Medya: Jung Kook kişisi Fire tizırından.
Keyifli Okumalar!
###
Jung Kook, her geçen gün mektuplarını alabilmek için sabırsızlanmaya başlamıştı. Yoğun geçen yeni albüm çalışmaları yüzünden kaçamak yapması da söz konusu değildi. Daha bir gün geçmişken cevap gelip gelmediğini merak ediyordu. Çocuksu sabırsızlığıyla abilerinden birinin yanında buldu kendisini.
"Hyung, Senden bir şey isteyebilir miyim?" Jin karşısındaki gence baktığında isteğinin masumane bir şey olmadığını düşündü. "Ne istediğine bağlı Kookie." Jung Kook, ona hoş bir tebessüm sunarken "Hyung, bir yere gidebilir miyiz? Sadece yarım saat. Hatta 20 dakika yeter." dedi. Jin, Jung Kook'a imalı bir bakış attı. Küçüğünü sorguladı bakışlarıyla. İmalı bakışı masumlukla cevap bulunca; Jin, daha fazla üstelemeden isteğini kabul etti. Kahve alma bahanesiyle şirketten ayrıldılar.
Jin, Jung Kook'un bu eski mahallede ne yaptığını anlamadığını belirtse de Jung Kook sessiz kaldı. Bir mektup arkadaşının olduğu -aynı zamanda bu arkadaşın eskiden hayranı olduğu gerçeğiyle- pek hoş karşılanmayacaktı. Bu küçük eğlencesi anında son bulacaktı. Jung Kook şimdilik bunun bitmesini istemiyordu. Araba posta ofisinin önünde durduğunda Jung Kook, "Hyung sadece on dakika. Hemen döneceğim." diyerek arabadan indi. Yaşlı kadına gülümsedikten sonra posta kutularının olduğu tarafa geçti. Yine cevap gelmişti. 'Ji Hye hızlı cevap yazıyor' diye geçirdi içinden. Hızla zarfı açtı ve mektubu alıp masaya geçti. Satırlar dudaklarından dökülürken, anlamak için birkaç kez daha okudu mektubu.
Sevgili Kook;
Bana bir şans tanıdığın için minnettarlığımı ifade edecek bir kelime bulamıyorum. Bana umut verdiğin için teşekkür ederim. Umudum olduğun için, beni umursadığın için minnettarım.
Bir söz var. Belki duymuşsundur.
'Geçmişi seven geleceğe aşık olur.'
Bu aslında öylesine bir söz değil benim için. Ben geçmişi severken geleceği bekler oldum. Geleceğe geldiğimde ise geçmişi özledim. Aslında özlediğim geçmiş değildi. Benim asıl özlediğim, yaşayabildiğim zamanlardı. Çok edebi yazdığımın farkındayım. Sadece seni karşılaşacağın duruma hazırlamaya çalışıyorum. Aylardır mektup yazdığımı söylemiştim. Umutlarıma cevap olman güzel olsa da seninle benim bu şekilde karşılaşmamızın gerçekten önemli bir nedeni var. Belki bu neden sana çok saçma gelecek, bana inanmayacaksın. İnanmanı tüm kalbimle istesem de bu seni zorlayabileceğim bir şey değil. Lütfen okumaya devam et ve kalben inanırsan o zaman bana yaz.
Kook, ben ölüyorum. Ölmek istemiyorum. Daha yaşamam gereken şeyler var. Üniversite okumak istiyorum. Belki doktor belki de öğretmen olurum, bilmiyorum. O kadar vaktim var mı onu da bilmiyorum. Bir kez olsun BTS konserine gidebilmek isterdim. Aşık olmak isterdim. Arkadaşlarımla geziye gitmek isterdim. Aslında çok şey var yapmak istediğim. Buraya yazıp sıkmak istemiyorum. Aslında çoktan sıktım değil mi? Bunlardan bana ne diyebilirsin. Bu senin en doğal hakkın. Ama Kook, yaşamak da benim hakkım değil mi? Yaşamına son vermek isteyen binlerce insan varken yaşamak isteyen benim için zaman neden bu kadar kısa?
Çok ağladım, çok bağırdım. Ama hiçbir zaman ölmek istemedim. Hep dua ettim, yalvardım. Biraz daha zaman istedim. Sonra bir mucize oldu Kook. Zamanı bana verdiler. Kendimi fantastik bir filmin başrol oyuncusu gibi hissetsem de bu mucizeye inanmayı seçtim. Tek şansımı kaybetmek istemedim. Bir önceki mektupta senden tarih yazmanı istemiştim. Eğer yanlış yazmadıysan -ki yanlış olduğunu sanmıyorum- bu mucize gerçek. PK1711, bir mucizeyi gerçekleştiriyor.
Hâlâ anlamadığını biliyorum Kook. Çok fazla uzattım o yüzden kısaca durumu açıklayacağım. Bizim zamanlarımız arasında koskoca dört yıl var. Sen 2016 da yaşarken ben 2020'de yaşıyorum. Saçma değil mi? Ben de öyle düşünmüştüm.
Saçma olsa da bu benim gerçeğim. Tek umudum senin yardımın. Bana yardım et Kook. Yaşamama yardım et.
Bana deli diyebilirsin, ya da başka bir şey. Bu deliye inandığında mutlaka yaz. Bekliyor olacağım.
Sevgiler.
29.04.2020 , 15:18
Jung Kook, defalarca okuduğu satırları sindirmeye çalışırken gözünden bir damla yaş düştü. İnanmadı yazan kelimelere. 'Bu gerçek olamaz!' diye geçirdi içinden. Mektubu tutan elleri titrerken mektubun satırları beyin duvarlarına çarpıp yankılanıyordu. 'Ben ölüyorum.', 'Bana yardım et.', 'Ben 2020'de yaşıyorum.' ve daha fazlası.
Gözünden akan yaşları elinin tersiyle sildikten sonra yaşlı kadına çevirdi bakışlarını. Sesi bedeni gibi titrerken, "Bu mektubu kimin bıraktığını biliyor musunuz?" diye sordu kadına. Yaşlı kadın Jung Kook'a hiç de yardımcı olmayarak kuru bir 'bilmiyorum' diyebildi. Jung Kook, "Bu! Bu çok saçma." dediğinde yaşlı kadın gülümsedi. "Saçma olan inanmaya olan korkumuz genç adam." dedi. Yaşlı kadın gencin karmaşıklığını gidermek yerine onu büyük bir kaosun içine sürüklemişti. Jung Kook, bütün bunlara anlam aramaya çalışırken kapıya yöneldi. O sırada kadının sözleri onu durdurdu.
"Sana unutma demiştim genç adam." Kadın yine gülümsedi. Jung Kook ifadelerini kontrol edemezken kadının sürekli tebessüm etmesi sinir bozucu olmaya başlamıştı. Jung Kook, yaptığının saygısızlık olduğunu bilmesine rağmen onun sözlerini umursamadan kapı kolunu çevirdi. Kapının gıcırtısına kadının sesi karışmıştı.
"Geçmişi seven geleceğe aşık olur."
###
Ben ne yaptım? Ne yaptım ben? Yaptım ben ne?
Biri beynime kürekle vursun.
Hadi ben kaçtım. Adiyos Amigos!
Aşk ile kalın~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PK1711 || Jeon Jung Kook ✔
Fanfiction"PK1711 Kullanılabilir durumda genç adam." "Pekâlâ onu alıyorum." Geçmişle geleceği birleştiren bir hikâye... Bir çöplük hikâyesi. to: @BilgesuTrkeli Uyarlamadır.