5.BÖLÜM

6.3K 652 57
                                    

Kısa bir yolculuğun ardından tekrar Antalyadaydım. Köyümü tekrar bırakıp geldim. Bu defa döneceğime dair söz verdiğim kimsem yoktu. Bu demek oluyordu ki bir bekleyenim yoktu ve bunu kavramaya çalıştıkça bana acıdan başka hiçbirşey vermiyordu... Bugün hastaneyer gitmeyecktim. Dinlenmeliydim. Yarın asistanımda gelecekti. Bugün izinliydim. İzinli olmasamda gitmezdim. Yorgun ve asistansızdım.

Arabayı evime doğru sürdüm. Eylül hiç aklımdan çıkmıyordu. Çıkacak gibi değildi de zaten. Çıkmasını da istemiyordum. Çünkü o benim hayal ettiğim geleceğin bir parçasıydı. Eğer eylül olmazsa hayal ettiğim geleceğinbir parçası eksik kalacaktı. Belki bu eksiklik bazı insanlar tarafından zannedildiği kadar büyük olmasa da benim için çok büyüktü. Bu eksiklik yerini fazlasıyla gösteriyor ve acıtıyordu. İnsan sevdiğini unutmak için sevmezdi ve benim de bu sevgiyi unutmaya hiç niyetim yoktu.

Evime varmıştım. Nereye gidersem gideyim hiçbir yer benim evim kadar rahat değildi. İnsanlar tarafından kullanılan insanın evi insanın cennetidir tabirine fazlasıyla katılıyordum. Bavullarımı elinden alıp arabadan indim. Evimin kapısına geldim. Anahtarı yuvasına yerleştirmiştim ki aklıma eylülün odasının duvarının altına yazdığım yazı geldi.. EYLÜL VE ARAS... Bu iki isim geçmişteki aşkın ismiydi. Benim için geçmiş değildi... Belki gelecekte de devam eden aşkın isimleriydi... Bunları düsünürken bile heycanlanıyordum amane gazık ki düşündüklerimin olma ihtimali düşüktü. Bundan dolayı heyecanım fazla sürmeden son buluyordu...

Eylül uzun zaman önce köyden şehire taşınmıştı. Oldukça büyük denilen şehirler vardı. Birbirimizi bulma ihtimalimiz düşüktü. Hatta yok denecek kadar azdı. Bulsak bile nasıl tanıyabilirdik ki birbirimizi...

Kapıyı açıp içeri girdim. Özlemiştim evimi.. Doğruca yatak odasına geçtim. Bavulu oraya bıraktıktan sonra rahatlamak için duşa girdim. Duştan çıktıktan sonra üzerime rahat bişeyler girdikten sonra köyden getirdiğim kirli üstleri makinaya atıp makinayı çalıştırdım. Temiz olanları jse dolaba yerleştirdim. Yerlestirdikten sonra evimin bu 15 gün içerisinde fazlasıyla kirlendiğini gördüm. Erkek olsam da iş yapabiliyordum. Hemen işe koyuldum. İlk önce halıları süpürdüm. Evde bir bayan olmadığı için küçüklükten beri hayatın tüm yükünü üzerime aldığım için herşeyi yapabiliyordum. Herşey dediysemde bu herşeyin içine yemek yapmak girmiyordu. Ancak kolay şeyler ve hazır şeyler yapabiliyordum. Yemek dışında herşeyde başarılıydım diyebilirdim. Evin açık olan herlerini temizledikten sonra evimin pırıl pırıl olduğunu gördüm. Beni alacak olan eş çok şanslıydı. Bunu söylerken yüzümde bir gülümseme belirdi. Ancak bu gülümseme fazla sürmedi çünkü kalbimden ve aklımdan beni alacak kişinin eylül olmasını geçirdim. Yüzümdeki gülümseme fazla sürmeden yerini acıya bıraktı...

Daha fazla acıtmasına izin vermemek için mutfağa gidip kahve yapmaya karar verdim. Kahveye karşı ayrı bi ilgim vardı. Ama kahve içerdiği kafein dolayısıyla bağımlılık yapıyordu. Bu bağımlılık etkisini bende fazlasıyla gösteriyordu... Kahvemi yaptım. Fincana koyduktan sonra kahvemi elime alıp oturma odasına geçtim. Her ne kadar üzüntü ve acı dolu bir görev geçirsemde oraya gittiğim için yani dedemi ve dedemin olan herşeyi ziyaret ettiğim için çok mutluydum. Bu da demek oluyordh ki iki duyguyu fazlasıyla hissetmiştim. Dedemin mezarını ziyaret etmiş,her ne kadar dedemi canlı canlı görmesemde onu tekrar hissettim. Ama eylülü ne gördüm ne de hissettim. Olsundu. Görmesem bile o hep kalbimin gördüğü ilk ve son aşk olarak kalacaktı..

Televizyonu açtım. İzleyeceğim birşey yoktu. Veya dikkatimi çeken... En iyisi laptobu getirip oradan birşeyler açmaktı. Bana g9re en güzel filmler AMİR KHANIN olduğu filmlerdi. Bayağı seviyordum. Filmleri çok ilgi çekici ve sürükleyiciydi. İlgi çekici ve sürükleyici olduğu için filmlerini izlemek zevk vericiydi. Amir khanda karar kıldıktan sonra herhangi bir filmini dahi izleyebilirdim. Çünkü hepsi birbirinden güzeldi. Bir filmini açtım. Mutfaktan hazır olarak patlatılmış mısır getirdikten sonra kafamdaki düşüncelerin dağılması için filmi açıp izlemeye başladım ...

