Yazar'ın ağzından;
Hayat adil değildir. Hem de hiç değildir. Aptal bir gurur için hislerimizi söyleyemeyiz ya, zamanı gelince de pişmanlık duyarız hani, hatırladınız mı? İşte o zamanlar hayatın gerçek yüzünü görüyoruz. Adele, Justin'i hep sevmişti. Ama kendine yediremedi. Sürekli kendini kandırarak yaşadı. Aynı şey Justin içinde geçerli. Adele'i hem sevmişti hem de ondan nefret etmişti. Adele onu kendi tarafına çekiyordu ve onun zayıf noktasıydı. Yenilmez Justin'i güçsüz kılıyordu. Justin'e göre bu nefret etmek için geçerli bir sebepti. Fakat o daha nefretin aşk anlamına geldiğini bilmiyordu. Bir kişiden nefret ettiğin kadar ona bağlısın,aşıksın demektir. Doğada herşey zıttı ile beraber yaşar. Siyah-Beyaz filmler, sadece tek renk olarak çekilmezler. Siyah ve beyaz birlikte kullanılır. İşte aşk ve nefret de öyledir. nefret etmeden aşık olamazsın. Veya bir kimseye sadece aşk besleyemezsin. Justin'in Adele'e olan nefretini beslemeye çalışıyordu. Kendine onun da annesi gibi biri olduğunu hatırlatıp duruyordu. Justin kadınları sevmezdi. Hem de hiç birini. Çocukluğuna dayalıydı bu. Onu kimse bu konuda suçlayamaz ama her kadın aynı değildir, her erkeğin aynı olmadığı gibi. Harry ve Justin çok farklıydılar. Harry intikam için yaşıyordu. Onun gözünde kadınlar birer oyuncaktan farksızdılar. Justin, Harry'nin aksine kin tutmazdı. Yani önceden tutmazdı. Tanıştığı kişiler yaptığı seçimler onu değiştirdi.
Adele, bilinci kapalı bir şekilde başında çuvalla birlikte siyah bir Range Rover'ın bagajında Holmes Chapel'a taşınıyordu. ne için ve kim tarafından kaçırıldığından bihaberdi. Justin de bilinci kapalı bir şekilde yoğun. akımda yatıyordu. Bir kaç arkadaşı onun için üzülüyor ve ağlıyordu. Ölüm ile yaşam arasında seçim yapamıyordu. Onun için ikiside aynı şeydi. İki türlü de Adele onun olamayacaktı. Ama ölürse Harry kazanmış olurdu. İşte bunu kabul edemezdi. Fakat bunu kabullenmek için biraz geçti. Ölüm ile yaşam arasındaki ibresi ölüme daha yakındı. Hayata sımsıkı tutunması gerekiyordu. Yaşamak için bir nedene ihtiyacı vardı. Onu bulmakta zorluk çekiyordu.
Harry, halinden gayet memnun bir şekilde Holmes Chapel'daki malikânesinde küçük hediyesini bekliyordu. Bugün onun doğum günüydü. Arkadaşları Niall ve Louis ona bir hediye getiriyorlardı. Harry hediyesini kendi seçsede geleneklere uyup bilmiyormul gibi yapıyordu. Ablası ile annesini bodruma kilitlemiş soğuktan donmalarını bekliyordu. Kapı zili çaldığında resmen uçarak açmıştı. Gördüğü manzara karşısında ağzı kulaklarına varmıştı. Louis'in kucağında gözleri bağlı bir şekilde sevdiği kız duruyordu. Adele.
Justin her ne kadar sıkı tutunsada ibreyi oynatamamıştı. Biraz dinlenmeye karar verdi ve dışarıdaki konuşmaları dinlemeye başladı. 'O uyanınca ona ne diyeceğiz!? Adele kayıp. odasında kan bulunmuş. Ölmüş olma ihtimali yüksek mi diyeceğiz!' duyduğu cümle savaşması için geçerli bir sebepti. Adele'ini bulup onunla beraber ölmek istiyordu. Saçma bir kurşunla tek başına ölmek istemiyordu. Seçimini yaptı. Ve doktorları içeriye soktu. Yaşam mücadelesi başlattı...
To Be Continued...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paris Love |Justin Bieber fanfic| (Canceled)
FanficOnun adı Adele. Adele Bernard. Ailesinin ölümünün ardında Fransa'ya büyükannesinin yanına taşınan sıradan bir kız. Onun adı Justin. Justin Bieber. Kanada'da doğup Fransa'da büyüyen sıradan bir erkek. Sonra... Aşık oldular. Hayatları tamamen değilti...