diyecek bir şey bulamıyorum. Bell bana Helen ve Justin'in çıktığını söylemişti. şimdi gözümün önünde Carla ile öpüşüyor. bi dakka ya Carla nerden çıktı. cidden çok merak ediyorum. o zaman neden sormuyorum. napıyorum ben ya neden kendi kendime konuşuyorum? neyse bunları geçelim biz. "burda neler oluyor?" Justin'in suratı şuan tam görülmelik kızacak mı bağıracak mı mutlu mu olacak yoksa şaşıracak mı emin değil. "ahh ben ve Justin 2 senedir çıkıyoruz öyle değil mi bebeğim?" Justin boğazını temizledi ve kendine geldi. sanırım. "şey Carla biz 2 sene önce beraberdik ve ayrılmıştık. " "hayır. sadece ara vermiştik. ben Almanya dan buraya senin için geldim. " " Carla? sen Almanya dan buraya benim için geldin Justin için değil!" "hayır talım. senin için 1 ay sonra gelecektim. şuan Juju için burdayım. " " JUJU mu!?" dedim kahkahalarımın arasından. " Carla ben seni unuttum bile şuan -gözlerimin içine bakarak- sevdiğim bir kız var.- gözlerini devirip Carla'ya döndü- yani sevgilim var. " Carla ağlayarak ldadan hatta evden çıktı. ben hala gülüyordum ama o kadar şiddetli gülmüyordum. '' evet nerde kalmıştık. Aaa hatırladım. ben sana tam bir pisliksin demiştim Carla da bunu kanıtlamıştı öyle değil mi?'' dedim pis pis sırıtarak.. Justin ise öfkeden kudurmuştu. ben hala mal gibi sırıtıyorken o bana daha da yaklaşmaya başladı aramızda 3-5 santim vardı. '' benden uzak dur. sa-sakın bana dokunma.'' ''neden seni yiyeceğimden korkuyorsun? merak etme insanları yemem..'' '' haklısın sen genelde kalpleri kırar ardındasn onları yersin değil mi? sen hayatımda tanıdığım en pislik insansın. ha bu arada bir daha bana dokunma sakın öpme!'' '' ama Bell ola onun öpmesine izin verirdin değil mi? çünkü o nazik kibar kzılarla konuşabiliyor ve onalrı nasıl davranması gerektiğini biliyor. Değil mi?!'' kafamı onaylar gibi aşığıya yukaruya salladım o da Carla gibi sinirli bir şekilde evi terk etti. neden hep manyaklar beni buluyor! Justin den nefret ediyorum. beni çıldırtıyor ve ne olduğunu hiç mi hiç anlamadım. ama önce Carla'yı bulmam gerektiğini biliyorum. tabi eğer Almanya'ya geri dönmediyse.
JUSTİN'İN AĞZINDAN:
Adele'in evinden çıktığım gibi Bell ve çetesinin takıldığı depoya gittim. önce onu aradan çekmem gerekiyor. gri demir kapıyı yumruklamaya başladım. içerden birisi seslendi "parola?" "ebenin amı. tamma mı siktiğim piç!" evet şifre ebenin amı biliyorum çünkü ben ve Toby gelip birşeyler öğrenmiştik. kapıdaki salak kapıyı açınca suratına yumruğu geçirdim. önce afalladı sonra durumu fark ettiğinde bana vurmaya çalıştı ama ben suratına metal kapıyı çarpınca yere düştü. keşke Toby olsaydı da videoya alsaydı. dolapların arkasından ilerleyerek küçük odaya girdim. içeriye girdiğimde Bell telefonla uğraşıyordu. " yeni sürtüğün mü? fazla hızlısın ahbab!" " hayır sadece Adele. evine gitmemi istiyor. en iyi arkadaşı ile arası bozulmuş ve sinirlerini yatıştırmamı istiyor. biliyorsun değil mi? cin toniği ( içki ) şefaf bir sıvı yani su diyerek kandırabilirim. ve gece de-" cümlesini tamamlayamadan yumruğumu geçirdim. Adele'i kıskanmıyordum tabi ki ben sürtükleri kıskanmam. ve sürtükler Bell için vardırlar. tamam tamam onu seviyorum. kendimden bile çok. hatta şekerlerden bile çok. evet o kadar çok yani. "bana bak orospu çocuğu seni düz yatırır ters sikerim bunu sakın unutma. Adele'den uzak duracaksın. o bana ait. bana ait olanlara dokunamazsın bunu sakın unutma eğer benim olduğuna inanmıyorsan onu damgalayabilirim. senin aksine ben cin toniği de kullanmam." " ha ha ha çok komiksin ama unutma senin olanlar hep bana kaçıyor. çünkü sen adi bir piçsin. A-ama onu bende seviyorum. ve bunu söylemekten korkmuyorum. ne yapıcam biliyormusun? yarın gidip onunla konuşacağım ve senin aksine ben olumlu bir sonuç alacağım. ve benim mührümü taşıyacak. " suratına ikinci yumruğu atıp depodan çıktım ve Adele'in evine sürdüm. penceresine dayanan ağaca tırmandım. şanslıyımki penceresi açıktı. içeriye daldığımda yatağında uyuyordu. onu hemen becerip kaçabilirdim ama bu yarışın içinde Bell de var o yüzeen önce onu diskalifiye etmeliyim. yanına gidip onu yavaşça dürttüm yeni yatmış olmalı ki hemen uyandı. gözlerini açmaya çalışırken "Bell?" diye mırıldandı. demek ki doğruyu söylüyormuş. blöf yaptığını sanmıştım. "hayır bebeğim. JusJus." gözlerini irice açtı ve hemen yatağa geri yattı. " senin burda ne işin var 'JusJus'?" " Bell'den uzak dur yoksa sonuçları kötü olur." " evimden def olup gidermisin ayrıca Bell ve ben seni hiç ilgilendirmeyiz." " emin ol ki beni temelimden ilgilendiriyorsunuz özellikle de sen." cümlemi bitirdikten sonra geldiğim gibi geri gittim. biliyorum çok klişe ama öyle oldu.
ADELE--
**SABAH**
inanamıyorum ilk defa lanet alarm uykumu bölmedi. bi dakka neden lanet alarm uykumu bölmedi?! hemen telefonumu elime aldım ve saate baktım 11:00 lanet olsun anca öğle yemeğine yetişebilirim. hemen üstüme birşeyler geçirdim ve evden alel acele çıktım. şansıma taksi geçiyordu ve okula girebildim. kapıdan girdiğimde herkes bana bakıyordu ne yani okula gelmek bu mahallede suç mu? hiç sanmam. yemeğimi aldıktan sonra Bell'i tek başına otururken gördüm. ve tepsimi yanına koydum. "sela- AMAN TANRIM YÜZÜNE NE OLDU SENİN?" dudağı patlaktı ve gözü mosmor olmuştu. ama hala çok seksi ve yakışılıydı. " sırf ona çarptım diye beni patakladı Justin." " ne ama bunu nasıl yapar? sırf çarptın diye mi?" bilmiyorum anlamında omuzlarını kaldırıp indirdi. çantamdan ıslak mendil çıkardım ve yaralarını temizlemeye başladım. yüzüm yüzüne çok yakındı. ona baktığımda göz göze geldik ve bana yaklaştığını hissettim. 1-2 saniye sonra dudakları dudaklarımdaydı. " bu doğru değil." diyerek onu ittirdim ve yemeğime dahi dokunmadan yemekhaneden çıktım. koridor fazla boştu. yani hiç kimse yoktu ve bu fazlasıyla ürkünç. birden bire telefonuma mesaj geldi. bomboş bür koridordayım ve telefonuma bilinmeyen numaradan mesaj geliyor aman ne rahatlatıcı.
