12. Bölüm
Kozlarını oynadıktan sonra arkasını dönüp uzaklaşan Selana'nın ardında başbaşa kalmıştık.
Sessizlik için ideal bir vakit sayılabilirdi, ama içim içimi yerken böyle daha fazla idare edebileceğimi sanmıyordum.
"O-ona inanmadın, öyle değil mi?"
Sorumu duymamış gibi yaptı. "Yalan söyledim," dedi acı verici bir hayal kırıklığıyla. "Tehdit edildiğimi yalnızca sana söylememin sebebi, benim hakkımda endişelenmeyeceğin zırvaları değildi. SANA GÜVENEBİLECEĞİMİ SANMIŞTIM. Güvenebilmek için para ödediğim adamlarıma, arkadaşlarıma, aileme ya da sevgilime değil; sana."
"Justin-"
"Ünlü olduğunda," diye devam etti beni önemsemeden. "Değişen sen olmazsın. Etrafındakiler değişir. Arkadaşların, ailen.. Böyle zamanlarda geçmişten gelen gizemli bir eski dosta ihtiyaç duyarsın.. Seni değer verdiğin her şeyi elinden almakla tehdit etmeyen bir dosta.."
"Beni dinle-" diye öne uzandım.
"İnanılmaz olduğunu düşünmüştüm. Son iki aydır, Kanada'da gördüğüm o kızın, yalnızca bana görünen bir peri kızı olduğunu sanıyordum. Şöhretimle değil de, benimle ilgilenen bir kız! Bana 4 yıl önce baktığı gibi bakan bir kız... Tanrım, rüya gibiydin.."
"Ben gerçeğim-"
"Hayır," dedi tükürürcesine. "Sen gerçek değilsin. Rüya değilsin ama gerçek de değilsin. Sen bir yalansın. Rü-"
"BİR DEFA OLSUN BENİ DİNLEMEYİ DENEYEMEZ MİSİN? SANA TEHDİT SAÇMALIĞIYLA İLGİM OLMADIĞINI SÖYLÜYORUM!" Sakinleşmeye çalıştım. "Tanrım, Justin," diye fısıldadım. "Senin tek yaptığın bu olsa da, b-ben hiçbir zaman seni incitecek bir şey yapamam. Se-seni tanıştığımızdan beri.."
Konuşmama devam edemeden bana biraz daha yaklaştı. Ellerini iki yanımdan duvara yasladı. Aramızda mesafe kalmamıştı. Ne yapmaya çalışıyordu? Bunun sırası mıydı şimdi?
Dudakları benimkilerin üstünde gezinmeye başlayınca tek yaptığım kollarının arasında titremekti. Anın büyüsüne öyle kapılmıştım ki, karşılık vermeye başladığımı fark etmemiştim bile.
Parmaklarının yanağımdan boynuma, omuzlarıma çizdiği dairelere eşlik eden, yüzümde, dudaklarımdan hissettiğim dilinin dokunuşları bedenimin hakimiyetini zihnimden çekip almış gibiydi.
Ne yaptığından pek emin olmasam da, daha fazla direnmeyip dilinin dudaklarımı aralamasında izin verdim. Tanrım, cennet dedikleri şey bu olabilir miydi?
Dudaklarını benden ayırdığında, nefeslerimiz birbirne karışıyordu. Tüm bedenimi onunkine ait olmaya iten ateş hala kan akışımı hızlandırmaya devam ediyordu, ama bir şekilde bu kusursuz öpücükte minik, çok minik yanlış bir şey vardı. Neydi o?
Gözlerimi zoraki olarak aralayabildiğimde gördüğüm, sayısız defa hayal ettiğim sevgi dolu öpücüğün ardından bana bakan sevgi dolu bakışlar değildi.
Az önce benimkini sömüren dudakları alayla kıvrılmış, gözlerinde beni yerin dibine sokmak isteyen keyifli, küçümseyici bir bakış belirmişti.
İstemsizce, içinde bulunduğum şoku belirten ifademle yüzüne bakmayı sürdürürken, canımı yakan bir kahkaha atıp, bir kaç adım geri çekildi.
"Bunun için," dedi kahkaya ara vererek. "Sana ne kadar ödediler? Beni baştan çıkarıp, hayatıma girmen için ödediklerinden fazla mıydı? Bir sahte öpücük için ne kadar alıyorsun? Ya bir sahte ilan-ı aşk ya da sahte öpücükten etkilenen masum kız ifadesi için?"
