JUSTİN'İN AĞZINDAN:
tanrım Adele orda bırakmak zorunda kaldım. o orda can çekişirken ben sadece yanan evi izliyorum. bi ev asla kendi kendine yanmaz. özellikle o ev Martha'ya aitse. evet. çok dikkatli ve aşırı korumacıdır. yani evi onun yakma ihtimali yok. eğer evi Colin yaktıysa durum dahada farklı bir hal alır. evde Adele'in olacağını sanıyordu. amacı onu öldürmekti. çünkü ben ona değer veriyorum. ama evde onun yerine Martha vardı. sonuç değişmedi yinede Adele Martha için alevlerin arasına atladı. ben düşüncelerime dalmışken. itfaiyecilerden birinin kucağında meleğimi gördüm ambulans tam vaktinde gelmişti. hemde 2 tane. birine Martha'yı diğerine de Adele'i yerleştirdiler. arabama uçarak -evet resmen uçtum- sürücü koltuğuna yerleştim. hastaneye gitmeyecektim tabikide. Colin'e küçük bir ziyaret yapacağım o kadar. dökülmüş paçoz binaya vardığımda arabadan resmen fırladım. binanın kapısını tıklatma gereği duymadan tekmeyi geçirdim ve anında yere düştü. tam karşımda bana sırıtan bir Colin duruyordu. "bu ne süpriz Jus. aslına bakarsan benimde senin için bir süprizim var. ihanet dolu hemde. bu hayatta en çok güvendiğin kişiden kazık yemek ne demek sen de öğreneceksin. bana yaptıklarını sen de çekeceksin. hem de bana kim yardım edecek biliyormusun? kendin gör. " 2 saniye sonra karanlığın arkasından parlayan 1 çift mavi göz gördüm. buz mavisiydi. ve acayip tanıdıktı biraz daha ilerleyince kim olduğunu anladım. "Toby?" dedim endişe ve kuşkuyla. o ise sadece pis pis sırıtıyordu. sanırım en büyük kazığı ben yedim. kardeşim dediğim adam şuanda karşımda Colin ile beraber olduğunu söylüyor ve benden intikam alacağını.
ADELE'İN AĞZINDAN:
başım ağrıyor. evet sace başım. yani. sanırım. evet evet. eminim. sadece başım ağrıyor. gözlerimin bulanıklığının geçmesini bekledim. 1 dakika sonra etrafı net olarak görebiliyordum. beyazlarla kaplı bir oda. düşündüğünüz gibi hastanede değilim. ama burası benim evimde değil. nerde olduğumu öğrenmek için yavaş hareketlerle odadan çıktım. büyük bir evdi. sessizce merdivenlerle indiğimde soldan sesler geliyordu. usulca sola doğru gittim. seslerin geldiği odaya girdiğimde belinde havlu olan kahverengi saçlı ve aşırı sexy bir çocuk gördüm. beni fark etmiş olacakki yaptığı işi yarım bırakıp bana odaklandı. '' ah selam demek uyandın. bu arada benToby. seni yangından kurtardım hastaneden çıkardım ve evin kül olduğu için seni evime getirdim. bana kısaca kahramanım diyebilirsin. ve merak etme sana dokunmadım.'' dedi bir nefeste seksi çocuk Toby. bak benim bulduğum lakap daha güzel işte. hıh ben kazandım. tamma sakinim biçızlar. '' vay canına saol. bu arada ben Adele.'' '' memnun oldum Adele.'' dedi yaptığı işe devam ederken. ha bu arada şuan kahvaltı hazırlıyo. "ıhm yardım istermisin?" " emin ol senden daha becerikliyim. 12 yaşımdan beri yanlızım alıştım ve harika yaparım. " " ne yani sence ben beceriksiz miyim?" " hepsinin içinden bunu mu anladın? sen ciddi misin?" " aha. çok ciddiyim hatta. çabuk cevap ver ben beceriksiz miyim?" " evet. aynen öyle beceriksizsin." masanın üzerinde duran sürahiyi elime alıp başından aşığıya döktüm ve hazıladığı kremalı çileğin kremasını yüzüne sürdüm. "bak pasta yapabiliyorum!" dedim sevinçle ve fotoğrafını çektim. "ouv çok şekersin. hatta seni yemeği düşünüyorum Kremalı Toby!"dedim sevinç çığlıkları atarken. tam ona bişey söylemek için arkamı dönmüştüm ki yüzüme yediğim dondurma ile kalakaldım. ardından yüzümde flaş patladı. "bittin sen!" dedim ve onu kovalamaya başladım. salonun camından (hani sürgülü olurya boydan boya) bahçeye çıktı ve havuza atladı. bende peşinden atladım tabi ki. tam nefes alacakken dibe doğru çekildim ve kafama bastırıldı. nefes almak için çırpınıyordum ama bi işe yaramıyordu. çok güçlüydü. tamamen nefessiz kalınca gözlerim kararmaya başladı.
