14. Bölüm
Söyledikleriyle beni ne kadar şaşırtıp, üzerimde böyle bir etkisi olduğunu anlamasın diye gözlerimi bir kaç defa kırpıştırıp kendime gelmeye çalıştım.
"Tamam," dedim yüzüne bakmadan. "Dediğin gibi olsun."
Piyeste oynamayı kabul etmem onu affettiğim anlamına gelmiyordu ki. Ona teslim olmuş falan da sayılmazdım... Değil mi?
Kabine doğru ilerlemeye başlamadan hemen önce, yüzünün sıcak bir gülümsemeyle aydınlandığını gördüm. Tanrım, bir gülümseme nasıl bir insanı tamamen değiştirebilir ki? Ya da.. bir gülümseme nasıl insanın kalbine baskı yapabilir ki?
***
"Gecenin demir dili on ikiyi vurdu.. Sevgililer, yatağa. Peri vakti geldi sayılır." önümüzden ilerleyen iki çift hızla sahnede dekorlarla oluşturulmuş iki odacığa yerleştiler.
Elim Justin'in avcu içinde, onun önünden yürürken beni durdurdu. Gülümseyerek ona döndüm ve saf aşkla dolmuş bakışlarından etkilenmemeye çalışarak yanağıma yasladığı elinden destek alıp dudaklarımı onunkilere bastırdım. Bu sergilediğimiz, iki insanın aynı zamanda nasıl bu kadar yakın ve bu kadar uzak olabileceğinin görsel kanıtı gibiydi.
Üç çiftin mutlu biten hikayesinin ardından sahnede efektlerle süslenmiş binlerce ışık patladı ve gösteri sona erdi.
Anında Justin'den uzaklaştım ve sahne arkasına ilerledim. Epilog dansını onun profosyonel dansçıları yapacağı için şanslı sayılırdım. Sahiden, etkinliği satın alan bir Justin Bieber olmadan da yerel gazeteye çıkabilirdik. Şimdiyse, haber yapan her kaynağın magazin sayfasına kapak olacaktık. Bir kız başka ne ister ki? (!)
"Nereye kayboldun?" makyaj aynasından arkamda beliren Justin'e bakma gereği duymadım bile.
"Buradayım işte." dedim umursamazca yüzümü yoğurda çeviren pudrayı silerken.
"Tamam," omuz silkti. Ona tavır yapmamı önemsiyor gibi görünmüyordu. "15 dakikaya çıkacağız, çabuk hazırlan. Röportaj için gelen birileri olursa kabul etme; vaktimiz yok. Bizimle ilgili bir şey soracak olurlarsa ve cevaplamak durumunda kalırsan, benim açıklayacağımı söyle."
"Ne demek çıkacağız? Bizim hakkımızda mı? Neden bahsediyorsun-" odanın kapısı yüzüme kapandı.
Sinirle üstümdekileri sıyırdım. Bunu yapmasından nefret ediyordum. Elbette onunla hiçbir yere gitmeyecektim. Düşünmesi aptalcaydı.
Zorlanarak da olsa yüzümdeki makyajı kazıyarak çıkarabilmeyi başarabilmiş, kostümlerden kendi kıyafetlerime dönebilmiştim. Şey, pembe şort, beyaz tişört ve pembe converselerden söz ediyorum.
Eşyalarımı toplayıp hızla çıkışa ilerledim. Hava kararmıştı ama karanlık beni pek etkileyemedi. Çünkü çıkış kapısını açar açmaz yüzümde binlerce flaş ışığı patlamıştı. Öyle ki, şu an görme yetimi kaybetmiş olmam uzak bir ihtimal değildi.
"Melanie, etkinliği senin için mi satın aldı?"
"Sahne arkasına el koymak onun fikri miydi?"
"İlişkinizi basından gizlemek için Justin Bieber'dan baskı gördüğün doğru mu?"
"Jelena bitmeden ilişkiye girdiğiniz dedikodularına ne diyeceksin?"
"Tanrım!" arkamdan gelen sese cevap bile veremedim. Justin yanıma gelip, yüzünü basın ordusuna göstermemeye çalışarak beni içeri çekip kapıyı kapattı.
"Sana ne demiştim ben?"
"B-be-ben.."
"Tamam, hadi gidelim." dedi uzanıp elini belime sararak. Nedendir bilinmez, arka çıkıştan bizi bekleyen arabasına yürüyene kadar o eli belimden itmenin binbir yolunu düşündüğüm halde tepki vermedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yaz Gecesi Rüyası
Fanfiction"Seni seviyorum," diye fısıldadı ara verdiğinde. "Seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum.." her öpücüğünden önce bana bunu fısıldıyordu. "Tanrım, seni çok seviyorum.." "Tanrıyı mı, beni mi?" geri çekilip şüpheyle yüzüne baktım. "Tanrıçayı.."...