###
Jung Kook, ellerinde mektuplarla bekleyen büyüklerini görünce hiçbir yalanın onu kurtaramayacağını anlamıştı. Hoş, şu durumda doğruların bile onu kurtarabileceği tartışılırdı. Jung Kook sakin kalmaya çalışarak sırt çantasını koltuğa bıraktıktan sonra onlara döndü. Jin elindeki mektubu Jung Kook'a doğru sallarken Jong Kook gülümsemeye devam ediyordu. Bu çok sinir bozucu olsa da gülümsemekten başka çaresi de yoktu. Biraz yumuşamış olmalarını umdu Jung Kook. Ama aldığı dönüt başarısızlığının göstergesiydi.
"Jung Kook, gülmeyi kes ve bunları açıkla. Hemen!" Jin'in sesi sonlara doğru yükselirken, Nam Joon onu sakin olması için uyardı. Kavga etmek hiçbir sorunu çözmezdi ve grup içinde olacak en ufak bir tartışma bile birbirlerini üzmekten başka bir işe yaramazdı. Nam Joon, sakince Jung Kook'a "Jung Kook, otur ve bu olanları anlat bize," dediğinde Jung Kook yavaş çekimde tekli koltuğa oturdu. Diğer üyeler de karşısına oturunca Nam Joon tekrar konuştu. "Kook, bu mektuplar ve son bir haftadır olan ruh halin doğrudan bağlantılı. Yanlış mıyım?" dediğinde Jung Kook sadece onayladı. Nam Joon onayı alınca devam etti. "Peki neden bizden sakladın?" Gelen soru karşısında, elleriyle oynayan Jung Kook kafasını kaldırıp liderine baktı. Gerçekten sadece buna mı kızmıştı?
Jung Kook'un hâlâ konuşmaması sorun olmaya başlarken, Yoongi elinde tuttuğu mektubu Jung Kook'a uzattı. "Burada yazanların gerçek olduğuna inanmadığını söyle Kook," dedi. Jung Kook, hâlâ neye inanıp neye inanmayacağını bilemezken bu soruyu nasıl cevaplayacağını düşündü. İnandığını söylese onun delirdiğini düşüneceklerdi, inanmadığını söylese buna neden devam ettiğini sorgulayacaklardı. Jung Kook, kendini arafta kalmış gibi hissediyordu. Çünkü içinde bir yer Ji Hye'nin söylediklerine inanmak istiyordu. Jung Kook bunları düşünürken boğuk bir 'bilmiyorum' bıraktı dudaklarının arasından. Jin saçlarını karıştırıp "Sana bilmeyerek de olsa yardım ettiğime inanamıyorum Kook!" diyerek odayı terk etti. Herkes Jin'in neden bu kadar sinirlendiğine anlam verememişti. Aslında Jin'in tek düşündüğü grubuydu. Bu durumdan dolayı zarar görmelerini istemediği için sert davranıyordu.
Jung Kook Jin'in gidişiyle kalbinde bir yerlerin parçalandığını hissetti. Aptal bir mektup arkadaşı yüzünden büyüklerini üzmenin yanlış olduğunu anlaması gerekiyordu. Nam Joon tekrar olayı ele almak istediğini belirtircesine dikkat çekmeye çalıştı. "Kook, bu yaptığın şey sana eğlenceli gelmiş olabilir. Tamam, biz mektup arkadaşın olmasın demiyoruz. Ama bu tamamen saçmalık!" Jung Kook daha fazla dayanamayarak ayağa fırladı. İlk defa bir büyüğüne karşı sesini yükseltti. "Saçma değil! Ben ona inanıyorum ve onu kurtaracağım!" dediğinde çoktan odasına girmişti, arkasında oldukça sinirli beş kişi bırakarak.
Jung Kook, bu kadar şeyin üzerine sadece düşündü. Sessizce gözyaşlarını akıtmaya başladı. Bir kısmı abileri için, bir kısmı Ji Hye için, büyük bir kısmı da yaşayamadığı şeyler içindi. Jung Kook, çok bunaldığını hissediyordu. Gözyaşlarını silerken bir hışımla yataktan kalktı ve yurttan çıktı. Arkasından seslenenleri umursamadı bile. O hiç asilik yapan biri olmamıştı. Herkes bu yüzden Jung Kook'un tavırlarına karşı oldukça şaşkındı.
Biraz yalnız kalmak belki de onu iyileştirecek tek şeydi. Saatler sonra yurda dönüp sessizce yatağına geçti. Uyumayı diledi. Uyuyup her şeyin bitmiş olmasını...
Üç gün. Koskoca üç gün geçmişti. Jung Kook, özür dilemiş ve bir daha posta ofisine gitmeyeceğine dair büyüklerine söz vermişti. Üç gün boyunca sadece işine odaklanmış, yapabildiğinin en iyisini yapmaya çalışmıştı. Takdir edilesiydi azmi. Bu azim onu buralara kadar getirmişti. Ara sıra aklına Ji Hye gelse de umursamamaya çalıştı Jung Kook. Belki de Ji Hye akıl hastasıydı. Böyle düşünerek kendini avuttu.
Ama bir yere kadar.
Jung Kook, 3. günün sabahında kan çanağına dönmüş gözleriyle kendini posta ofisinin önünde buldu.
###
Bu bölüm çok sıkıcı oldu galiba. Neyse sonraki bölüm biraz ekşınlı olacak söz^^
Seviliyorsunuz.
Aşk ile kalın~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PK1711 || Jeon Jung Kook ✔
Fiksi Penggemar"PK1711 Kullanılabilir durumda genç adam." "Pekâlâ onu alıyorum." Geçmişle geleceği birleştiren bir hikâye... Bir çöplük hikâyesi. to: @BilgesuTrkeli Uyarlamadır.