JUSTİN'İN AĞZINDAN;
danışmandaki kadına ulaştığımda hemen Adele'in odasını sordum. " Adele Bernard. hmm 2 saat önce taburcu edilmiş." "Ne! Nasıl!? p-peki kim tarafından? yani işlemleri kim tamamlamış?" "Toby Cavanough" bu iki kelime benim için yeterliydi. evinin önüne geldiğimde arabayı kapatma zahmetine girmeden bahçe kapısından girdim. bir kaç çığlık sesi duyduktan sonra hemen havuza doğru koştum ve onları gördüm. Toby Adele'i havuzda boğuyordu. kemerimdeki tabancayı çıkardım ve Toby'e nişan aldım. kurşun tam kafasına isabet etmişti. onun cansız bedeninin yanında Adele'in bedeni belirdi.havuzdan onu çıkardım ve çimenliğe yatırdım. kulağımı kalbine bastırdım. şükür olsun ki atıyor. onu kucaklayıp arabama bindirdim ve evime doğru sürmeye başladım. anahtarları cebimden çıkarmam biraz uzun sürmüştü ama en sonunda kapıyı açabildim. odamın kapısını popomla ittirerek açtım ve yatağa Adele'i yatırdım.
ADELE'İN AĞZINDAN;
gözlerim içeri dolan ışık yüzünden kamaştı. hey bi dakka ben neden uyandım? benim ölmüş olmam lazımdı. Esnerken elim sert bişeye çarptı sola döndüğümde onum Justin olduğunu gördüm. Ne Justin mi?! onu sertçe sarsarak uyandırmaya çalıştım ama uyanmadı. Öküz işte ne beklersin. Sanırım şuan uyanmama ile öküzlük arasındaki bağı anlamaya çalışıyorsunuz. Merak etmeyin yanlız değilsiniz bende anlamadım. tamam dövmeyin. en sonunda tekme attım ve çığlık atarak yere düştü. ben bu haline gülerken o da bana sert bakışlar atıyordu. "bu ne içindi!" "uyanmadın ama" " insan öperek uyandırır ama sen tekmeleyerek." diye homurdandı. dolabın kapağını açtı ve içinden kot gömlek ve siyah dar kot çıkardı. tam tişörtünü çıkarıyodu ki "heyy banyoya gir yada odadan çık!" diye bağırdım. " rahatsız olmam ben." " ama ben oluyorum. " "Bu benim sorunum değil." dedi ve tişörtünü çıkardı. aman tanrım o kaslarda ne! daha 17 yaşındayız. Sanırım azdım. daha fazla azmamak için yorganı başıma kadar çektim. sonra üstüme bir ağırlık hissettim. başımı yorganın dışına çıkardığımda üstüme uzanmış bir Justin ile karşılaştım. yüzlerimiz çok yakındı ve dudaklarına bakıyordu. " sen burdamıydın?" dedi anı bozarak "evet beğenenedin mi?" dedim nefesini yüzüne üfleyerek. hâlâ dudaklarına bakıyordu. Yavaşça dudaklarına yükseldim ve öpmeye başladım. evet bu sefer öpen bendim. karşılık vermeye başladığında hafifçe ayağa kalktı ve aramızdaki yorganı çekip attı. şimdi heryeri heryerimdeydi. ellerine belime kaydırdığında bende ellerini saçlarına daldırdım. Saç diplerini hafifçe çektirmeye başladığımda ağzından büyük bir inleme çıktı. o hazla alt dudağımı dişledi ve benide inletti. dudaklarının gerilmesinden gülümsediğini anladım. ellerini tişörtümün içine soktu ve göbeğimde daireler çizmeye başladı. dudaklarımız aralayıp "Justin..." diye mırıldandım. " efendim bebeğim." "s-seni seviyorum." diye inledim bi anda. "bende seni." dedi ve tişörtümü çıkarmaya başladı.
EVET UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR. @oyauzun BEKLETTİĞİME DEĞDİ Mİ? YENI BÖLÜM 15 VOTE ve 10 COMMENT E GELİR.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paris Love |Justin Bieber fanfic| (Canceled)
FanfictionOnun adı Adele. Adele Bernard. Ailesinin ölümünün ardında Fransa'ya büyükannesinin yanına taşınan sıradan bir kız. Onun adı Justin. Justin Bieber. Kanada'da doğup Fransa'da büyüyen sıradan bir erkek. Sonra... Aşık oldular. Hayatları tamamen değilti...