"O, Katherine, sevdiğin adam kim?"
Katherine bu soruyla kaskatı kesildiğinde gözlerini hızla Arthur'un gözlerine dikti.
###Katherine'in vücudu, vücuduna dayanan Arthur'un sert bedeniyle uyuşurken zihnini toparlamakta bir hayli zorlanıyordu.
Tanrım , bu kadar yakın olmak zorunda mıydı?
Her bir hücresi Arthur'u derinlemesine hissediyor, damarlarında dolanan kan kalbine canhıraş koşturuyor, kapana kısıldığı dolap ve Arthur arasında bir kuş kadar ürkek bir şekilde hızlı soluklar alıyordu.
Arthur'un , kendi bedeninde uyandırdığı yakıcı his en kuvvetli afrodizyaktan bile etkili olmalıydı çünkü şu an beynine doluşan görüntüler hiç de bir leydiye yakışacak türden değildi.Ne zaman bir leydi gibi davrandın Kath?
'Hiçbir zaman' bu soruya uygun bir cevaptı ama şu an aklında daha farklı düşünceler elini kolunu sallayarak dolanıyor,Arthur gölün kenarında onu öptüğü gibi öpsün, dokunduğu gibi dokunsun istiyordu.
Bu isteyiş öyle kuvvetliydi ki deprem olsa İskoçya'da sağlam tek bir ev kalmazdı.
Ateş olsa okyanusları buharlaştırabilirdi sanki.
Yakışıklı yüzü bu kadar yakınındayken ve vücudu kendi vücuduyla nerdeyse bir bütünken mantıklı düşünememesi sanırım normaldi.Kathy, Arthur'a yiyecekmiş gibi bakmayı bırakmalısın.
Evet bırakmalıydı ama neyi ?
Kendi ismini bile unutmuşken neyi bırakmalıydı?
Kalbini esir eden bu adam sonunda aklını da yitirmesine neden olmuştu. Sahip olduğu tek mantık kırıntısı da sonunda onu terk etmişti.
Yüzüne bakmamalıydı. Omzuna bakmalı ve bu işkence son bulana kadar oraya bakmaya devam etmeliydi. Fakat çıplak ve geniş omzu bile iç gıdıklayıcı bir his oluştururken bu imkansız gibiydi.Bir yerler sızlıyordu . Çocuk yanı karşılık bulamadığı aşkıyla yaralanıp kabuk bağlamıştı ve şimdi Arthur ona böyle bakarken yaraları ince ince kanıyor ve sızlıyordu.
Sanki Arthur bir fatihmişde defalarca çocuk kalbine fetihler yapmış ve bütün her yeri tarumar etmişti. Bu öyle bir acıydı ki ışık olsa herkesi kör ederdi. Ama yinede Katherine bile bile bu ışığa kendisini kaptırmıştı.Derin bir iç çekti ve Arthur'un sorusu hiç beklemediği bir anda kulaklarına doldu. 'Sevdiğin adam kim?' diye sormuştu değil mi ? Kendi gözleri Arthur'un denizlerini bulurken , onun gözlerinde dans eden hırçın dalgaları gördüğüne yemin edebilirdi.
Gözlerinden gözlerine değen oklar sivrilip batarken aklının dört bir yanına, sorusuna bir cevap beklediğini fark ediyordu.
Kimden bahsediyordu?
Aklına ahırda söylediği sözler geldiğinde şansına lanet etti.Yalancının mumu Kath... hep erken sönüyor.
Ne diyecekti şimdi ?
Yalan söyledim derse Arthur onu öfkesiyle öldürebilirdi ama yalan söylemedim derse de öldürecekmiş gibi duruyordu.
Arthur'un bakışlarındaki açlığı fark edemeyerek şaşkınlıkla dudaklarını araladı.
Onu kıskanmış olabilir miydi?
Bu düşünce bir bebeğin ilk gülüşünden kopan mutluluğa benzer bir his doğururken, içinde kuruduğunu düşündüğü umudun tomurcuklandığına emindi.Yapma Kath, umutlanmak sadece yeni yaralar acıyor.
Katherine'in mantıklı yanı iç sesine hak verirken diğer yanı çiçekler açmak isteyen umudunu çepeçevre sarmıştı.
Peki nasıl emin olacaktı?Duruşunu kısıtlı alanın el verdiği ölçüde dikleştirip, dudakları Arthur'un çenesini süpürür gibi geçerken
"Bu seni neden ilgilendiriyor ?" dedi umudunun sesine yansımasına engel olmaya çalışarak ve birazda umursamaz davranmak için çabalayarak.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşlerimin Kızıl Saçlı Kızı(Tamamlandı)
Historical FictionArthur McQueen, geçmişinde kabusu olan kızın on yıl sonra hayali olacağını bilebilseydi kendisini öldürmeyi tercih ederdi hiç şüphesiz. " Senden nefret ediyorum Arthur McQueen. Senden ve içimde uyandırdığın duygulardan nefret ediyorum '' " Hayır...