Bir buçuk hafta geçmişti, Franklin'in, Gwen ile konuşmasının üstünden. O bir buçuk hafta içinde Franklin ve Tony hiç konuşmamıştı, iletişime geçmemişti. Tony, kendini evine kapatmış, evinden dışarı çıkmıyordu. Kimse ona ne olduğu konusunda bir fikre sahip değildi. Kimse onun evinde ne yaptığını, ne düşündüğünü bilmiyordu.
Franklin, şirketin yemekhanesinde, diğer alt seviye çalışanlar ile beraber yemek yiyordu. Bu normalde bir çok patronun yapmayacağı bir şeydi. Ama Franklin son zamanlarda, kalabalığın içinde olmak istiyordu. Hazır Tony'de yokken bu fırsatı oldukça kullanıp, sürekli insanların arasında dolaştı. Kalabalığın içinde muhabiler ve gazeteciler belirip, Franklin'e soru sorsalar da, Franklin onlardan kaçmadı, hepsine, sordukları sorulara düzgün bir dille cevap verdi.
Çünkü hiç onun yüzüne mikrofon sokulmamıştı, flaş ışıklarından kör olmamıştı. Her zaman Tony tarafından üst seviye korumaya sahipti. Onu konferanslar ve halka açık toplantılar haricinde, medya onu hiç yakalayamıyordu.
O bir hafta içinde, sürekli Gwen ile beraber takıldı. Onunla beraber dolaştı, onunla beraber yemek yedi, hatta evine bile davet etti. Her ne kadar ikisi de birbirini dost olarak görse de, ikisi arasındaki dostluk bağları oldukça sıkıydı.
Gwen, geçen bir buçuk hafta içinde Tony'i merak etse de, Franklin ona sürekli onu merak etmemesi gerektiğini, kendi başının çaresine baktığını tekrar ve tekrar hatırlattı. Ama Gwen, yine de ihtiyar için endişeleniyordu.
O geçen süreden sonra, öğlen vakitlerinde. Fraklin, toplantı odasında tek başına oturmuş düşünürken, aniden odanın kapısı çaldı. Franklin, kara kara düşünürken, kapının tıklatma sesiyle, arkasına döndü ve kimin geldiğine baktı. Gelen kişinin Gwen olduğunu görünce, ufaktan bir gülümsedi. "Gwen sen mi geldin?", ardından tekrar önündeki masaya bakmaya başladı, "Seni bu binada pek sık görmezdim. Genelde sevgilin ile takılmaz mıydın?"
Gwen, Franklin'in yanındaki sandalyeye oturdu "Yine ne oldu Franklin? Son günlerde daha bir neşeliydin yanımda iken. Şimdi ise yine eski haline dönmüşsün, bir şey mi oldu yine? Seni mutsuz edecek bir şey mi öğrendin." Franklin, işaret parmağı ile masanın üstünde ufak bir daire çizmeye başladı "Bir şey olduğu yok Gwen. Sadece düşünüyordum. Geçmişi düşünmek uzun zamandır vazgeçemediğim bir şey. Kendimi alı koyamıyorum. Düşünmenin bana kazandırdığı bir şey olmasa da, bilmiyorum. Sadece bundan kurtulmak istiyorum."
Gwen, onun bu dediklerini duyduktan sonra, yüzünü istemeden astı. Çünkü en iyi dostlarından birinin bu durumda olduğunu görmek onu üzüyordu. İçinden Franklin için en iyisi olmasıyla ilgili sürekli dua ediyordu Tanrı'ya. Franklin'in solunda oturan Gwen, sağ elini Franklin'in omzuna koydu. "Bir hafta Tony olmadan geçirdin, ama onu özledin değil mi? Ona alıştığını fark ettin değil mi? Onsuz ileriye bir adım atamadığını fark etmene üzülüyorsun değil mi?
Franklin, bir şey demedi. Çünkü Gwen haklıydı. Franklin, şu geçen hafta içerisinde daha serbest takılmış olsa da, aslında içten içe Tony'i özlemişti. Çünkü doğduğu andan itibaren onunla beraber yaşadı. Doğduğu zaman, Franklin'i kucağına annesi değil, Tony aldı. İsmini Tony ona koydu. Bu yüzden Franklin'in, her ne kadar ona sinirlense de, asla kopmayacak bir bağı vardı.
Franklin'in bildiği, ve sahip olduğu tek aile Tony'nin yanıydı. Onu hiç sevmese de, ona karşı nefret duysa da, Tony'e karşı her zaman bir bağı olacaktı, ne olursa olsun kopmayacak olan. Franklin, bunu kabullenmek istemiyordu. Ama bir yandan doğru olduğuna emin olduğu için, kabul etmemek ona daha çok acı veriyordu.
İki tarafında kabul etmesi gereken bir şey vardı.
Franklin için, Tony, yaptığı her şeyi onu ne olursa olsun korumak için yaptığı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aile | Tony Stark
Cerita Pendek"Söz veriyorum Rhodes" Dünya'nın Iron Man olarak bildiği Tony Stark, bütün gezegeni Ultron'un ordusunun hükmettiği Ultron Çağı zamanında kaybettiği arkadaşı olan James Rhodes'a söylediği sön söz buydu. Tony, Rhodes'a verdiği sözü tutabilmek için...