ona karşılık vermiyordum. zaten istesemde vermem. bana bir piçmişim gibi davranan bir şerefsize ölürümde karşılık vermem. kafasının nasıl çalıştığını bir türlü anlayamıyorum. önce beni üstemediğini ondan uzak durmam gerektiğini söylüyor sonrada gelip beni öpüyor. üstelik sevgilisi var. düşüncelerimden arınıp şimdi zaman dönmem gerek çünkü şuan bacaklarımı beline sardı. onu ittim eive yere düştüm. tamam yer sandığımdan daha sertmiş ve şuan popom çok acıyor. herneyse. " uzak dur benden Justin. önce beni istemediğini söylüyorsun şimdi de beni öpüyosun seni anlayamıyorum. " " ama sen beni istiyorsun öyle değil mi Adele?" kafamı olumsuz anlamda salladığımda bana nefretle bakıp odadan çıktı bir kaç saniye sonrada evden çıktığını anladım. bana neden böyle davranıyor. nefret ediyorum senden geri zekalı. ne istiyosun benden?! telefonumun mesaj sesi yine lanet düşüncelerimi böldü.
Selam! Naber? tamam tamam bunlar gereksiz oldu ama direk konuya girersem polis çağırabilirdin. neyse bu zırvalıkları boşverip konuya girmek isterdim ama mesajla anlatılacak bir konu değil. o yüzden pencereni açarsan hem ben hem de sen sevineceksin.-Bell xoxo
Bell numaramı nerden buldu ki? neyse pencereyi açtığımda içeri girdi. ve kasları her zaman ki gibi ben burdayım millet! diyordu. tanrım bu çocuğun nasıl sevgilisi olmaz! bide diğer tanıdığım kas yığınlarını aksine kibirli kendini beğenmiş bir azgın değildi. bu da iyi bişey. "ee sen neden geldin?" " ben yarın okula gitmeyeceğim. o yüzden dikkatli ol. Jus ve seni konuşurken gördüm. o iyi biri değil. yani tam bir psikopat ve bir kıza nasıl davranması gerektiğini bilmiyor. dikkat et. " " ne yani bu yüzden mi geldin? her neyse beni düşündüğüm için teşekkürler onun ne kadar psikopat olduğunu biliyorum. bir kere görmem bile yetiyor. dikkatli olurum.'' olumlu anlamda kafa sallayıp pencereden geri gitti. Tanrım çok yorgunum. bu günlük bu kadar macera bana fazla benim hayatım okuldan-eve evden-okula olmalı araya kimse veya hiç bir şey girmemeli. kendimi yatağa attım ve uykunun kollarına bıraktım.
lanet alarmın lanet sesi bugün beni kusursuz ve mükemmel uykumdan ayıramadı. bi dakka ne alarm çalmadımı. hayır lanet girsin bu işin içine. hemen saate baktım. Tanrım lütfen gerçek olmasın. saat 10:30 bu ne demek okula 1:30 saat geç kaldım demek. alel acele krem rengi kazak ve siyah dar pantolonumu giyip dılşarı fırladım -cidden- . okula kadar koştum. bu tam bir haksızlık. sınıfa girdiğimde teneffüste olduğumuzu anladım. neyse dersin ortasında girmekten iyidir.yerime doğru ilerlerken sıramda bir kzın oturduğunu gördüm. ama kız fazla tanıdık geliyordu. aten arkası dönük birine benzetmişimdir. '' ıı afedersiniz. burası benim yerim. sakıncası yoksa kalkarmısınız?'' ne kadar kibarım dimi. önünü dönmeden konuşmaya başladı. '' üzgünüm tatlım ama sakıncası var en iyi arkadaşım beni tanıyamadı.'' önünü döndü ve aman tanrım!!! ''CARLA!!!'' ''gel buraya kuş beyinli.'' koşarak kollarına atladım. ''seni çok özledim. 1 ay sonra geleceğini sanıyordum. tanrım. senin burda yani okulumda ne işin var?'' ''şimdi şu mevzuları bir kapatta sen ne zamandır kibarsın man kafa!?'' ''heyy daha arkadaşım olmadı 2. günden kavgalı olmak istemiyorum tamam mı?'' '' ahh iyi peki. bu arada müdürden izin aldım bugün okulda misafirinim bebek.'' ''olley.'' Carla'nın elinden tutup kantine kadar sürükledim. ikimize de birer karışık tost aldıktan sonra sınıfa geri çıktık. bu gün Justin'i pek görmedim yani dersler dışında hiç. aman banane o salaktan. neyse şuan bizim eve doğru -en kalabalık- giden sokaktan geçiyoruz. evet bu yol biraz uzun. ama sapık veya tinerciye rastlama oranımız daha düşük. sonunda eve vardık. çok ilginç ki Carla tek kelime bile etmemişti. kapıyı açtığımda Martha yemek yapıyordu. kokusundan anladığım kadarıyla güveçti. biz diğer fransız ailelerin aksine o garip yemeklerden yemeğiz. onlar nasıl desem biraz mide bulandırıcı. '' ben geldim Martha!'' '' merhaba bebeğim.'' '' hey Martha bu benim Almanya'dan arkadaşım Carla.'' ''merhaba ben Carla. bir kaç gün sizle kalsam sorun olmaz değil mi?'' '' ah hayır sorun yaratacağını sanmıyorum. Adele'le beraber kalabilirsiniz. zaten yatağı 3 kişinin sığabileceği kadar geniş. ama rahat edemem diyorsan misafir odası da var.'' '' bence misafir odası Carla için daha uygun. hadi gel eşyalarını yerleştirelim.'' diye Carla'yı çekeledim. odasını iyice yerleştirdik. cidden çok güzel olmuştu sanki burda temelli kalacak gibiydi. Carla biraz uyumak istediğini söyleyince bende kendi odama çekildim. tam yatağa yatacaktım ki birisi camı tıklattı. gidip camı açtığımda içeri Justin girdi. ''senin burda ne işin var derhal çık evimden ama pencereyi kullan alt katta Martha var.'' '' neden panikledin mi merak etme sana zarar vermicem.'' ardın bir kahkaha patlattı. ne olduğunu anlamayarak ona bakıyordum ki bir açıklama yapma gereği hissetti. '' 7 yıl önece seni Eifel Kulesi'nin altına getirmiştim. o zamanlarda da benden korkuyordun. hep kaçardın. seni öpmek için yaklaştığımda bir adım geri atmıştın bende sana 'merak etme sana zarar vermem.' demiştim. tıpkı şimdi ki gibi. ama o zamanlar aramıza giren bir Bell yoktu.'' dedi bana bir adım yakalaşırken geri gidemiyordum çünkü sırtım duvara daylıydı. '' Justin. bizim 'aramız' diye bir şey olmadı. olmayacak.'' '' evet çünkü sen benden nefret ediyorsun korkuyorsun ve sevmiyor. sana göre bir pisiliğin tekiyim değil mi!'' bağırmaya başlamıştı. '' hayır Justin sen zaten bir pisliksin. evet senden nefret ediyorum çünkü sürekli canımı yakıyorsun. bana karşında bir erkek varmış gibi davranıyorsun. ama ben kzım narin kalbi fazlasıyla kırılgan bir kızım. bana sert davranıyorsun. o yüzden senden kaçmaktan başka çare göremiyorum anlasana!'' ''ben seni incitmek istemedim. - gözleri dolmuş ve sesi titriyordu- sadece. bilmiyorum tamam mı neden böyle davrandığımı bilmiyorum. Bell'i senin etrafında gördükçe sinirleniyorum. öfkeme hakim olamıyorum. ne zaman sevgilim olsa bana hep Bell'den bahsederdi. onun ne kadar kibar olduğunan. kendi sevgilim bana Bell'i anlatıyordu.'' tam bir şey diyecekken odaya Carla girdi. '' hey bebeğim Jus. sen ne zaman geldin?'' diyerek Justin'in dudaklarına yapıştı.
SELAM ÇAKLITLAR. YİNE UZUN BİR BÖLÜM. ACABA CARLA VE JUSTİN'İN ARASINDA NE VAR JUSTİN KİMİ SEVİYOR VE NEDEN BUNALRI ADELE'E ANLATTI? VOTE VE YORUMLARINIZI KULLANIRSANIZ 5. BÖLÜM DAHA GÜZEL VE DAHA UZUN OLACAK. SİZİ SEVİYORUM. UNUTMAYIN BU HİKAYE YORUMALRINIZ SAYESİNDE DEVAM EDİYOR. <3 EN UZUN YORUM DEDİCATED ALIR. 5. BÖLÜM GELENE KADAR ZAMANINIZ VAR.
MULTİMEDİA ADELE'İN ODASI
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paris Love |Justin Bieber fanfic| (Canceled)
FanfictionOnun adı Adele. Adele Bernard. Ailesinin ölümünün ardında Fransa'ya büyükannesinin yanına taşınan sıradan bir kız. Onun adı Justin. Justin Bieber. Kanada'da doğup Fransa'da büyüyen sıradan bir erkek. Sonra... Aşık oldular. Hayatları tamamen değilti...