Olduğum yere çakıldım. Cevap veremiyordum. Herhangi bir ses çıkarmak için ses tellerimi titreştiremiyorum bile. Sandığım gibi bana inanmamıştı. Öpücük bir aşk sembolü değildi. Bir hakaretti. Bir aşağılamaydı.
Derin bir nefes aldım. Pasif kalan ben olmayacaktım.
Omuzlarımı dikleştirdim ve kayıtsızca yüzüne bakmayı sürdürdüm. Alaycı bakışları ciddileşmişti. Aşağılayarak ne yapacağamı bekliyordu.
O daha ne olduğunu anlayamamışken, gücümü topladığım sağ elimi, biraz önce öpüşürken okşadığım yanağına indirdim.
"Beni yok saymanı," diye tısladım. "Kendini bir halt sanıp beni küçümsemeni, aptalca hakaretlerini, benden kaçmanı ve elinde hiçbir kanıt yokken sana hayatının oyununu oynadığıma inanmanı, bana inanmamanı göz ardı edebilirdim.. Ama.."
Gözlerimi kıstım. "Ama bu yaptığından sonra, seni asla affetmeyeceğim, seni aşağılık piç kurusu."
Bu benim hayatımın ilk asla'sıydı..
Justin'in Ağzından (O Günün Gecesi)
"Bay Bieber, ben Liv."
"Ben de Justin. Ve saat te gecenin 4'ü!" diye tısladım huysuzca.
"Üzgünüm efendim. Sizi rahatsız etmek istemezdim ama bana verdiğiniz araştırmayı tamamladım."
Rahatsızca gözlerimi ovuştururken cevap verdim. "Ne araştırması?"
"Efendim, YouTube kanalınızın, Bay Braun'a ulaşım yolunu-"
"O mesela kapandı sanıyordum." dedim şaşkınlıkla yataktan kalkarak.
"Hayır," diye cevapladı Liv kaygıyla. "Kesinlikle kapanmadı efendim. Kanalınıza tesadüf eseri rastlanmamış."
"Neden söz ediyorsun sen? Açık konuşsana!" diye bağırdım istemsizce.
"Bilgileriniz, biri tarafından iletilmiş.. Aslında en başında olay çok karışıktı çünkü olayın içinde binlerce kişi vardı. Ama aslında, tüm hesaplar tek bir kişiye aitmiş. IP engellerini kaldırmam bu saate kadar sürdüğü için size bunları ancak anlatabiliyorum. Bay Raymond'a 4 yıl önce hediye edilen VIP hesap uygulamasının iptal edilme sebebi de buymuş."
"Dediklerinden hiçbir halt anlamadım bilgisayarcı."
"Efendim," dedi Liv buradan duyabildiğim derin bir nefes alarak. "Bay Usher Raymond'ın sizi keşfetmesi, tesadüf değilmiş. Bunu birisi sağlamış. Birisi yaklaşık 20 saat içinde aralıksız IP gizlemiş, sahtecilik yapmış, binlerce e-mail adres almış ve Bay Raymond'ın VIP adresi bloke olana kadar sizin hakkınızda bilgiler göndermiş."
Bu, hayatım boyunca dilimin çözülmeyecek gibi tutulduğu ilk andı.
"K-k-ki-kim?" diye kekeleyebildim duymuş olduğunu umarak.
"Bilgisayar sahibi Austin Hunter. Başta o olduğundan emindim, elbette kapısına iki tane sahte polis gönderip, tehdit etmeden önce."
"Ne yaptım dedin?"
"Ben işimin ehliyimdir Bay Bieber. Ve tecrübelerim bana tek bir şeyi işaret ediyordu. Bu kişi Austin değildi. Ve evet, değilmiş de. Tehditler onu öttürdü."
"Liv," nefesimi öfkeyle telefona verdim. "Bana o kişinin adını söyle."
"Memnuniyetle." bir an duraksadı. "Geldiğiniz yeri borçlu olduğunuz kişi," dedi ukalaca, "Melanie Elizabeth Gibbs."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yaz Gecesi Rüyası
Fanfiction"Seni seviyorum," diye fısıldadı ara verdiğinde. "Seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum.." her öpücüğünden önce bana bunu fısıldıyordu. "Tanrım, seni çok seviyorum.." "Tanrıyı mı, beni mi?" geri çekilip şüpheyle yüzüne baktım. "Tanrıçayı.."...