Film bitmişti. Film bittiğinde laptobun şarjının da bitmeküzere olduğunu fark ettim. Hemen kalkıp şarja taktım. Yarın 15 gün aradan sonra Antalya Atatürk devlet hastanesindeki ilk iş günümdü. Ve yarın yeni bir asistan geleckti. Acaba benim asistanım gibi olacak mıydı? Anlaşabilecek miydik? Kafamda bunun gibi dolaşan birsürü soru vardı...

Yarın giyineceğim ustleri seçip köşeye bıraktım. Önceden seçmiştim. Çünkü yarın kalktığımda üst aramakla uğraşmak istemedim. Mutfağa inip yemek için birşeyler hazırlamaya başladım. Hazırladıktan sonra yedim.. Yemekten sonra yemeğimi topladım. Banyoya geçtim. Dişlerimi fırçalayıp uyumak için doğruca yatak odasına geçtim...

Sabah olmuştu. Saat yediydi. Kalktım. Elimi yüzümü yıkadım. Dün gece seçip köşeye bıraktıklarımı giyindim. Birşeyler atıştırmak için mutfağa indim. Hazırladıklarımı atıştırdiktan sonra hastaneye gitmek üzere evden çıktım.
Bugün asistanım gelecekti. Seviniyordum. En azından yaptığım işlerde bana yardımcı olacak asistana ihtiyacım vardı. Bu ihtiyacım bugün gideriliyordu. Asistanımla anlaşmakbenim için çok önemliydi. Sonuçta hastanede olan bütün işlerimde bana yardımcı olacak tek kişi asistanımdi. Gelecek olan asistanımla birbirimize zıt olursak anlaşamayabilirdik. Buda birbirimize tahammül edememe sınırına kadar gidebilirdi. Bu nedenle asistanımla anlaşmalıydık..

Bu gibi düşüncelerin içerisindeyken hastaneye vardığımı fark ettim. Arabamı park etmek için uygun bir yer aramaya başladım. Buluncada kimse park etmesin diye hemen park ettim. Mâlum park yeri bulmak çok zordu..
Park ettim ve arabadan indim. Hastaneye doğru yürüyordum ki arkamda yerde yatan ve başında yardım isteyten insanları fark ettim. Doktor olduğum için hızlı adımlar atmaya başladım. Ben hızlı adımlar atarken sadece arkadan gördüğüm bir bayan tüm gücüyle hastayaz doğru koştu. Belki doktordur dedim ve bende koşmaya başladımm...

Hastanın yanına vardığımda dahiliye uzmanı olduğum için hastanın diyabet(şeker) krizine girdiğni anladım. Hastanın yanına yere çöktüğümde çekilin doktor diye bağırdım. Demin hastanın yanına tüm gücüyle koşan bayan yerde yatan hastanın hastalığını ve nedenlerini saymaya başladı.
Şaşırmıştım. Ben başlamadan o herşeyi söylemişti. Kafamı kaldırdım. O da kafasını kaldırmasıyla göz göze geldik. Göz göze geldiğimiz sırada tuhaf bir duygu içimi kapladı ve beni ona çekti.

Salak mıyım neyim? Neler düşünuyorum böyle. Hastam can çekişirken ben gelmiş burda tuhaf duygunun peşindeyim. Bu gereksiz düşunceleri bir köşeye bıraktım. Ve sedye getirin diye bağırdım. Sedye getirdiklerinde hastayı üzerine koydular. Ve götürdüler. Bende koştum.
Hastayı hemen acil servise aldıktan sonra durumuna baktım. Şeker krizinin geçmesi için gerekli talimatları hemşire hanıma verdim. Şiddetlu bir kriz geçrimese de diyabet(şeker) hastalığı hafife alınacak türden bir hastalık değildi. Bu nedenle basında bekledim. Hemşire hanım gerekli olan talimatları yerine getirince hastanın bu talimatlara karşı olan tepkisine baktım.

Kanına insülın sıvısı girdikçe hasta olumlu tepkiler vermeye başlıyordu. Sıvı tamemen verildiktn sonra hastanın tetkiklerini tekrar yaptım. Kontrol ettim. Şeker krizinden çıkmıştı fakat tekrar girebilme riski taşıdığı için bir gece müşahade altında tutmaya karar verdim.
Odama geçtim. Bir süre bir şişe su içtim. Kapı çalınmışt. Gelen yeni gelen asistanım ve başhekimimizdi..

Evettt!!! Hatırlamıştım. Bu sabahki hastanın yanına koşan ve hastalığını bir dakikada tabiri caizse bülbül gibi şakıyan,kafamı kaldırıp göz göze geldiğimiz zaman içimin tuhaf duygularin sarmasını sağlayan kişiydi.

Başhekim bu yeni asistanın dediğinde şaşırmış bir şekilde kendisine bakıyordum kio da bana bakıyordu. Elimi uzattım.
"Aras derin" dedim. Sadece söylediği şeyle bana çoğu şeyi hatırlatan eski günlere götüren şeyi
"Eylül tekin" dedi...

Arkadaşlar vote ve yorumlarınızı bekliyorum!!! Lütfen oylayın ve yorumlayın!!!

ASİSTANIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin