iki çift lafıyla sona ermişti. Şimdi de saplantılı biri gibi Kenan'ı uzaktan uzağa gizlice izleyerek geçen günlerimin sonunda akşam oluyor ve ben mutsuz bir şekilde yatağıma geri gidiyordum. O ulaşılması imkânsız olandı ve ona bu zenginlik gibi görünen sahte hayatımda herkesten, belki de her şeyden çok ihtiyacım vardı. O bu hayatın içine doğmuştu ama ben sonradan ait olmaya çalıştığım bu yerde kendimi fazlasıyla yalnız hissediyordum.

Onun beni bu yalnızlıktan kurtaracağını düşündürtüyordu. Hiç bana ait olmamış yakınlığını arıyor, hayatımda ilk defa bir erkeğin benimle ilgilenmesine ihtiyaç duyuyordum. Onunla ilgili her şeyi merak ediyor, her yaptığıyla ilgileniyordum. Adının geçtiği her ortamda hakkında konuşulanlara kulak kabartıyor, uzaktan da olsa ona giderek daha da bağlanıyordum.

Kapalı bir kutu gibiydi. Onun nasıl biri olduğunu anlamaya çalışırken çoğu kez yarı yolda, ellerim boş kalıyordu. Bu yüzden de evde kimsenin olmadığı bir akşam gizlice kapısı her zaman kapalı olan odasına girmeye karar verdim. Sanki onun hakkında bana anlatacakları varmışçasına o odaya çekiliyordum.
Başkaları onu dışarıdan nasıl görüyordu bilemiyorum ama kararlı, verdiği ve söylediği sözlerin sonuna kadar arkasında duran bir adam gibi geliyordu.

O bu meziyetlerinin yanı sıra acımasız bir adamdı. Bunu her tavrıyla belli ediyordu. Ama tüm bu duruşunun ardında başka bir şeyler daha vardı, hissedebiliyordum. Bana bakışlarında hep bir karanlık vardı. Gölgesi gibi o karanlığı da peşinde sürüklüyordu. Ama bu karanlık beni korkutacağı yerde ben de merak uyandırıyordu.

Sanırım saf kız, kötü kalpli adama bilerek, isteyerek aşık oluyordu.
Benden hoşlanıyor muydu yoksa benden nefret mi ediyordu bir türlü kestiremiyordum. Eğer bir gün yüzüme gülüyorsa ertesi gün beni gördüğünde samimiyetine güvenip ben de ona gülümsüyordum ama karşılığında sadece soğuk bir günaydın ya da iyi akşamlarla mükâfatlandırılıyordum. Hemen kendini geri çektiğini anlamak zor değildi. Son derece güçlü ve başarılı bir şekilde idareyi ele almakta bir an bile tereddüt etmiyordu.

Dengesizdi.

Otoriter ve otorite kurmaktan keyif alır gibiydi. Sanki o ne yapacağı belli olmayan iki insanın tek bir bedende vücut bulmuş hali gibiydi. Bu durumda o hangi ruh halindeyse ben de ona göre davranmak, bana ne söylüyorsa, ona inanmak ve ona ayak uydurmak zorunda kalıyordum. Bu durumun sadece bana karşı takındığı bir tavır olduğunu anlamam ise çok sürmemişti. Anneme karşı hep temkinliydi. Bakışları, duruşu hiç değişmiyordu. Ona karşı mesafeli ve sertti. Babasına karşı ise daha yakın fakat temkinliydi. En azından ona samimiyet göstermesini beklerdiniz ama o annemle evlendiği için midir bilinmez babasına da iyi davranmıyordu.

Hal böyle olunca ben de hep onu izlemek, onun gizemini çözmek için yanıp tutuşuyorum. Ve gizlice bir akşam odasına girmeye karar verdim.
Ama ona yakalandığımı anladığım anda ise bu işe hiç kalkışmamış olmayı diledim. Odasına girerken aklımdan ne geçiyordu, hangi cesaretle böyle bir şey yapmıştım, farkında bile değildim. Bir anda kendimi odasında buluvermiştim. Zaten daha etrafı inceleme fırsatı bile bulamadan arkamda durduğunu hissettim. Ne zaman bana yaklaşsa, tenim karıncalanıyordu. Bana çok yabancıydı ama bir o kadar yakındı. Nasıl başarabiliyordu, bilmiyorum ama mıknatıs gibi ona çekiliyordum. Bu bilinmezlikti beni ona yaklaştıran, odasına girip, onun hakkında bir şeyler öğrenebilmek için can atışım.

"Sana bir soru sordum ve cevabını bekliyorum. Odamda ne işin var?" Sesini ilk duyduğumda o kadar çok öfke barındırıyordu ki korkumdan nefes dahi alamadım.

Ken'an Diyarı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin