Medya: Jung Kook'un sürücüsüz hareket edebilen, yanan bisikletle imtihanı.
###
Jung Kook kendini arabaya attığında Jin onun yüzünü inceledi. Arabadan inerken mutlu görünen Jung Kook'a olan şeyi merak ediyordu. 10 dakikada değişen şeyi öğrenmek için "Kookie, ne oldu? Neyin var?" diye sordu. Jung Kook, aklını çevreleyen düşüncelerin arasında duyduğu soruya kısa bir 'iyiyim' cevabı vererek geçiştirdi. Şirkete dönmeden önce kahveleri almayı unutmadılar.
Şirkete geldiklerinde Jung Kook hiçbir şeye konsantre olamayınca çalışmaya ara verdiler. Nam Joon, Jung Kook'un tavırlara sinirlenip üzerine yürüdü. "Jung Kook, sorun neyse söyle birlikte çözelim. Bu şekilde davranarak bir yere varamazsın." Nam Joon'un sözleri üzerine Jung Kook sadece boş boş bakabilmişti. Tek düşündüğü Ji Hye'nin mektuba yazdıkları ve gizemli posta kutusuydu. Hâlâ gerçek olduğuna inanamıyordu. Hoş böyle bir şeye kim inanırdı ki? Ji Hye inanmıştı. Bu mucizeyle yaşayabileceğine inanmıştı.
Jung Kook, elini saçlarına daldırıp saçlarını çekiştirdi. Aklındaki şeyler gerçek hayatına zarar vermeye şimdiden başlamıştı. Büyüklerinin söylediği her söz uğultu olup havaya karışırken, mektubun satırları beyninin her köşesini ele geçirmeye başlamıştı. Daha fazla dayanamayıp pratik odasını terk etti.
Yurda geldiğinde kendini odasına kapattı. Cebinde kabarıklık yapan buruşmuş mektubu çıkardı. Tekrar tekrar okudu uzun mektubu. Her defasında, "Bu gerçek olamaz!" diye söylendi. Yataktan hızla kalkıp masasına yöneldi. Diğer mektupların bulunduğu kutuyu alıp mektupları çıkardı. Sırayla okudu mektupları. Yine de aklı almıyordu. Gelecekteki biriyle konuşuyor olmak, uçan köfteler kadar saçmaydı çünkü.
Jung Kook, düşüncelere boğulmuş bir şekilde zar zor bir haftayı geçirdi. Düşünmek istemiyordu ama onun isteği dışındaydı her şey. O istemese de beyni düşünmeye itiyordu onu. Daha fazla dayanamadı ve sırt çantasını da alıp yurttan ayrıldı.
Eski posta ofisine geldiğinde genç bir kız görünce şaşırdı. Genç kız, gülümseyerek "Hoş geldiniz," dedi. Jung Kook, fark edilmemek adına şapkasını daha da indirerek başıyla selamladı. Tek kelime etmeden posta kutusuna yöneldi. Kutuyu açtığında mektup göremeyince, 'gerçekten cevabımı bekliyor olmalı' diye geçirdi içinden.
Cevap yazacaktı. Zaten bunun için gelmişti buraya. Çantasını açtığında getirmediği kağıt için bir küfür savurdu. Bankonun arkasındaki genç kız sözünü duyunca, "Bir sorun mu var efendim?" diye sordu. Jung Kook kıza dönüp bir süre yüzüne baktı. Maskesini biraz çekiştirdi. Zira fark edilmek en son istediği şey bile değildi.
"Bir kağıt alabilir miyim?" dedi. Kız gülümsedi ve çantasından bir kağıt çıkardı. Jung Kook kızın çıkardığa kağıda boş gözlerle bakıp kıza döndü. "Beyaz yok muydu?" deyince kız gülümsedi. "Beyaz çok sade değil mi? Bence hayatı renklerle yaşamak çok daha güzel," dedi kız. Jung Kook, kağıdı alıp masaya geçti. Şapkasını çıkarıp saçlarını karıştırdı. Şakaklarını ovmaya başladı. Düşüncelerini kağıda dökmek her zamankinden daha zor olacaktı. Bunun farkındaydı. Yavaş da olsa yazmaya başladı.
Sevgili Ji Hye;
Bir hafta oldu. Mektubunu belki yüz kez okudum. Bir yanım yazdıklarına inanmak isterken bir yanım inanmamakta ısrarcı. Cidden böyle bir şey olabileceğini aklım almıyor. Kimseye anlatıp danışamıyorum. Bunu kime söylesem bana delirdiğimi söyler sanırım. Belki de deliriyorum.
Bana inanmadan yazmamamı söylemiştin. Çok direndim. Sana yazmamak için çok direndim ama buradayım işte. Kelimeleri toparlayamıyorum. Çok fazla soru var aklımda. Nereden başlayacağımı inan bilmiyorum.
Beni en çok etkileyen şey ölmek üzere olduğunu söylemen sanırım. Bu benim sana yardım etme isteğimi tetikliyor. Ama ölmek üzere olan birine nasıl yardım edebilirim bilmiyorum. Hâlâ inanmıyorum aslında. İnanmak için bir şeylere ihtiyaç duyuyorum. Bana inanmam için bir sebep verebilir misin Ji Hye?
İnanmama yardım et ki sana yardım edebileyim.
Bu arada bu kalpli mektup kâğıdı için çok üzgünüm. Başka çarem yoktu.
Cevabını bekliyorum Ji Hye.
Sevgiler.
Jung Kook, yazmayı bitirince gözden geçirdi yazdıklarını. Hata yapmış olsa da düzeltme şansı yoktu. Mektubu katlayıp zarfa koydu ve kutuya bıraktı. Şapkasını takıp maskesini düzeltti. Bankonun ardındaki kıza gülümseyip posta ofisinden ayrıldı.
Yurda döndüğünde beklemediği bir şeyle karşılaşmıştı. Ellerinde mektuplarla bekleyen bir Bangtan konseyi.
###
Aşk ile kalın~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PK1711 || Jeon Jung Kook ✔
Fanfictie"PK1711 Kullanılabilir durumda genç adam." "Pekâlâ onu alıyorum." Geçmişle geleceği birleştiren bir hikâye... Bir çöplük hikâyesi. to: @BilgesuTrkeli Uyarlamadır.