merhaba Adele. korkmanı istemem ama dediklerimi yapmanı isterim. yada şöyle mi desem dediklerimi yapmak zorundasın. biliyormusun ben sırları hiç sevmem. yakınlarından sır saklamamalısın. ve ben Carla'nın bilmemesi gereken bir şeyi biliyorum. geçen yaz Kanada desem anlar mısın? şartım şu git Justin'i öp. şuan biyoloji sınıfında. evet. doğru okudun. git ve onu öp hatta o kadar ateşli ol ki devamının geleceğini sansın. bol şans. -X
bu da ne demk oluyor? kendimi Pretty Little Liars dan fırlamış Hanna Marin gibi hissediyorum. eğer geçen yaz Cato ile olanları gerçekten biliyorsa hiç zaman kaybetmemem gerekir. koşarak biyoloji sınıfına girdim. korkutucu dercede doğruydu. Justin oradaydı. "X sen misin?" ona anlamamışcasına baktım. "birisi bana biyoloji sınıfına gitmemi 5 dakika beklememi ve bana bir hediye göndereceğini söyledi. ve sende tam 5 dakika sonra geldin. " demek onu buraya X yolladı. iyide neden benim onun hediyesi olduğumu söyledi ki? ona doğru yürüdüm ve dudaklarına yapıştım. ilk başta ne ılduğunu anlamadı ama karşılık verdi. ben onun gömleğini düğmlerini açarken o da benim kalçalarımı sıkıyordu. ellerimi yavça aşağıya kaydırdım ve pantolonun düğmesiyle oynamaya başladığımda alt dudağımı ısırdı. ve yanlışlıkla ağzımdan inilti kaçırdım. dudakları gerildi. gülüyordu. ellerimi büraz daha aşağıya kaydırdım ve erkekliğini okşamaya başladım. çok geçmeden ağzından iniltiler yükseldi. hatta resmen anırıyordu o derce. elleri tişörtümü çıkarmaya çalıştığında durdum ve "çok özür dilerim. " diyerek sınıftan çıktım. koridorda ilerlerken bana doğru gelen Carla'yı gördüm öfkeliydi ve ağlıyordu. "hey Carla iyimisin?" dememle bana tokadı yapıştırdı. " sen tam bir sürtüksün evet aynen öyle sürtük. " dedi sürtük kelimesini bastırarak. ve bana telefonunu uzattı önce Bell ile öpüşürken olan resmimi sonrada Justin ile yaşadıklarımızın videosu vardı ama o tişörtümü çıkartmaya çalışırken bitiyordu. ağzımı açtım ama diyecek bir şeyim yoktu. " sevgilimle arama giren fahişe sensin değil mi! senden nefret ediyorum Adele canın cehenneme. geber pis sürtük!" diye bağırarak geri gitti. yine mesaj geldi.
eğer Cato gerçeğini öğrenmezse başka bir şeyi bilmek zorunda kalır. -X
lanet girsin! en iyi arkadaşımla arama girdi bu X. zaten hep nefret etmişimdir X'lerden önce matematiin için eşimdi de hayatımın içine ediyorlar. okuldan koçarak çıktım ve eve doğru türümeye başladım. evin önüne geldiğimde burnuma yanık kokuları gelmeye başladı. net olarak baktığımda evin yandığını gördüm. "MARTHA!" diye bağırarak içeri girdim her yerde onu aradım ama bulamadan dizlerimin üstüne çöktüm itfaiye seslerini duyuyordum. ama en son "Adele dayan!" diye bağıran Justin'in sesini duydum. slnra gözlerim karardı.
umarım beklediğinize değimmiştir sizi seviyorum. ve özür dilerim. en uzun yoruma dedicated gelicek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paris Love |Justin Bieber fanfic| (Canceled)
FanfictionOnun adı Adele. Adele Bernard. Ailesinin ölümünün ardında Fransa'ya büyükannesinin yanına taşınan sıradan bir kız. Onun adı Justin. Justin Bieber. Kanada'da doğup Fransa'da büyüyen sıradan bir erkek. Sonra... Aşık oldular. Hayatları tamamen değilti...