0.1

1.5K 84 32
                                    

Selam!

PK1711 geri döndü! 

Bu hikâyeyi 24.04.2016'da yayımlamaya başlamıştım ve geri dönsün istedim. Hikâye genel olarak çok özel benim için. Kardeşim için yazdığım için ayrı bir özel :)

Keyifli Okumalar!

Medya: Jeon Jung Kook - Lost Stars Cover

###

Jung Kook aldığı iki saatlik iznin mutluluğuyla hazırlanıp, kaldığı yurttan ayrıldı. En güzel yaşlarını pratik odasında harcadığı için üzülse de; ara sıra aldığı bu izinler onun mutlu olmasını sağlıyordu. Sırt çantasına doldurduğu fotoğraf makinesi ve lensler omzunu zorlayacak olsa da umursamadı. Gezdiği her yerin fotoğrafını çekip, karanlık odada onları basmak için geçireceği saatler heyecanlanması için yeterliydi. Sırt çantasını omzuna geçirip ilk gelen otobüse bindi. Bir ünlü olarak otobüse binmesi absürt olsa da halkın arasında olmak hoşuna gidiyordu. Yolculuk boyunca gördüğü her şeyin fotoğrafını çekmeye başlamıştı bile. Onu görenler gerçekten golden maknae olup olmadığını tartışırken; o herkese gülümseyerek kendini gösteriyordu. Şanslıydı Jung Kook. Hayranları onu sıkmadan, zorlamadan, rahatını bozmadan seviyordu. O manzaranın fotoğrafını çekerken, hayranları da onun fotoğrafını çekiyordu.

Otobüs güzergâhı Seul'un tarihi mahallelerin birinden geçerken hızla çantasını tekrar omzuna taktı ve düğmeye bastı. Durakta inip yürümeye başladı. Hanokların bulunduğu sokaklarda yürürken eskilerin ne kadar değerli olduğunu düşündü. Geçmişle geleceği bir arada tutan bu sokaklar şüphesiz insanı huzura kavuşturuyordu.

Jung Kook fotoğraf makinesinin lensini değiştirmek için küçük bir kitapçının önünde durdu. Başını kitapçıya doğru çevirdiğinde gülümsedi. Şimdilerde yaygın olan lüks kitapçılar gibi değildi. Rastgele dizilmiş, sararmaya yüz tutmuş binlerce kitap vardı içeride. Elinde olmadan kendini kapıdan girerken buldu. Kapının açılması sırasında gelen zil sesiyle, yaşlı kitapçı gözlerini gelen gence çevirdi. Yaşlı adam için mutluluk sebebiydi bu. Yeni gençlik, alışveriş merkezlerine ya da teknolojiye olan bağımlılığıyla esir hayatı yaşıyordu. 'Genç bir yüz görmeyeli uzun zaman olmuştu.' diye geçirdi içinden yaşlı adam. Jung Kook yaşlı adama gülümseyerek içeri girdi.

"Hoş geldin genç adam," dedi yaşlı adam. Jung Kook konuşmadan önce okuma gözlüğünü düzeltmiş olan adama baktı. Yaşına ve görünüşüne zıt olarak gür çıkan sesi Jung Kook'un hoşuna gitmişti. "Kitabeviniz çok güzel. Bu tarz bir yer görmeyeli uzun zaman olmuştu," dedi. Yaşlı adam gencin sözlerine gülümsedi. "Senin gibi genç bir adamı da burada görmeyeli uzun zaman oldu." İkisi de tebessümle birbirine bakarken, Jung Kook raflar arasında dolaşmaya başladı. Yaşına rağmen o eskiye âşıktı. Yaşıtları gibi teknolojiyi değil geçmişin izlerini taşıyan şeyleri severdi. Dijital yerine filmli fotoğraf makinesi kullanmasının en büyük sebebiydi belki de bu. Eline aldığı bir romanı karıştırmaya başladı. Oldukça eski görünüyordu. Belki de kullanılmıştı. Yer yer çizilmiş satırları görünce daha önce birinin elinden geçtiğini anladı. 

