1 Mart, 2007
"Biz gölgeler, kusur işlediysek eğer,
Şöyle düşünün ve bizi hoşgörün:
Bu hayaller görünürken sahnemizde,
Siz de biraz kestirdiniz yerinizde."
Kapanışın ardından tiyatro usulca boşalmaya başlamıştı. Kimileri sahne arkasına gidip oyuncuları tebrik ediyor, kimileriyse hızlıca çıkmaya çalışıyorlardı. Benimse tek yaptığım onları izleyerek yavaş adımlarla tiyatronun çıkışına doğru yürümekti. Otururken yalnız geldiğim fark edilmiyordu en azından; şu an ise yan yana yürüyen, birbirlerinin koluna giren insanların arasında yalnız yürüyen tek kişi olduğumu fark ediyordum..
Çıkmamın bir yolu olmadığını nihayet anlayınca, diğer çıkışlardan birine yöneldim. İşe yaramıştı, bu çıkış kullanılabilecek durumdaydı. Hızla açtım ve önüme çıkan merdivenlerden koşarak indim. Yürümeye başlamıştım ki müziğin sesiyle tekrar arkamı döndüm.
Neydi o an hissettiğim? Sakin kafayla bile adını koyamıyordum.. Benim yaşlarımdaydı.. Taktığı kepin altında saçları güneşle düet yapıyor, görenleri kıskandıracak altuni parıltılar saçıyordu. Hayatımda gördüğüm en mükemmel şekillenmiş dudaklardan şarkının sözleri, ölümünü kabullenemediğim, hayatta yalnız kalmama sebep olan büyükannemin yaşlı işi bulduğum kehribar setine âşık olmama sebep olan renkte gözlerindense anlam veremediğim bir hüzün akıyordu.
Çekingence ona doğru bir kaç adım attım. Oturup oturmamakta kararsız olduğum için tepesinde dikilmeyi tercih etmiştim. Ben parmaklarının yıpranmış gitarına bıraktığı darbeleri izlerken o şarkıyı kesmiş ve merakla beni süzmeye başlamıştı. Birden bire kafamı bu büyülenmiş budala bakışlarımdan kurtulmak amacıyla sağa sola salladım.
"Selam." dedim sesimi normal tutmaya çalışarak.
Başını sallamakla yetindi. "Oturmaya ne dersin?" dedi yanını göstererek.
Ah, evet elbette. Şu an kalbimin bir anda göğsümden fırlayıp dünyanın öbür ucuna kaçmayacağından emin olsam bunu yaparım.
"Peki." dedim yine de. Hızlanan nefes alış verişlerimi fark etmesini istemiyordum.
Tiyatroyu işaret etti. "Oradan mı geliyordun?"
Bakışlarını takip ettim ve başımı onaylarcasına salladım. "Bir Yaz Gecesi Rüyası –Shakespeare.” dedik aynı anda.
Gülümsedi. Ardından bir sessizlik oldu. Sessizliğe gömülüp kalbimin kulak tırmalayan gelgitlerini duymaması için hızla söyleyecek bir şeyler aradım.
"Söylediğin şarkı.. Daha önce duymamıştım."
Bu onu heyecanlandırmıştı. Müzik konusunda konuşmaktan hoşlandığını anlamam hiç zor olmamıştı.
"Yazdıklarımdan biri sadece." dedi omuz silkerek.
"Ya-yazdıkların mı? Ama bu harika! Hem sesinin de ne kadar büyüleyici olduğunu farkında mısın?"
Kıpkırmızı kesilmem için bir saniye yetmişti. Bilinçaltımda konuşan Melanie'lerden biri biraz daha belli et Mely, hiç sorun değil bizim için gibi bir şey zırvalıyordu.
Yine de söylediklerim, gözlerindeki anlamsız hüznü silmeyi başarmıştı. İlk denemesinde kekeledikten sonra "Teşekkür ederim. Şu an farkında olduğum tek şey az önce hayatımın en güzel iltifatını almış olduğum." dedi. "Ya da tek iltifatını.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yaz Gecesi Rüyası
Fanfiction"Seni seviyorum," diye fısıldadı ara verdiğinde. "Seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum.." her öpücüğünden önce bana bunu fısıldıyordu. "Tanrım, seni çok seviyorum.." "Tanrıyı mı, beni mi?" geri çekilip şüpheyle yüzüne baktım. "Tanrıçayı.."...