9. Bölüm
"Yani.. yanlış hiçbir şey yapmadım öyle mi?"
"Hiçbir şey." dedi başını abartılı hareketlerle sağa sola sallayarak. Bu yaptığı saçlarının savrulmasına sebep oluyordu ve uzun bir süre cevap vermeyi unutup dudağımı kemirerek onu izlememi sağlamıştı.
Boğazımı temizledim. "Yanlış bir şey de söylemedim? Sayıklamadım?"
"Hayır, hareketsizce oturuyordun."
"Peki kendime geldiğim zamanki pozisyona nasıl geldik öyleyse?"
"Eh bilirsin, yağmur altında hareketsiz oturmaktan daha romantik olacağını düşünmüştüm." dedi sırıtarak. Gözlerimi devirdim.
Mezarlığın ıslak kapısını çekti ve önden gitmem için elini nazikçe öne uzattı. Kapıdan çıkıp yürümeye başladım. Arkamdan gelen adımlarının sesini duymak rahatlatıcıydı. Bir yandan da, yağmur sırasında dediği gibi 'hiçbir şey' olmadığını tekrarlayıp, kendime sorun olmadığını söylüyordum. İşe yaradığı söylenemezdi, keşke o anları biri kameraya çekip önüme koysaydı.
Arabasını görünce bir şey aklına gelmiş gibi hızlı adımlarla yanımdan uzaklaştı ve hızla kapıyı açtı. "Hey.. küçük Amanda.. Altı buçuk yaşındaki arkadaşını buldum." dedi beni işaret ederek.
"Bayım," dedi adının Amanda olduğunu öğrendiğim çiçek satan minik kız, omuzlarını dikleştirip arabadan inerek. "Ben küçük değilim. Siz fazla büyüksünüz." hanım hanımcık yürüdü ve yanıma geldi. "Benim de büyükannem en çok beyaz lale sever!" dedi kıkırdayarak. Ardından koşarak tezgahın arkasına geçti.
Arkasından şaşkın bir gülümsemeyle bakarken Justin komik bir ifade almış yüz ifadesini saklamadan yanıma geldi. Kaşlarını kaldırmış, Amanda'ya bakmaya devam ediyordu. İstemsizce kıkırdadım. Şüpheyle bana baktı ve ardından o da gülmeye başladı.
Gülümseyişiyle yüzünde oluşan minik gamzeye dokunmamak için büyük bir uğraş veriyordum. Dudaklarımın, kıvrılmış dudaklarını ne kadar arzuladığından bahsetmiyorum bile.
"Buraya," etrafı süzmesi bitince bana döndü. "Yürüyerek mi geldin?"
"Evet, bir sorun mu var?"
"Yoo, hayır elbette yok." arabasını işaret etti. "Hizmetinizdeyiz."
"Öyleyse birlikte toz olmaya bakın," dedim gözlerimi devirerek. Evet, ne yaptığı umrumda değildi, arkadaş bile sayılmazdık.
Arkamı dönmüş yürümeye başlayınca eli bileğimi sardı. "Melanie, yalnızca seni evine bırakacağım. Hem, yağmur tekrar başlayabilir farkındasın, değil mi?"
Kaygıyla gökyüzüne baktım. Haklı olabilirdi. Başımı eğip bir kaç kere onaylarcasına salladım ve açtığı kapıdan içeri girdim.
Bir süre ikimiz de konuşmadık. Halinden hiç şikayetçi görünmüyordu, benim içim içimi yerken onun bu kadar rahat olması sinirime dokunsa da açık vermiyordum.
Ev görüş alanıma girince içinde 'nihayet!' bulunduran derin bir iç çektim. Justin bu halime alayla gülümsemekle yetinmişti. Evin önüne geldik, yavaşladı ve..
Hayır kapıyı açmadım. Hayır, sebebi dönüp onu öpmek falan değil. Üzgünüm, yanımdaki dünya yıldızı ben daha ne olduğunu anlayamadan gaza yüklenince ikisini de yapmam imkansız.
"Ne yapıyorsun!"
Cevap vermedi.
"Lanet evimi geçtin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yaz Gecesi Rüyası
Fanfic"Seni seviyorum," diye fısıldadı ara verdiğinde. "Seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum.." her öpücüğünden önce bana bunu fısıldıyordu. "Tanrım, seni çok seviyorum.." "Tanrıyı mı, beni mi?" geri çekilip şüpheyle yüzüne baktım. "Tanrıçayı.."...