"Bu kitabı almak istiyorum," dedi yaşlı adama dönerek. Yaşlı adam seçimine gülümseyerek "'Uğultulu Tepeler', güzel seçim. Yazarın tek kitabı. Bu yüzden olsa gerek; bana göre dünya üzerindeki en değerli kitaplardan biri," dedi. Jung Kook bilmeden yaptığı güzel seçimiyle mutlu olmuştu. "Ne kadar?" diye sordu. Yaşlı adam ilk defa gelen bu genci tekrar görmek istediğini belirtircesine konuştu. "Ücretsiz," dedi önce ve sonra devam etti. "Tabii okuduktan sonra geri getirirsen." Jung Kook, gülümseyerek konuşmaya başladı. "Mutlaka geri getireceğim efendim," dedi ve kitabı çantasına attı. Yaşlı adamı saygıyla selamladıktan sonra kapıya yöneldi. Son anda aklına gelen şeyle adama döndü tekrar. "Şey... Acaba buralarda başka bu tarz yerler var mı?" Yaşlı adam genci gerçekten sevmeye başlamıştı. 'Geçmişi seven biri geleceğe âşık olur' diye geçirdi içinden. "İki sokak ileride posta ofisi var oraya gidebilirsin. Bir de eski bir fotoğrafçı. İyi eğlenceler genç adam."

Jung Kook nazikçe teşekkür edip selamladı yaşlı kitapçıyı. Çantasını omzunda düzelttikten sonra "İstikâmet posta ofisi!" diyerek yürümeye başladı. Yürürken gördüğü her şeyin fotoğrafını çekmeyi ihmal etmedi. Pozunun bittiğini gördüğünde çantasından bir film daha çıkarıp yerleştirdi. Henüz çıkarmış olduğu film şeridinin etiket kısmına günün tarihi atmayı ihmal etmedi. Biraz daha yürüdükten sonra yaşlı adamın bahsettiği posta ofisine gelmişti.

Gerçekten burası geçmişin izleriyle yoğrulmuş bir yerdi. Jung Kook o muhteşem gülümsemesini bozmadan içeriye adımını attı. Her karşılaştığı kişinin yaşlı olması onun rahatça gezmesini sağlamıştı. Bu sefer karşısında duran ise yaşlı bir kadındı.

"Hoş geldin genç adam," dedi kadın. Jung Kook kadının pamuksu sesine kayıtsız kalmayarak saygıyla eğildi önünde. "Posta kutusu mu almak istiyorsun?" diye sordu kadın. Jung Kook'un duyduğu şeyle gözleri parlamaya başlamıştı. "Aslında nasıl kullanacağımı bile bilmiyorum," dedi Jung Kook. Yaşlı kadın gencin sözlerine tebessümle karşılık vermişti. "Sizin kullandığınız o akıllı telefonlardan çok daha kolay," dedi ve devam etti. "Mektup yazarsın, kutuya atarsın, cevap gelince de kutudan alırsın." Jung Kook düşünmeden cevap verdi. "Ama mektup gönderebileceğim kimse yok," dedi. Yaşlı kadın genç adama doğru bir liste uzattı. "Burada kutular ve kodları var. Gönderecek kimsenin olmaması senin bir kutuya sahip olmana engel değil genç adam," dedi. 

Eline aldığı listeyi incelemeye başladı. Jung Kook listeye bakarken gözüne bir kutu takıldı. Bakmaya devam ederken yaşlı kadının sesi tekrar kulaklarını doldurdu. "Belki de mektup arkadaşınla daha tanışmamışsındır." Jung Kook kadının sözlerine gülümsedi ve listede seçtiği kutuyu gösterdi. 

"PK1711'i alabilir miyim?" dedi. Yaşlı kadın listeyi eline alıp inceledi. 

"PK1711 kullanılabilir durumda genç adam," dedi yaşlı kadın. Jung Kook mutlulukla; "Pekâlâ, onu alıyorum," dedi. Yaşlı kadın çekmecesindeki anahtar indeksini karıştırıp yıllardır kullanılmamış olan anahtarı en arkalardan bulup çıkardı. Genç adama uzattığında karşılık olarak samimi bir teşekkür elde etti. Jung Kook anahtarı alıp ayrılırken yaşlı kadının sesini tekrar duydu. 

"Geçmişi seversen, geleceğe âşık olursun genç adam. Bunu sakın aklından çıkarma," dedi. Jung Kook yaşlı kadının sözlerini aklının bir köşesine yazarken eğilerek selam verdi ve kapıdan çıktı. Çok ilginç ama çok da güzel bir gün geçirdiğini düşünürken kolundaki saatine takıldı gözleri. İzin süresi bitmek üzereydi. Tekrar izin alabilmek için zamanında yurtta olmalıydı. Bu yüzden ilk gördüğü taksiye atlayıp yurda geri döndü.

###

Seviliyorsunuz...

Aşk ile kalın~

PK1711 || Jeon Jung Kook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin